Fetö Terör Örgütü ve Diğer Tarikatlar
Her gün, adına kısaca Fetö denilen bir cemaat yapılanmasının düzenlediği 15 temmuz darbe gecesi ile ilgili haberler izliyoruz. Ülke gündemin önemli bir kısmını fetö haberleri, fetö soruşturmaları, fetö mahkemeleri, bylock davaları ile ilgili gelişmeler oluşturmakta.
Bu öyle bir yapılanma ki bütün önemli kurum ve mevkilerde az yada çok elemanları mevcut. Dış güçler bir yana, içeride kimlerin, hangi partinin ve siyasilerin yardımıyla nasıl bu kadar önemli mevkilerde teşkilatlandıkları, darbe yapacak güce kimlerin desteği ile ulaştıkları herkesin bildiği bir konu.
Bu noktaya gelinmesinin sebepleri arasında siyasi oyunlar, menfaat ilişkileri kadar toplumumuzda yaygın olan bozuk din anlayışınında etkisi var. Bu konuyla ilgili İslam’da Ruhban sınıfı var mı? ve Kuran’a göre dünyayı Müslümanlar yönetmeli makalelerimizi okumanızı tavsiye ederim.
Peki daha düne kadar başta siyasetçiler olmak üzere çok sayıda kişinin övgüler düzdüğü, kapısında sıra olduğu, ziyaretler gerçekleştirdiği bu ihanet şebekesinin diğer cemaat ve tarikatlar ile farkları var mıdır?
Bu konuyu anlamak için Tarikat ve cemaatlerin ortak özelliklerine bakalım:
1- Tek adamcılık-Kişileri ilahlaştırma: Hiç bir cemaat ve tarikatın şeyhine insan muamelesi yaptığını yani her insan gibi bir kusuru, yanlışı olabileceğini kabul ettiğini göremezsiniz. Onlar için şeyhleri her türlü yanlıştan münezzehtir, hiç bir zaman hata yapmazlar. Kendilerinide buna inandırırlar. Hata olarak bariz şekilde görülen şeyler içinde ”vardır bir hikmeti, bizim aklımız ermez” gibi bahanelerle kendilerini kandırırlar. Tarikat kültüründe müridin şeyhine bakış açısıyla ilgili şu örnek verilir: ”Şeyhini rakı içerken, hatta zina ederken bile görsen hayıra yoracaksın” Allah’tan başkası nasıl ilah edinilir işte tablo ortada. Feto ile ilgili hep anlatılır ağzını sildiği peçeteyi mürtleri yer, kirli çamaşırlarını saklar, kalan çayını içer, artıklarını yerlermiş vs. Hayatta olan bir şeyhi olupta şu saçmalıkları yapmayan cemaat veya tarikat var mı?
2- Uydurma Hadis, sünnet ve rivayet adı altında Peygamber İstismarı: Tarikat ve cemaatlerin en büyük silahı budur. Feto veya diğerleri hepsi ölmüş veya hayatta olan Şeyhlerini kutsallaştırmak ve yaptıkları işleri meşrulaştırmak için uydurma argümanlarla sürekli Hz. Peygambere atıfta bulunurlar. Bunların anlatılarına göre kimisi ile Hz. Peygamber doğrudan görüşür, kimileri ondan emirler alır, kimileri onunla memleket meseleleri tartışır vs.
3- Ekonomik yapılanma:Belli sektörlerde teşkilatlar kurmak ve bağış, himmet, sadaka adı altında para toplamak gibi konularda Gülen cemaati çok ileri boyuttaydı. Diğer tarikat ve cemaatler de aynı gelir kapılarını kullanmaktadır hatta bunlar içerisinde tıpkı Feto hareketi gibi holdingleşenler vardır. Özellikle siyasi üyelerinin desteği ile ekonomik çıkarlar elde etmektedirler. Tabi ki herkes ticaret yapabilir ama burada dikkat edilmesi gereken ticaretleri için özel imtiyazları helal görmeleri ve dini duyguları istismar etmeleridir.
