iltasyazilim
FD Üye
Âyeti kerîmede:
“(Ey Rasûlüm!) Şüphesiz ki Sen yüce (en mûtenâ) bir ahlâk üzeresin… (elKalem, 4) buyrulmaktadır ki, Hazreti Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem’i bundan daha güzel bir târifle anlatmak mümkün değildir Cenâbı Hak, insanlık âleminde tezâhür edecek yüce ahlâk ve fazîletlerin zirvesini, bütün insanlığa O’nun örnek şahsında sergilemiştir
O sallâllâhu aleyhi ve sellem, okuma yazma bilmiyordu Cebrâîl aleyhisselâm Hira’da O’na; “Oku! dediği zaman cevâbı, “Ben okuma bilmem! olmuştu Lâkin O’nun muallimi Cenâbı Hak’tı O’nu Cenâbı Hak bizzat okuttu Cenâbı Hakk’ın terbiyesi altında, kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa ve cihâna “eşsiz bir muallim olarak lûtfedildi
Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, nübüvvet vazifesinden evvel dahî, yediden yetmişe herkes tarafından “elEmîn ve “esSâdık vasıflarıyla tavsîf edilmişti Risâlet vazifesinden sonra Mekke’de sergilediği yüksek ahlâk ve şahsiyet, gönüllerin fethine vesile oldu, herkesi kendisine meftûn etti Vicdanlar o güzel ahlâk etrafında kenetlendi Dâvetine icâbetle hidâyete erdi Terbiyesi altında, fazîletler medeniyeti inşâ eden zirve bir nesil yetişti Hiç şüphesiz İslâm dîni de, îman, takvâ ve güzel ahlâk ile yoğrulmuş bu genç neslin fedakârâne hizmet ve gayretleriyle gönüllerde neşv ü nemâ buldu
***
Allah Rasûlü’nün hayatı incelendiğinde, O’nun nübüvvet dâvâsında gençlerin müstesnâ bir mevkîye sahip olduğu görülmektedir Nitekim;
–Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’in insanlığı kurtaran dâvâsına umûmiyetle gençlerin gönül verdiğini gördüğümüzde…
–Habeşistan kralının karşısında müslümanların genç sözcüsü Câfer bin Ebî Tâlib’in zekâ ve firâset pırıltıları saçan konuşmasını dinlediğimizde…
–Yeni gelen ilâhî bir dîni temsîlen Medîne’ye muallim olarak gönderilen Mus’ab bin Umeyr’in hayatını incelediğimizde…
–Hicret esnâsında Allah Rasûlü’nün uğrunda canını ortaya koyarak müşriklerin hâin plânlarını alt üst eden cengâverin yirmi yaşlarında bir genç olduğunu öğrendiğimizde…
–Âlemlere rahmet olarak gönderilen Kâinâtın Efendisi’nin Medînei Münevvere’deki hizmetçisinin on yaşlarında bir yiğit olduğunu okuduğumuzda…
–Efendimiz’in, on dokuz yaşındaki Hazreti Üsâme’yi büyük bir ordunun başına kumandan tâyin ettiğini öğrendiğimizde…
Dînimizin emir ve yasaklarını İslâm âlimi genç sahâbîlerden öğrendiğimizde; hem Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’in dirâyetini, hem de hayatında gençlerin ne kadar yüce bir mevkiinin bulunduğunu anlamış oluruz
