nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
HACI TEVFİK RIFKI EFENDİ
Harput'un büyük velîlerinden 1863 (H1280) senesinde Harput'ta doğdu BabasıEminhafızgiller adı ile belli sülâleden Ahmed Fehmi Efendidir Tevfik Rıfkı Efendi, birincil tahsîlini Harput'ta yaptı Sonra, yaşı küçük olmasına karşın, hemen medrese tahsîline başladı Zamânın büyük âlimlerinden Beyzâde Hacı Ali Rızâ Efendiden ders aldı Hacı AliRızâ Efendi yetişmesi için büyük îtinâ ve gayret gösterdi Kısa zamanda birçok ilimde yetişerek laf sâhibi oldu
Hacı Tevfik Efendi, tasavvuf yolunda da ilerlemek için Mahmûdı Sâminî'nin sohbetlerine devâm etti Bu sohbetlerin birinde Mahmûdı Sâminî'ye; Gün olur, serin su içmek sünnettir, dersiniz ve serin su içersiniz Lâkin gün olur serin su yerine sıcak su içersiniz Bunun hikmeti nedir?diye suâl edince, o mübârek zât biraz düşündükten sonradan; Gün olmuş içim Allahü teâlânın aşkı ile ateş ateş yanmış Azıcık serinlemek ve nefes edinmek için içmişimdir Gün olmuş içim buz gibi olmuştur O süre da yanmak için sıcak su içmişimdir Her şeyi akıl ve mantıkla çözmeye kalkma Her gördüğün manzarayı da açıklamaya kalkışma Aksi halde yanılırsın Lakin akılsızca yapılan ve makul olmayan da edemiyoruz Bâzı işler vardır ki, ne akılla olur, ne de akılsızbuyurduHocasından aldığı bu cevap üstüne henüz çiğ olduğunu anlayan Tevfik Efendi, büyük bir istekle hocasının hizmet ve sohbetlerinde bulundu Kısa zamanda tasavvufun yüksek derecelerine kavuştu
Hocası Beyzâde Efendi sık sık ona; Sen sanma oysa ilim sâdece yazılandır En büyük ilim daha yazılmamış olandır Biri yazılı ilimse, diğeri de sözlü ilimdir Yeter ama yargı ve içten ola O vakit ikisi de mûteberdir Çok şeyler yazılmış; fende, cebirde, lakin şu dağlar, şu nehirler ve taşlar ve güneş bile bir ilimdir Onları yazmakla aslını anlatamazsınbuyururdu
Bir vakit sonradan hocası Beyzâde Efendi vefât etti Kendisini kimsesiz hisseden Hacı Tevfik Efendi, Osman Bedreddîn Efendiye talebe oldu Fazla şeyler öğrendim lakin, güya hiçbir şey öğrenmedimdüstûruyla hakkı ve hakîkatı öğrenmeye doymayan, öğrendikçe büyük bir aşkla kendisini ilme veren Tevfik Efendi, Osman Bedreddîn Efendiden farklı alanlara yönlendirilmiş ilimleri öğrendi Tasavvuf ve diğer ilimlerde kemâle gelen Hacı Tevfik Efendi, öğretmen oldu ve Ma'murâtülAziz Mülkiye İdâdîsi Mektebinde din, Arabî ve mantık dersleri verdi
Halktan bâzıları Hacı Tevfik Efendiye; Bu dek ilim öğrendin, ama sonunda bir mektebe öğretmen oldundediklerinde; Siz benden ne bekliyordunuz? Bir köşede oturup, ciltler dolusu kitap yazmamı mı? Yahut kulluk borcunu dahi yerine getirmekten âciz olan halk müziği gibi meydanlara çıkıp; İslâmiyeti kuralımdiyerek nârâ atıp dolaşmamı mı? Yeniden cevâbını vereyim Eser yazmaya gelince, bize öğretenler bile buna cüret göstermedi ancak, biz onlardan öğrendik Yüce mukaddes