4- Kendilerinden olanı kayırmak: Bu konuda Feto veya diğerlerinin hiç bir farkı yoktur. Lafta hepsi birlikten bahseder ama uygulamada kendi mensuplarına ayrıcalık tanırlar. Başkalarını doğrudan tekfir etmezler ama onların anlayışına göre kendileri en doğru yoldadır. Anlayışlarına göre diğerleri de Müslümandır ama onlar gibi değildir.
5- Yoğun şekilde yaşanan batınilik ve hurufilik: Sürekli rüyalar, keramet masalları, bilimkurgu tadında hikayeler uydurarak suni bir gizem yaratmak zihinleri uyuşturmak için etkili bir yöntemdir. Gülen cemaati bunu yoğun şekilde kullanmaktadır. Diğer Tarikat ve Cemaatlerde özellikle Hinduizm kökenli bir din olan Tasavvuf argümanları ile insanları hurufiliğe sürüklemekte, zihinleri bulandırmaktadır.
Şu tabloya bakınca ne dersiniz acaba nitelik olarak Gülen cemaatinin diğer cemaat ve tarikatlardan farkı var mı? Cevap gayet net nitelik olarak hiç bir farkları yok, tek farkları nicelik yönünden. Yani Gülen cemaati diğerlerinden çok daha fazla teşkilatlanmış ve daha büyük ekonomik güce sahipti. Tek ayırım aralarındaki güç farkında. Ulaştığı güç sebebiyle Gülen cemaati kendini devletin üzerinde görmeye başlamıştı. Zaten kavganın çıkış sebebi de buydu. Karşılıklı faydalanma döneminde dost görülenler çıkarların çatışması ve birbirine üstünlük kurma mücadelesi sebebiyle düşman oldular. Bunu açıkça söyleyen siyasiler oldu. Kandırıldık deyip işin kolayına kaçanlar olduğu gibi, her yerde adamları vardı bizde onlardan faydalandık diyenlerde oldu. Şimdi her yerde adamları olan başkaları Fetocuların yerini almaya başladı. Belki de ilerde gene birileri onlardan faydalanmak için nice tavizler verecektir. Yapısı gereği her cemaat ve tarikat bu potansiyele sahiptir.
Bütün cemaat ve tarikatların ana hedefi üye sayısını arttırmaktır, yayılmacı, sürekli büyüme endeksli bir politikaları vardır. Özellikle siyasi güç bu yapıların en hassas tarafıdır. Cemaat ve Tarikatları tehlikeli yapan şey en başta ilahlaştırılmış tek adam biatçılığıdır. Feto örneğinde görüldüğü gibi tapındıkları liderlerinin emri ile ellerindeki yetki ve gücü şuursuzca kullanabilmektedirler. Ne derece eğitimli veya zeki olursa olsun, müridler aklını devreden çıkarır onun için başkaları düşünür ve karar verir. Bugün diğer cemaat ve tarikatların devletten yana görünme sebepleri siyasi güce ihtiyaçlarının olması sebebiyledir. Yeterli güce ulaşır ve bir çıkar çatışması içine girerlerse hepsinin Gülen cemaatinin yaptıklarını veya daha kötüsünü yapmaları şaşırtıcı olmaz.
Geçmişe baktığımızda daha düne kadar bazı küçük tartışmalar dışında bütün cemaat ve tarikatların Gülen cemaatine sempatiyle baktığını görüyoruz. Gülen cemaatinin icadı olan dinler arası diyalog argümanı yaklaşık 25 yıldır yürürlükte olmasına rağmen Tarikat ve Cemaatlerin ancak Gülen cemaatinin hükümet ile arasının bozulduktan sonra bunu İslam’a ihanet olarak nitelendirdiklerini, şiddetle eleştirdiklerini görüyoruz. Halbuki Fetullah Gülen 1998 yılında Vatikan’a giderek Hazret olarak nitelendirdiği Papa ile görüşmüş, el ele görüntüler vermiş, yanındaki adamları Papa’nın elini öpmüşlerdi. Lafa gelince Müslümanlık konusunda mangalda kül bırakmayan Tarikat ve Cemaatler bugünlere kadar bırakın bu görüntülere tepki vermeyi tam tersine Fetulllah Gülen’e övgüler düzmüşler, hatta eleştirenlerinde karşısında durmuşlardır. Ama şimdi sorsanız aslında onları hiç sevmiyorlardır hatta defalarca uyarmışlardır vs. Menfaat uğruna bu kadar büyük münafıklıklar sergileyenlerden samimiyet beklemek mantıklı olabilir mi?