***
Güzel ahlâk, îmânı kemâle erdirir, hayatı tezyîn eder ve sahibini Allâh’ın rızâsına yaklaştırır Ahlâklı bir insan olmak, Cenâbı Hakk’ın güzel sıfatlarıyla bezenmek demek olduğundan, aynı zamanda Allâh’a yakınlığın da bir alâmetidir
Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Cibrîl aleyhisselâm bana Allah Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu söyledi:
«Bu dîn, Zâtım için seçip râzı olduğum bir dîndir Ona ancak cömertlik ve güzel ahlâk yakışır Müslüman olarak yaşadığınız müddetçe onu bu iki hasletle yüceltiniz!» (Heysemî, VIII, 20; Ali elMüttakî, Kenz, VI, 392)
***
İnsanı insan yapan asıl cevher, ahlâktır Şeyh Sâdî ne güzel söyler:
“Her gözü, kulağı, ağzı olan Âdem değildir Nice şeytanlar vardır ki; Âdemoğlu kılığında görünürler Gerçek Âdem, ahlâkı güzel olan kişidir
Hattâ sefih insanlar dahî dâimâ yüksek şahsiyet ve karakterlere hayran olmuşlardır Nitekim Ebû Cehil, Efendimiz’e hitâben;
“?Biz sana yalancısın demiyoruz Lâkin getirdiğini istemiyoruz demişti Bu hakikat âyeti kerîmede şöyle bildirilmektedir:
“Onların söylediği sözlerin Sen’i hakîkaten üzmekte olduğunu biliyoruz Aslında onlar Sen’i yalanlamıyorlar, fakat o zâlimler açıkça Allâh’ın âyetlerini inkâr ediyorlar (elEn’âm, 33)
***
Mü’minler; bir Allâh’a inanan, aynı Peygamber’in ümmeti olan, aynı kıbleye yönelen, câmilerde omuz omuza saf tutan, birbirlerini kendisine emânet, kendisine zimmetli gören din kardeşleridir
Nitekim âyeti kerîmede mü’minlerin bu hâli: “Üst üste konularak birbirine kenetlenmiş kerpicler (bkz esSaff, 4) şeklinde tasvir buyrulmaktadır
Yani îman kardeşliği; aynı annebabanın evlâdı olmak demek olan kan bağı kardeşliğinden üstündür Çünkü biyolojik yakınlık, yani nesep bağı; kalbî yakınlık yoksa bir kıymet ifade etmez
***
Dertli, garip, yalnız ve kimsesize merhamet ve infakla sahip çıkılan bir toplumda; hiçbir siyasetçinin, sosyoloğun, psikoloğun temin edemeyeceği bir kardeşlik iklimi oluşur Gönüllerden rahmet taşar Yürekler, bîçârelerin sığınak ve barınağı olan bir rahmet dergâhı hâline gelir…
***
Yeryüzünün neresinde olursa olsun insanlar arasında hüküm süren bir adâlet gözünüze çarparsa, insanların kalplerini birbirine bağlayan bir rahmet ve şefkat varsa, veyahut bir toplumda zenginler şefkatle muâmele ederek yoksulların yardımına koşuyor, kuvvetliler mazlumları koruyorsa, sıhhatte olanlar bîçârelere imdâd ediyor, servet sahipleri öksüzleri gözetip dulları doyuruyorsa, tereddütsüz bilmiş olun ki bütün bu fazîletler, dâimâ peygamberlerden ve onların izinden giden sâlih kimselerden intikal etmiştir
***
Hazreti Îsâ aleyhisselâm buyurur:
“Âsîlere düşman olmak sûretiyle Allâh’a dost olun! Âsîlere uzak olmakla Allâh’a yakın olun ve onlara buğz etmekle Allâh’ın rızâsını alın!