kitabı okuyup, bunu tefsîr etmemi bekliyorsanız bu câhilliktir ve aptallıktır Çünkü buna şu Tevfik'in gücü yetmez Kafasına göre tefsîr eden ve o ufacık beyni ile anladıklarını yorumlayan, anlatan ve kendinden bir şeyler katan ise îmânsız olur Onun için derim ki, bu dünyâda en büyük hüner, insan yetiştirmektir Yok eğer meydanlarda, din elden gidiyor, diye hitabe atmamı istiyorsanız, işte bu en büyük aptallıktır İslâmiyeti kurtarmayı bırakalım, İslâmiyetle kurtulmaya bakalım Siz ve biz kimiz ancak? O yüce dînin koruyucusu ve gözeticisi ulu Mevlâ'dır O, bu dîni insanların kurtuluşu için göndermiştir Lakin bu yolda cihâd farklı bir husustur Mücâdeleyi elden ayrılmak anlamına yormayınız Çalışınız, öğreniniz, yaşayınız ve çalıştırınız, öğretiniz ve yaşatınız Bunları yapabiliyorsak, bizler çok bahtiyar ve mesuduzbuyurdu
Hacı Tevfik Efendi, uzun boylu, kuvvetsiz bir bünyeye sâhipti Yüzündeki tebessümü hiç yetersiz etmezdi En huzursuz ve en karamsar anlarında bile; Ben karamsar isem elâleme ne?diyerek kendi dert ve elemi ile başkalarını huzursuz etmez ve üzmezdi O tedirgin hâli ile başkalarına sert muâmele etmekten dâimâ kaçardı Şefkatli nazarları ile karşısındakileri kendisine çeken mânevî bir kuvvete sâhipti
O, bilgisi ve ilmi eksik olan kimselerle konuştuğu vakit onların seviyesine inerek, anlayacakları dilde nasîhat ederdi Bu durum karşısında ahâliden bâzıları; Efendi siz âlim birisiniz Bu câhillerle niçin oturuyorsunuz? Siz bunları adam edemezsinizdemeleri üzerine fazla üzülen Tevfik Efendi; İnanan ve îmânı olan kimselere câhil denilemez Hakka ve hakîkate inanmayan en büyük câhildir Öğrenmeyen olmasaydı öğretene ne meslek düşerdibuyurdu
Hacı Tevfik Efendi, ömrünün son zamanlarında Elazığ'a göç etti Doksan yaşında olmasına karşın haftanın bâzı günlerinde Hacı İzzet PaşaCâmiinde, insanlara Allahü teâlânın dikte ve yasaklarını bildirdi 1951 (H1371) senesinde Elazığ'da vefât etti CenâzesiHarput'a götürülerek hocası Beyzâde Efendinin mezarının yakınındaki âile kabristânına defnedildi
BAĞIŞLAMA ALLAH'A MERHAMET KULA MAHSUSTUR
Bir gün Hacı Tevfik Efendi câmiye giderken bir fırının önünden geçiyordu Pat Diye fırının önünde durdu ve içeri girerek hamur yoğuran işçiyi yanında çağırdı Ona; Oğlum! Bu parayı al ve anında hamama git Gusül abdesti alarak temizlen ve pislikten kurtul bir daha da burada bu vaziyette çalışmadedi
Hacı Tevfik Rıfkı Efendinin bu sözleri karşı utanan ve sıkılan fırın işçisi, derhal ellerine kapanarak affetme diledi O ellerini gencin omuzuna koyup; Bağişlama, Allahü teâlâya, merhâmet ise kula mahsustur Maksad, hatâyı anlayıp ve bildikten sonra tekrarlamamaktır Tekrarlamadığın müddetçe, Allahü teâlâ affederbuyurdu
Tevfik Efendinin bu sözlerini gözleri yaşlı bir halde dinleyen fırın işçisi, hemencecik hamama gitgide artarak gusül abdesti aldı yeniden da abdestsiz dolaşmadı
