iltasyazilim
FD Üye
EFENDİMİZ’İN (SAV)HOŞLANMADIĞI İFADE
Ashâbı kiramdan Hazreti Câbir radıyallâhu anh anlatır:
Bir gün, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e gittim ve kapısını çaldım Rasûli Ekrem Efendimiz;
“–Kim o? diye sordular
“–Benim! diye cevap verdim
Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem;
“–Ben, ben! (Öyle mi?!) diye tekrar etti Galiba bu cevabımdan hoşlanmamıştı (Buhârî, İsti’zân, 17)
Anlaşılmaktadır ki, Allah Rasûlü; kapıda kendini tanıtma maksadıyla dahî, ashâbının «Ben!» demesini, yani benlik izhâr etmesini doğru bulmamıştı Bu irfân ile; medeniyetimizde, bir kimse kendisinden bahsetmek mecburiyetinde kaldığında;
«Ben» demek yerine; «fakir, bendeniz, abdi âciz» gibi tabirler kullanırdı
Mevlânâ Hazretleri ise, bu hadîsi şerifteki «benlikten geçme» nüktesini edebî ve lirik bir hikâye sûretinde anlatır:
“Birisi geldi, bir dostun kapısını çaldı Dostu içeriden;
«–Ey güvenilir kişi, kimsin?» diye seslendi
Kapıyı çalan;
«–Benim» deyince, dostu;
«–Öyleyse git! Senin için henüz içeri girme zamanı değildir Böyle bir mânevî nimetler sofrasında ham ve nâdan kişinin yeri yoktur» dedi
Ham ve nâdan kişiyi, ayrılık ve firak ateşinden başka ne pişirebilir?
Nifaktan, ikiyüzlülükten onu ne kurtarabilir? O zavallı adam; kapıdan döndü, tam bir sene yollara düştü, dostunun ayrılığı ile yandı, yakıldı O yanık âşık; ayrılık ateşi ile pişerek döndü geldi, dostunun evi etrafında yine dolaşmaya başladı Ağzından sevgili dostunu incitecek bir söz çıkmasın diye, bin bir endişe içinde ve yüzlerce defa edep gözeterek kapının halkasını yavaşça vurdu Dostu içeriden;
«–Kapıyı çalan kimdir?» diye seslendi
Adam;
«–Ey gönlümü almış olan! Kapıdaki de sensin» cevabını verdi
Dostu;
«–Mademki şimdi «sen» «ben»sin Ey «ben» olan, «ben»den ibaret olan, haydi gir içeri! Bu ev dardır; bu evde, iki «ben»i alacak yer yoktur İğneden geçirilecek bir iplik; ayrılır da iki iplik olursa, yani ucu çatallaşırsa iğneden geçmez Mademki sen tek katsın, birsin; gel bu iğneden geç!» dedi
“Ey nefsindeki benliği alt eden kişi! Gel, içeri gir Sen, artık bahçedeki dikenler gibi gülün zıddı değilsin! Sen şimdi güllere şâh olansın!
Ham, alık, abus ve nâdan insan; ekseriyâ, benliğini bertarâf edince, değerini kaybedeceğini ve kıymetsizleşeceğini zanneder Hâlbuki, hakikat bunun tam aksidir Benlik, insanı Allah katında değersizleştirirken, tevâzû gerçek kıymete kavuşturur
Osman Nuri Topbaş
Ashâbı kiramdan Hazreti Câbir radıyallâhu anh anlatır:
Bir gün, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e gittim ve kapısını çaldım Rasûli Ekrem Efendimiz;
“–Kim o? diye sordular
“–Benim! diye cevap verdim
Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem;
“–Ben, ben! (Öyle mi?!) diye tekrar etti Galiba bu cevabımdan hoşlanmamıştı (Buhârî, İsti’zân, 17)
Anlaşılmaktadır ki, Allah Rasûlü; kapıda kendini tanıtma maksadıyla dahî, ashâbının «Ben!» demesini, yani benlik izhâr etmesini doğru bulmamıştı Bu irfân ile; medeniyetimizde, bir kimse kendisinden bahsetmek mecburiyetinde kaldığında;
«Ben» demek yerine; «fakir, bendeniz, abdi âciz» gibi tabirler kullanırdı
Mevlânâ Hazretleri ise, bu hadîsi şerifteki «benlikten geçme» nüktesini edebî ve lirik bir hikâye sûretinde anlatır:
“Birisi geldi, bir dostun kapısını çaldı Dostu içeriden;
«–Ey güvenilir kişi, kimsin?» diye seslendi
Kapıyı çalan;
«–Benim» deyince, dostu;
«–Öyleyse git! Senin için henüz içeri girme zamanı değildir Böyle bir mânevî nimetler sofrasında ham ve nâdan kişinin yeri yoktur» dedi
Ham ve nâdan kişiyi, ayrılık ve firak ateşinden başka ne pişirebilir?
Nifaktan, ikiyüzlülükten onu ne kurtarabilir? O zavallı adam; kapıdan döndü, tam bir sene yollara düştü, dostunun ayrılığı ile yandı, yakıldı O yanık âşık; ayrılık ateşi ile pişerek döndü geldi, dostunun evi etrafında yine dolaşmaya başladı Ağzından sevgili dostunu incitecek bir söz çıkmasın diye, bin bir endişe içinde ve yüzlerce defa edep gözeterek kapının halkasını yavaşça vurdu Dostu içeriden;
«–Kapıyı çalan kimdir?» diye seslendi
Adam;
«–Ey gönlümü almış olan! Kapıdaki de sensin» cevabını verdi
Dostu;
«–Mademki şimdi «sen» «ben»sin Ey «ben» olan, «ben»den ibaret olan, haydi gir içeri! Bu ev dardır; bu evde, iki «ben»i alacak yer yoktur İğneden geçirilecek bir iplik; ayrılır da iki iplik olursa, yani ucu çatallaşırsa iğneden geçmez Mademki sen tek katsın, birsin; gel bu iğneden geç!» dedi
“Ey nefsindeki benliği alt eden kişi! Gel, içeri gir Sen, artık bahçedeki dikenler gibi gülün zıddı değilsin! Sen şimdi güllere şâh olansın!
Ham, alık, abus ve nâdan insan; ekseriyâ, benliğini bertarâf edince, değerini kaybedeceğini ve kıymetsizleşeceğini zanneder Hâlbuki, hakikat bunun tam aksidir Benlik, insanı Allah katında değersizleştirirken, tevâzû gerçek kıymete kavuşturur
Osman Nuri Topbaş