Zira gerçek îman; lâyıkına muhabbet, müstehakkına da nefrettir Nitekim Tebbet Sûresi’nde, Peygamber Efendimiz’in amcası olmasına rağmen azılı bir müşrik olan Ebû Leheb’e buğz etmemiz telkin edilmektedir
***
İbrahim aleyhisselâm, kendisinden nasihat isteyenlere şunları söylemiştir:
“İnsanların dünya işleriyle meşgul olduklarını gördüğünüz zaman siz de âhiret işleriyle meşgul olun Onlar zâhirlerinin tezyîni ile meşgul olurlarsa siz de kalbinizin tezyîni ile meşgul olun Onlar bağ, bahçe ve sarayların îmârı ile meşgul olurlarsa siz de kabirlerinizin îmârı ile meşgul olun İnsanlar birbirlerinin ayıpları ile meşgul olurlarsa siz de kendi ayıplarınızla meşgul olun
***
Âyeti kerîmede buyrulur:
“Allâh’a ve Rasûl?üne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; yoksa korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider Bir de sabredin Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir (elEnfâl, 46)
Yüce Rabbimiz, mü’minlerin tek bir yürek gibi birlik ve beraberlik hâlinde olmalarını emretmektedir Bu husustaki emrini önceki peygamberlere de vahyetmesi1 hem insanoğlunun dâimâ tefrikaya düşme zaafıyla mâlûl oluşunu hem de tefrikanın toplum hayâtı için ne tehlikeli bir hastalık olduğunu beyân etmektedir
***
Hazreti Mevlânâ, İslâm kardeşliğinin asıl mâhiyetini ne güzel îzah eder:
“Peygamber Efendimiz; «Müslümanlar tek bir can gibidir» buyurmuştur Tek bir can oldular ama, Allâh’ın Rasûlü sâyesinde oldular Yoksa her biri, diğerine mutlak düşmandı Medîne’de «Evs» ve «Hazrec» adında iki kabîle vardı Bunlar, birbirlerinin kanını içecek kadar can düşmanı idiler
Hazreti Mustafâ’nın feyzi ve İslâm’ın nûru ile onların eski kinleri yok oldu gitti O düşmanlar, önceleri bağdaki üzümler gibi, üzüm salkımındaki taneler gibi birbirlerine bağlı idiler, birbirlerinin kardeşi idiler Lâkin «Mü’minler kardeştir» âyeti indikten sonra onun feyiz ve rûhâniyetiyle, âdeta sıkılmış üzüm taneleri gibi tek bir şıra hâline geldiler Hakikî mânâda birleşip kardeş oldular
***
Lokman Hakîm şöyle der:
“Evlâdım! Üç şey, üç şeyle bilinir: Hilim, gazap ânında; cesaret, harp meydanında; kardeşlik ise, ihtiyaç ânında
***
Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Şeytan, insanın kurdudur Tıpkı sürüden ayrılan koyunu kapan kurt gibi Sakın gruplara bölünmeyin Cemaatten, toplumdan ve mescidlerden ayrılmayın (Ahmed, II, 400; V, 335; Hâkim, I, 7359)
***
Şeyh Edebali Hazretleri’nin Osman Gâzî’ye tavsiyelerinden biri şöyledir:
“Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın! Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini iyi bilesin!
Bizler, mâzimizi yüreğimizde canlı tutmak zorundayız Unutmayalım ki, mâzinin bittiği yerde, millet biter, insan biter, iz’an biter Millet, tarihinden ibârettir Onu tarihinden sıyırırsanız, geriye insan sürüsü kalır Yeni eserler ve yeni nesiller, mâzinin devrettiği unsurların zenginliği nisbetinde canlı, güçlü ve devamlı olur Milletlerin bek?sı; hassas, duygulu ve seviye kazanmış bir kalbe sahip olan nesiller yetiştirmekle mümkündür Çocuklarına, Çanakkale destânını ninni yapan nesil, îmânına, milletine ve bütün maddîmânevî değerlerine sahip çıkacaktır
Rabbimiz, bizleri şehîd ve gâzi ecdâdımıza lâyık nesiller eylesin Mübârek vatanımızı düşman ayakları altında çiğnetmesin! Millî ve mânevî değerlerimizin ayakta tuttuğu kaleleri yıkmak; birlik, beraberlik, kardeşlik ve huzurumuzu bozmak isteyen gizliaçık düşmanlarımıza karşı genç nesillerimize firâset ve basîret ihsân eylesin!