Şimdilerde ise Cemaat ve Tarikatları yeni bir telaş sardı. Daha önce Gülen cemaatinin çöreklendiği ve bu yüzden kendilerinin ulaşamadığı çok sayıda devlet makam ve memurluğu boşalmış durumda. Hızla onlardan boşalan yerleri doldurma telaşındalar. Tabi bu durumu siyasetçilere sorarsanız daha önceleri Gülen cemaatinin Devlette yapılanması ile ilgili sorulara verdikleri şu cevapları alırsınız: ” Ya hiç öyle şey olabilir mi, nasıl inanıyorsunuz böyle şeylere, buna kargalar bile güler, biz herkese eşit mesafedeyiz vs.” Bakan düzeyinde insanların verdikleri bu iddialı cevaplara karşın gelinen nokta ortada. Ne acıdır ki bu lafları edenlerden hala görevde olanlar var.
Feto kötü diğerleri iyi diğerleri bir şey yok. Fetonun şablonunu alın diğerlerinin üzerine yerleştirin adeta özel dikilmiş elbise gibi oturduğunu göreceksiniz. Yapısal olarak hiç bir farkları yok.
Tehlike ortada ne yapılmalı derseniz, sadece Gülen cemaati ile yetinilmeyerek devlet kademelerindeki bütün cemaat ve tarikat yapılanmaları tasfiye edilmelidir. Liyakat esas olmalıdır. Devlet kademelerinde görev alma, yükselme, yeterlilik, sınav, mülakat gibi konular çok sıkı bir denetime alınmalıdır. Bütün Müslümanlar kardeştir anlayışı sadece lafta değil uygulamada da kesin şekilde hayata geçirilmelidir.
Toplum olarak başımıza gelenler en başta bizim din anlayışımızdaki bozukluktan kaynaklanmaktadır. Bozuk bir itikat her zaman felaket getirir.
Şura 30: ”Size isabet eden her musibet, ellerinizin kazandığı dolayısıyladır. (Allah,) Çoğunu da affeder.”
Her gün, adına kısaca Fetö denilen bir cemaat yapılanmasının düzenlediği 15 temmuz darbe gecesi ile ilgili haberler izliyoruz. Ülke gündemin önemli bir kısmını fetö haberleri, fetö soruşturmaları, fetö mahkemeleri, bylock davaları ile ilgili gelişmeler oluşturmakta.
Bu öyle bir yapılanma ki bütün önemli kurum ve mevkilerde az yada çok elemanları mevcut. Dış güçler bir yana, içeride kimlerin, hangi partinin ve siyasilerin yardımıyla nasıl bu kadar önemli mevkilerde teşkilatlandıkları, darbe yapacak güce kimlerin desteği ile ulaştıkları herkesin bildiği bir konu.
Bu noktaya gelinmesinin sebepleri arasında siyasi oyunlar, menfaat ilişkileri kadar toplumumuzda yaygın olan bozuk din anlayışınında etkisi var. Bu konuyla ilgili İslam’da Ruhban sınıfı var mı? ve Kuran’a göre dünyayı Müslümanlar yönetmeli makalelerimizi okumanızı tavsiye ederim.
Peki daha düne kadar başta siyasetçiler olmak üzere çok sayıda kişinin övgüler düzdüğü, kapısında sıra olduğu, ziyaretler gerçekleştirdiği bu ihanet şebekesinin diğer cemaat ve tarikatlar ile farkları var mıdır?
Bu konuyu anlamak için Tarikat ve cemaatlerin ortak özelliklerine bakalım:
1- Tek adamcılık-Kişileri ilahlaştırma: Hiç bir cemaat ve tarikatın şeyhine insan muamelesi yaptığını yani her insan gibi bir kusuru, yanlışı olabileceğini kabul ettiğini göremezsiniz. Onlar için şeyhleri her türlü yanlıştan münezzehtir, hiç bir zaman hata yapmazlar. Kendilerinide buna inandırırlar. Hata olarak bariz şekilde görülen şeyler içinde ”vardır bir hikmeti, bizim aklımız ermez” gibi bahanelerle kendilerini kandırırlar. Tarikat kültüründe müridin şeyhine bakış açısıyla ilgili şu örnek verilir: ”Şeyhini rakı içerken, hatta zina ederken bile görsen hayıra yoracaksın” Allah’tan başkası nasıl ilah edinilir işte tablo ortada. Feto ile ilgili hep anlatılır ağzını sildiği peçeteyi mürtleri yer, kirli çamaşırlarını saklar, kalan çayını içer, artıklarını yerlermiş vs. Hayatta olan bir şeyhi olupta şu saçmalıkları yapmayan cemaat veya tarikat var mı?
