iltasyazilim
FD Üye
TEKERRUR EDEN TARIH ISIGINDA KAVRAMLAR:
DIN, AHLAK VE UYGARLIK
Geçmişten adam hisse kaparmış Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
Tarihi tekerrürdiye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? Safahat: Yedinci Kitap
Istiklal Sairimiz Mehmet Akif Ersoy, yukaridaki dizeleriyle, bizi tarihin isiginda tekerrur etmemesi gereken olumsuz hadiselerin kaynaginda bulunan din, ahlak ve uygarlik (medeniyet) kavramlarinin dogru anlasilmasina ve gerekli onlemlerin alinmasina uyari niteliginde insanligi onlem almaya davet etmektedir Butun bilimlerin merkezinde insan vardir Fen bilimlerinin ve teknolojik yeniliklerin hedefi; toplum refahinin, insan huzur ve mutlulugunun daha ileri duzeylere ulastirilmasidir Sosyal bilimler, adi ustunde insan davranislarini ve toplumsal iliskilerini yine insanin yararina arastririr Iktisat Bilimi, kendisini fen bilimleri gibi gibi kabul edecek sekilde herseyi formule etme ve denklem haline getirme aliskanligina sahiptir Ancak; giderek Rasyonel Beklentiler gibi hatta Dissalliklar icinde dikkate alinan Cevresel Etkiler gibi gunumuz Iktisat Biliminde, sayisal degerler ile olculmesi zor unsurlar da yer almaktadir Bu yaklasim; belki de tekerrur eden tarihin, ibret alinip eksiklerini ve yanlislarini duzeltecek sekilde tekerrur etmemesini saglayacak dogru adimlardir
Tekerrur eden tarih icinde takilip kalmak da diger bir hatadir Islam medeniyetinin Avrupa’nin Ortacag karanliginda kaldigi bir donemde bilimin temellerini attigini ve kaynaklik ettigini herkes kabul etmektedir (1) Ancak; bu durum, gunumuz uygarligina tamamen karsi cikilmasina yol acmamalidir Ayni zamanda; sadece Mehmet Akif’in dedigi “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar! sozunu alarak bugunku medeniyeti tamamen menfi algilamamak gerekir Esasen, yine Mehmet Akif bu konuyu su dizeleriyle aydinlatmistir: Alınız ilmini Garb'ın, alınız sanatını, Veriniz hem de mesâinize son sür'atini(Süleymaniye Kürsüsündes187) Nitekim Bediuzzaman Said Nursi medeniyetin iyilik ve kotuluklerini dogru secerek ikili ayrimi ile (2) konuya bakmak uygun olacaktir
Turkiye’de hukuk alaninda Devletler Hukuku konusunda yetismis az sayida hukukcumuz oldugunu duymustum Medeniyetlerin tarihi incelenirken dikkat edilmesi gereken husus, her devletin farkli birikimlerinin bulunmasi hususudur Bu itibarla, devletlerin her birinin gecmisinden miras kalan ve bugunun hukuk kurallarini sekillerinden kendine has gelenekleri vardir Dolayisiyla ahlak kurallarini bir devletten ornek almak ve cihansumul bir kaliba sokmak uygun olmayacaktir Ornegin; Afrika’da bir ulkede resmi karsilamada erkeklerin dudak dudaga opusmesinin gelenek oldugunu duymustum Bu nedenle, ahlak normlarini dinin tanimlariyla genellemek mantiken daha dogru olacaktir Voltaire’in dedigi gibi din, zaten kisiler arasindaki iliskileri duzenlerken ‘yap’ ve ‘yapma’lar ile ahlak ilkelerini ortaya koymaktadir: “Ben doğal din ile insan ırkına uygun ahlak ilkelerini anlıyorum Tanri’nin Hz Adem ile baslayan Peygamberler Zincirinin Son Halkasi Hz Muhammed ile kiyamete kadar Son Din olarak insanliga sundugu Islam Dini’nin kutsal kitabi Kuran’da Allah, Son Elcisine Hiç süphesiz büyük bir ahlak üzerindesin sen(Kalem Suresi, Ayet:4) diye seslenmektedir