Âmîn…
Dipnot:
1 Bkz eşŞûrâ, 13
Osman Nuri TopbaşGenç Dergisi
Yıl: 2019 Ay: Ağustos Sayı: 119
“(Ey Rasûlüm!) Şüphesiz ki Sen yüce (en mûtenâ) bir ahlâk üzeresin… (elKalem, 4) buyrulmaktadır ki, Hazreti Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem’i bundan daha güzel bir târifle anlatmak mümkün değildir Cenâbı Hak, insanlık âleminde tezâhür edecek yüce ahlâk ve fazîletlerin zirvesini, bütün insanlığa O’nun örnek şahsında sergilemiştir
O sallâllâhu aleyhi ve sellem, okuma yazma bilmiyordu Cebrâîl aleyhisselâm Hira’da O’na; “Oku! dediği zaman cevâbı, “Ben okuma bilmem! olmuştu Lâkin O’nun muallimi Cenâbı Hak’tı O’nu Cenâbı Hak bizzat okuttu Cenâbı Hakk’ın terbiyesi altında, kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa ve cihâna “eşsiz bir muallim olarak lûtfedildi
Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, nübüvvet vazifesinden evvel dahî, yediden yetmişe herkes tarafından “elEmîn ve “esSâdık vasıflarıyla tavsîf edilmişti Risâlet vazifesinden sonra Mekke’de sergilediği yüksek ahlâk ve şahsiyet, gönüllerin fethine vesile oldu, herkesi kendisine meftûn etti Vicdanlar o güzel ahlâk etrafında kenetlendi Dâvetine icâbetle hidâyete erdi Terbiyesi altında, fazîletler medeniyeti inşâ eden zirve bir nesil yetişti Hiç şüphesiz İslâm dîni de, îman, takvâ ve güzel ahlâk ile yoğrulmuş bu genç neslin fedakârâne hizmet ve gayretleriyle gönüllerde neşv ü nemâ buldu
***
Allah Rasûlü’nün hayatı incelendiğinde, O’nun nübüvvet dâvâsında gençlerin müstesnâ bir mevkîye sahip olduğu görülmektedir Nitekim;
–Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’in insanlığı kurtaran dâvâsına umûmiyetle gençlerin gönül verdiğini gördüğümüzde…
–Habeşistan kralının karşısında müslümanların genç sözcüsü Câfer bin Ebî Tâlib’in zekâ ve firâset pırıltıları saçan konuşmasını dinlediğimizde…
–Yeni gelen ilâhî bir dîni temsîlen Medîne’ye muallim olarak gönderilen Mus’ab bin Umeyr’in hayatını incelediğimizde…
–Hicret esnâsında Allah Rasûlü’nün uğrunda canını ortaya koyarak müşriklerin hâin plânlarını alt üst eden cengâverin yirmi yaşlarında bir genç olduğunu öğrendiğimizde…
–Âlemlere rahmet olarak gönderilen Kâinâtın Efendisi’nin Medînei Münevvere’deki hizmetçisinin on yaşlarında bir yiğit olduğunu okuduğumuzda…
–Efendimiz’in, on dokuz yaşındaki Hazreti Üsâme’yi büyük bir ordunun başına kumandan tâyin ettiğini öğrendiğimizde…
Dînimizin emir ve yasaklarını İslâm âlimi genç sahâbîlerden öğrendiğimizde; hem Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’in dirâyetini, hem de hayatında gençlerin ne kadar yüce bir mevkiinin bulunduğunu anlamış oluruz