1) Harput Yollarında; c2, s239 *
Harput'un büyük velîlerinden 1863 (H1280) senesinde Harput'ta doğdu BabasıEminhafızgiller adı ile belli sülâleden Ahmed Fehmi Efendidir Tevfik Rıfkı Efendi, birincil tahsîlini Harput'ta yaptı Sonra, yaşı küçük olmasına karşın, hemen medrese tahsîline başladı Zamânın büyük âlimlerinden Beyzâde Hacı Ali Rızâ Efendiden ders aldı Hacı AliRızâ Efendi yetişmesi için büyük îtinâ ve gayret gösterdi Kısa zamanda birçok ilimde yetişerek laf sâhibi oldu
Hacı Tevfik Efendi, tasavvuf yolunda da ilerlemek için Mahmûdı Sâminî'nin sohbetlerine devâm etti Bu sohbetlerin birinde Mahmûdı Sâminî'ye; Gün olur, serin su içmek sünnettir, dersiniz ve serin su içersiniz Lâkin gün olur serin su yerine sıcak su içersiniz Bunun hikmeti nedir?diye suâl edince, o mübârek zât biraz düşündükten sonradan; Gün olmuş içim Allahü teâlânın aşkı ile ateş ateş yanmış Azıcık serinlemek ve nefes edinmek için içmişimdir Gün olmuş içim buz gibi olmuştur O süre da yanmak için sıcak su içmişimdir Her şeyi akıl ve mantıkla çözmeye kalkma Her gördüğün manzarayı da açıklamaya kalkışma Aksi halde yanılırsın Lakin akılsızca yapılan ve makul olmayan da edemiyoruz Bâzı işler vardır ki, ne akılla olur, ne de akılsızbuyurduHocasından aldığı bu cevap üstüne henüz çiğ olduğunu anlayan Tevfik Efendi, büyük bir istekle hocasının hizmet ve sohbetlerinde bulundu Kısa zamanda tasavvufun yüksek derecelerine kavuştu
Hocası Beyzâde Efendi sık sık ona; Sen sanma oysa ilim sâdece yazılandır En büyük ilim daha yazılmamış olandır Biri yazılı ilimse, diğeri de sözlü ilimdir Yeter ama yargı ve içten ola O vakit ikisi de mûteberdir Çok şeyler yazılmış; fende, cebirde, lakin şu dağlar, şu nehirler ve taşlar ve güneş bile bir ilimdir Onları yazmakla aslını anlatamazsınbuyururdu
Bir vakit sonradan hocası Beyzâde Efendi vefât etti Kendisini kimsesiz hisseden Hacı Tevfik Efendi, Osman Bedreddîn Efendiye talebe oldu Fazla şeyler öğrendim lakin, güya hiçbir şey öğrenmedimdüstûruyla hakkı ve hakîkatı öğrenmeye doymayan, öğrendikçe büyük bir aşkla kendisini ilme veren Tevfik Efendi, Osman Bedreddîn Efendiden farklı alanlara yönlendirilmiş ilimleri öğrendi Tasavvuf ve diğer ilimlerde kemâle gelen Hacı Tevfik Efendi, öğretmen oldu ve Ma'murâtülAziz Mülkiye İdâdîsi Mektebinde din, Arabî ve mantık dersleri verdi
Halktan bâzıları Hacı Tevfik Efendiye; Bu dek ilim öğrendin, ama sonunda bir mektebe öğretmen oldundediklerinde; Siz benden ne bekliyordunuz? Bir köşede oturup, ciltler dolusu kitap yazmamı mı? Yahut kulluk borcunu dahi yerine getirmekten âciz olan halk müziği gibi meydanlara çıkıp; İslâmiyeti kuralımdiyerek nârâ atıp dolaşmamı mı? Yeniden cevâbını vereyim Eser yazmaya gelince, bize öğretenler bile buna cüret göstermedi ancak, biz onlardan öğrendik Yüce mukaddes kitabı okuyup, bunu tefsîr etmemi bekliyorsanız