2- Uydurma Hadis, sünnet ve rivayet adı altında Peygamber İstismarı: Tarikat ve cemaatlerin en büyük silahı budur. Feto veya diğerleri hepsi ölmüş veya hayatta olan Şeyhlerini kutsallaştırmak ve yaptıkları işleri meşrulaştırmak için uydurma argümanlarla sürekli Hz. Peygambere atıfta bulunurlar. Bunların anlatılarına göre kimisi ile Hz. Peygamber doğrudan görüşür, kimileri ondan emirler alır, kimileri onunla memleket meseleleri tartışır vs.
3- Ekonomik yapılanma:Belli sektörlerde teşkilatlar kurmak ve bağış, himmet, sadaka adı altında para toplamak gibi konularda Gülen cemaati çok ileri boyuttaydı. Diğer tarikat ve cemaatler de aynı gelir kapılarını kullanmaktadır hatta bunlar içerisinde tıpkı Feto hareketi gibi holdingleşenler vardır. Özellikle siyasi üyelerinin desteği ile ekonomik çıkarlar elde etmektedirler. Tabi ki herkes ticaret yapabilir ama burada dikkat edilmesi gereken ticaretleri için özel imtiyazları helal görmeleri ve dini duyguları istismar etmeleridir.
4- Kendilerinden olanı kayırmak: Bu konuda Feto veya diğerlerinin hiç bir farkı yoktur. Lafta hepsi birlikten bahseder ama uygulamada kendi mensuplarına ayrıcalık tanırlar. Başkalarını doğrudan tekfir etmezler ama onların anlayışına göre kendileri en doğru yoldadır. Anlayışlarına göre diğerleri de Müslümandır ama onlar gibi değildir.
5- Yoğun şekilde yaşanan batınilik ve hurufilik: Sürekli rüyalar, keramet masalları, bilimkurgu tadında hikayeler uydurarak suni bir gizem yaratmak zihinleri uyuşturmak için etkili bir yöntemdir. Gülen cemaati bunu yoğun şekilde kullanmaktadır. Diğer Tarikat ve Cemaatlerde özellikle Hinduizm kökenli bir din olan Tasavvuf argümanları ile insanları hurufiliğe sürüklemekte, zihinleri bulandırmaktadır.
Şu tabloya bakınca ne dersiniz acaba nitelik olarak Gülen cemaatinin diğer cemaat ve tarikatlardan farkı var mı? Cevap gayet net nitelik olarak hiç bir farkları yok, tek farkları nicelik yönünden. Yani Gülen cemaati diğerlerinden çok daha fazla teşkilatlanmış ve daha büyük ekonomik güce sahipti. Tek ayırım aralarındaki güç farkında. Ulaştığı güç sebebiyle Gülen cemaati kendini devletin üzerinde görmeye başlamıştı. Zaten kavganın çıkış sebebi de buydu. Karşılıklı faydalanma döneminde dost görülenler çıkarların çatışması ve birbirine üstünlük kurma mücadelesi sebebiyle düşman oldular. Bunu açıkça söyleyen siyasiler oldu. Kandırıldık deyip işin kolayına kaçanlar olduğu gibi, her yerde adamları vardı bizde onlardan faydalandık diyenlerde oldu. Şimdi her yerde adamları olan başkaları Fetocuların yerini almaya başladı. Belki de ilerde gene birileri onlardan faydalanmak için nice tavizler verecektir. Yapısı gereği her cemaat ve tarikat bu potansiyele sahiptir.