***
Güzel ahlâk, îmânı kemâle erdirir, hayatı tezyîn eder ve sahibini Allâh’ın rızâsına yaklaştırır Ahlâklı bir insan olmak, Cenâbı Hakk’ın güzel sıfatlarıyla bezenmek demek olduğundan, aynı zamanda Allâh’a yakınlığın da bir alâmetidir
Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Cibrîl aleyhisselâm bana Allah Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu söyledi:
«Bu dîn, Zâtım için seçip râzı olduğum bir dîndir Ona ancak cömertlik ve güzel ahlâk yakışır Müslüman olarak yaşadığınız müddetçe onu bu iki hasletle yüceltiniz!» (Heysemî, VIII, 20; Ali elMüttakî, Kenz, VI, 392)
***
İnsanı insan yapan asıl cevher, ahlâktır Şeyh Sâdî ne güzel söyler:
“Her gözü, kulağı, ağzı olan Âdem değildir Nice şeytanlar vardır ki; Âdemoğlu kılığında görünürler Gerçek Âdem, ahlâkı güzel olan kişidir
Hattâ sefih insanlar dahî dâimâ yüksek şahsiyet ve karakterlere hayran olmuşlardır Nitekim Ebû Cehil, Efendimiz’e hitâben;
“?Biz sana yalancısın demiyoruz Lâkin getirdiğini istemiyoruz demişti Bu hakikat âyeti kerîmede şöyle bildirilmektedir:
“Onların söylediği sözlerin Sen’i hakîkaten üzmekte olduğunu biliyoruz Aslında onlar Sen’i yalanlamıyorlar, fakat o zâlimler açıkça Allâh’ın âyetlerini inkâr ediyorlar (elEn’âm, 33)
***
Mü’minler; bir Allâh’a inanan, aynı Peygamber’in ümmeti olan, aynı kıbleye yönelen, câmilerde omuz omuza saf tutan, birbirlerini kendisine emânet, kendisine zimmetli gören din kardeşleridir
Nitekim âyeti kerîmede mü’minlerin bu hâli: “Üst üste konularak birbirine kenetlenmiş kerpicler (bkz esSaff, 4) şeklinde tasvir buyrulmaktadır
Yani îman kardeşliği; aynı annebabanın evlâdı olmak demek olan kan bağı kardeşliğinden üstündür Çünkü biyolojik yakınlık, yani nesep bağı; kalbî yakınlık yoksa bir kıymet ifade etmez
***
Dertli, garip, yalnız ve kimsesize merhamet ve infakla sahip çıkılan bir toplumda; hiçbir siyasetçinin, sosyoloğun, psikoloğun temin edemeyeceği bir kardeşlik iklimi oluşur Gönüllerden rahmet taşar Yürekler, bîçârelerin sığınak ve barınağı olan bir rahmet dergâhı hâline gelir…
***
Yeryüzünün neresinde olursa olsun insanlar arasında hüküm süren bir adâlet gözünüze çarparsa, insanların kalplerini birbirine bağlayan bir rahmet ve şefkat varsa, veyahut bir toplumda zenginler şefkatle muâmele ederek yoksulların yardımına koşuyor, kuvvetliler mazlumları koruyorsa, sıhhatte olanlar bîçârelere imdâd ediyor, servet sahipleri öksüzleri gözetip dulları doyuruyorsa, tereddütsüz bilmiş olun ki bütün bu fazîletler, dâimâ peygamberlerden ve onların izinden giden sâlih kimselerden intikal etmiştir
***
Hazreti Îsâ aleyhisselâm buyurur:
“Âsîlere düşman olmak sûretiyle Allâh’a dost olun! Âsîlere uzak olmakla Allâh’a yakın olun ve onlara buğz etmekle Allâh’ın rızâsını alın!