bu câhilliktir ve aptallıktır Çünkü buna şu Tevfik'in gücü yetmez Kafasına göre tefsîr eden ve o ufacık beyni ile anladıklarını yorumlayan, anlatan ve kendinden bir şeyler katan ise îmânsız olur Onun için derim ki, bu dünyâda en büyük hüner, insan yetiştirmektir Yok eğer meydanlarda, din elden gidiyor, diye hitabe atmamı istiyorsanız, işte bu en büyük aptallıktır İslâmiyeti kurtarmayı bırakalım, İslâmiyetle kurtulmaya bakalım Siz ve biz kimiz ancak? O yüce dînin koruyucusu ve gözeticisi ulu Mevlâ'dır O, bu dîni insanların kurtuluşu için göndermiştir Lakin bu yolda cihâd farklı bir husustur Mücâdeleyi elden ayrılmak anlamına yormayınız Çalışınız, öğreniniz, yaşayınız ve çalıştırınız, öğretiniz ve yaşatınız Bunları yapabiliyorsak, bizler çok bahtiyar ve mesuduzbuyurdu
Hacı Tevfik Efendi, uzun boylu, kuvvetsiz bir bünyeye sâhipti Yüzündeki tebessümü hiç yetersiz etmezdi En huzursuz ve en karamsar anlarında bile; Ben karamsar isem elâleme ne?diyerek kendi dert ve elemi ile başkalarını huzursuz etmez ve üzmezdi O tedirgin hâli ile başkalarına sert muâmele etmekten dâimâ kaçardı Şefkatli nazarları ile karşısındakileri kendisine çeken mânevî bir kuvvete sâhipti
O, bilgisi ve ilmi eksik olan kimselerle konuştuğu vakit onların seviyesine inerek, anlayacakları dilde nasîhat ederdi Bu durum karşısında ahâliden bâzıları; Efendi siz âlim birisiniz Bu câhillerle niçin oturuyorsunuz? Siz bunları adam edemezsinizdemeleri üzerine fazla üzülen Tevfik Efendi; İnanan ve îmânı olan kimselere câhil denilemez Hakka ve hakîkate inanmayan en büyük câhildir Öğrenmeyen olmasaydı öğretene ne meslek düşerdibuyurdu
Hacı Tevfik Efendi, ömrünün son zamanlarında Elazığ'a göç etti Doksan yaşında olmasına karşın haftanın bâzı günlerinde Hacı İzzet PaşaCâmiinde, insanlara Allahü teâlânın dikte ve yasaklarını bildirdi 1951 (H1371) senesinde Elazığ'da vefât etti CenâzesiHarput'a götürülerek hocası Beyzâde Efendinin mezarının yakınındaki âile kabristânına defnedildi
BAĞIŞLAMA ALLAH'A MERHAMET KULA MAHSUSTUR
Bir gün Hacı Tevfik Efendi câmiye giderken bir fırının önünden geçiyordu Pat Diye fırının önünde durdu ve içeri girerek hamur yoğuran işçiyi yanında çağırdı Ona; Oğlum! Bu parayı al ve anında hamama git Gusül abdesti alarak temizlen ve pislikten kurtul bir daha da burada bu vaziyette çalışmadedi
Hacı Tevfik Rıfkı Efendinin bu sözleri karşı utanan ve sıkılan fırın işçisi, derhal ellerine kapanarak affetme diledi O ellerini gencin omuzuna koyup; Bağişlama, Allahü teâlâya, merhâmet ise kula mahsustur Maksad, hatâyı anlayıp ve bildikten sonra tekrarlamamaktır Tekrarlamadığın müddetçe, Allahü teâlâ affederbuyurdu
Tevfik Efendinin bu sözlerini gözleri yaşlı bir halde dinleyen fırın işçisi, hemencecik hamama gitgide artarak gusül abdesti aldı yeniden da abdestsiz dolaşmadı
1) Harput Yollarında; c2, s239 *