Bütün cemaat ve tarikatların ana hedefi üye sayısını arttırmaktır, yayılmacı, sürekli büyüme endeksli bir politikaları vardır. Özellikle siyasi güç bu yapıların en hassas tarafıdır. Cemaat ve Tarikatları tehlikeli yapan şey en başta ilahlaştırılmış tek adam biatçılığıdır. Feto örneğinde görüldüğü gibi tapındıkları liderlerinin emri ile ellerindeki yetki ve gücü şuursuzca kullanabilmektedirler. Ne derece eğitimli veya zeki olursa olsun, müridler aklını devreden çıkarır onun için başkaları düşünür ve karar verir. Bugün diğer cemaat ve tarikatların devletten yana görünme sebepleri siyasi güce ihtiyaçlarının olması sebebiyledir. Yeterli güce ulaşır ve bir çıkar çatışması içine girerlerse hepsinin Gülen cemaatinin yaptıklarını veya daha kötüsünü yapmaları şaşırtıcı olmaz.
Geçmişe baktığımızda daha düne kadar bazı küçük tartışmalar dışında bütün cemaat ve tarikatların Gülen cemaatine sempatiyle baktığını görüyoruz. Gülen cemaatinin icadı olan dinler arası diyalog argümanı yaklaşık 25 yıldır yürürlükte olmasına rağmen Tarikat ve Cemaatlerin ancak Gülen cemaatinin hükümet ile arasının bozulduktan sonra bunu İslam’a ihanet olarak nitelendirdiklerini, şiddetle eleştirdiklerini görüyoruz. Halbuki Fetullah Gülen 1998 yılında Vatikan’a giderek Hazret olarak nitelendirdiği Papa ile görüşmüş, el ele görüntüler vermiş, yanındaki adamları Papa’nın elini öpmüşlerdi. Lafa gelince Müslümanlık konusunda mangalda kül bırakmayan Tarikat ve Cemaatler bugünlere kadar bırakın bu görüntülere tepki vermeyi tam tersine Fetulllah Gülen’e övgüler düzmüşler, hatta eleştirenlerinde karşısında durmuşlardır. Ama şimdi sorsanız aslında onları hiç sevmiyorlardır hatta defalarca uyarmışlardır vs. Menfaat uğruna bu kadar büyük münafıklıklar sergileyenlerden samimiyet beklemek mantıklı olabilir mi?
Şimdilerde ise Cemaat ve Tarikatları yeni bir telaş sardı. Daha önce Gülen cemaatinin çöreklendiği ve bu yüzden kendilerinin ulaşamadığı çok sayıda devlet makam ve memurluğu boşalmış durumda. Hızla onlardan boşalan yerleri doldurma telaşındalar. Tabi bu durumu siyasetçilere sorarsanız daha önceleri Gülen cemaatinin Devlette yapılanması ile ilgili sorulara verdikleri şu cevapları alırsınız: ” Ya hiç öyle şey olabilir mi, nasıl inanıyorsunuz böyle şeylere, buna kargalar bile güler, biz herkese eşit mesafedeyiz vs.” Bakan düzeyinde insanların verdikleri bu iddialı cevaplara karşın gelinen nokta ortada. Ne acıdır ki bu lafları edenlerden hala görevde olanlar var.
Feto kötü diğerleri iyi diğerleri bir şey yok. Fetonun şablonunu alın diğerlerinin üzerine yerleştirin adeta özel dikilmiş elbise gibi oturduğunu göreceksiniz. Yapısal olarak hiç bir farkları yok.
Tehlike ortada ne yapılmalı derseniz, sadece Gülen cemaati ile yetinilmeyerek devlet kademelerindeki bütün cemaat ve tarikat yapılanmaları tasfiye edilmelidir. Liyakat esas olmalıdır. Devlet kademelerinde görev alma, yükselme, yeterlilik, sınav, mülakat gibi konular çok sıkı bir denetime alınmalıdır. Bütün Müslümanlar kardeştir anlayışı sadece lafta değil uygulamada da kesin şekilde hayata geçirilmelidir.
Toplum olarak başımıza gelenler en başta bizim din anlayışımızdaki bozukluktan kaynaklanmaktadır. Bozuk bir itikat her zaman felaket getirir.
Şura 30: ”Size isabet eden her musibet, ellerinizin kazandığı dolayısıyladır. (Allah,) Çoğunu da affeder.”