Zira gerçek îman; lâyıkına muhabbet, müstehakkına da nefrettir Nitekim Tebbet Sûresi’nde, Peygamber Efendimiz’in amcası olmasına rağmen azılı bir müşrik olan Ebû Leheb’e buğz etmemiz telkin edilmektedir
***
İbrahim aleyhisselâm, kendisinden nasihat isteyenlere şunları söylemiştir:
“İnsanların dünya işleriyle meşgul olduklarını gördüğünüz zaman siz de âhiret işleriyle meşgul olun Onlar zâhirlerinin tezyîni ile meşgul olurlarsa siz de kalbinizin tezyîni ile meşgul olun Onlar bağ, bahçe ve sarayların îmârı ile meşgul olurlarsa siz de kabirlerinizin îmârı ile meşgul olun İnsanlar birbirlerinin ayıpları ile meşgul olurlarsa siz de kendi ayıplarınızla meşgul olun
***
Âyeti kerîmede buyrulur:
“Allâh’a ve Rasûl?üne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; yoksa korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider Bir de sabredin Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir (elEnfâl, 46)
Yüce Rabbimiz, mü’minlerin tek bir yürek gibi birlik ve beraberlik hâlinde olmalarını emretmektedir Bu husustaki emrini önceki peygamberlere de vahyetmesi1 hem insanoğlunun dâimâ tefrikaya düşme zaafıyla mâlûl oluşunu hem de tefrikanın toplum hayâtı için ne tehlikeli bir hastalık olduğunu beyân etmektedir
***
Hazreti Mevlânâ, İslâm kardeşliğinin asıl mâhiyetini ne güzel îzah eder:
“Peygamber Efendimiz; «Müslümanlar tek bir can gibidir» buyurmuştur Tek bir can oldular ama, Allâh’ın Rasûlü sâyesinde oldular Yoksa her biri, diğerine mutlak düşmandı Medîne’de «Evs» ve «Hazrec» adında iki kabîle vardı Bunlar, birbirlerinin kanını içecek kadar can düşmanı idiler
Hazreti Mustafâ’nın feyzi ve İslâm’ın nûru ile onların eski kinleri yok oldu gitti O düşmanlar, önceleri bağdaki üzümler gibi, üzüm salkımındaki taneler gibi birbirlerine bağlı idiler, birbirlerinin kardeşi idiler Lâkin «Mü’minler kardeştir» âyeti indikten sonra onun feyiz ve rûhâniyetiyle, âdeta sıkılmış üzüm taneleri gibi tek bir şıra hâline geldiler Hakikî mânâda birleşip kardeş oldular
***
Lokman Hakîm şöyle der:
“Evlâdım! Üç şey, üç şeyle bilinir: Hilim, gazap ânında; cesaret, harp meydanında; kardeşlik ise, ihtiyaç ânında
***
Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Şeytan, insanın kurdudur Tıpkı sürüden ayrılan koyunu kapan kurt gibi Sakın gruplara bölünmeyin Cemaatten, toplumdan ve mescidlerden ayrılmayın (Ahmed, II, 400; V, 335; Hâkim, I, 7359)
***
Şeyh Edebali Hazretleri’nin Osman Gâzî’ye tavsiyelerinden biri şöyledir:
“Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın! Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini iyi bilesin!
Bizler, mâzimizi yüreğimizde canlı tutmak zorundayız Unutmayalım ki, mâzinin bittiği yerde, millet biter, insan biter, iz’an biter Millet, tarihinden ibârettir Onu tarihinden sıyırırsanız, geriye insan sürüsü kalır Yeni eserler ve yeni nesiller, mâzinin devrettiği unsurların zenginliği nisbetinde canlı, güçlü ve devamlı olur Milletlerin bek?sı; hassas, duygulu ve seviye kazanmış bir kalbe sahip olan nesiller yetiştirmekle mümkündür Çocuklarına, Çanakkale destânını ninni yapan nesil, îmânına, milletine ve bütün maddîmânevî değerlerine sahip çıkacaktır
Rabbimiz, bizleri şehîd ve gâzi ecdâdımıza lâyık nesiller eylesin Mübârek vatanımızı düşman ayakları altında çiğnetmesin! Millî ve mânevî değerlerimizin ayakta tuttuğu kaleleri yıkmak; birlik, beraberlik, kardeşlik ve huzurumuzu bozmak isteyen gizliaçık düşmanlarımıza karşı genç nesillerimize firâset ve basîret ihsân eylesin!
Âmîn…
Dipnot:
1 Bkz eşŞûrâ, 13
Osman Nuri TopbaşGenç Dergisi
Yıl: 2019 Ay: Ağustos Sayı: 119