SONUC:
Mehmet Akif’in uyarisiyla tekerrur eden tarihten alinacak ibret veya onlem ile; dunyada uygarliklarin ve insanligin kalici baris, huzur ve refah icinde yasamasi saglanabilecektir Uygarliklarin ne kadar ileri teknoloji ve bilimsel buluslar ile gelismesi mumkunse, bu da bilimin ve teknolojinin merkezindeki insanin ve toplumun hakca ve adil bolusumu iyi ahlak zemininde olabilecektir Buna gore; ahlak kurallarinin evrensel hale getirilmesi, din faktorunun benimsenmesi halinde mumkun olacagi dikkate alindiginda; dinin genc nesle ve tum insanliga ogretilmesine, son din Islam’in yeniden medeniyet babaligini gosterip objektif mesajinin iyi anlasilmasina ve bu yolda caba gosterilmesine ve dolayisiyla gelecekte ayni yanlis ve yanilgilarin tekerrur etmemesine ihtiyac bulunmaktadir
1 Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız
''Batı uygarlığı, İslam medeniyetinin çocuğudur'' baslikli yazida Ibrahim Balta basligin kaynagini acikliyor: “Sezgin, halen Goethe Üniversitesi Arapİslam Bilimleri Enstitüsü Direktörü Dünyada bu alandaki en önemli kaynak eser olan ve 12 cilde ulaşan İslam İlimleri Tarihi adlı kitabı Türkçeye çevrilmediği için ülkemizde bilinmiyor Prof Sezgin ile İstanbulda, Ayasofya ile Sultanahmet arasında bir çay bahçesinde sohbet ettik İki şaheser arasında Sezgin, Türkiyenin hiç alışık olmadığı sözleri bilimsel sonuçlardiye anlattı
Sezgin, Ben 60 yılımı verdim Ama milletler için zaman bir insanın ömründen ibaret değildediği araştırmalarının neticesini, Bugünkü Avrupa medeniyeti, İslam medeniyetinin muayyen şartlar içerisinde, muayyen bir devirden sonra, başka iktisadi ve jeopolitik şartlar altında ortaya çıkan devamından ibarettir Ben Avrupa medeniyetini, bazı adetleri bir tarafa bırakılırsa yabancı bulmuyorum Avrupa medeniyeti İslam medeniyetinin bir çocuğu Bu çocuğu düşman bulmamak, onu sevmek, o çocuğun geliştirdiği bazı şeyleri görmek, müspetse almak ve onlara dayanarak yeni hamleler yapmak lazımşeklinde açıklıyor Diger bir cok orneklerin (*) yaninda ornek olarak denizciligi veriyor: “Bugün bilinenin aksine çoğu modern bilimin kuruluşu bundan yüz, iki yüzyıl öncesine değil, 9 ile 16 yüzyıllarda yaşamış İslam bilginlerine dayanıyor Portekizlilere mal edilen modern denizcilik bilimi için Sezgin, Yüzde yüz İslam bilginlerine ait Bundan hiç şüpheniz olmasın Modern denizcilik İslam dünyasının bir malı İslam dünyasının bir başarısıdiyor
(*): Sezgin, İslam bilginlerinin bilimsel buluşlarına dair şu örnekleri veriyor:
Sinüs: Arapçadaki cib terimi, Latinceye cep manasına gelen sinüs olarak tercüme edildi
Kimya: Cabir Bin Hayyan, kantitatif ve kalitatif prensiplere dayanan bir bilim olarak kimyayı kurdu Batı, Hayyan’ın kurduğu seviyeye 900 ila bin sene sonra ulaştı Cabir aynı zamanda bütün insani duyguların matematiksel olarak ölçülebileceğine inanıyor, bunu da ilmül mizan olarak adlandırıyordu
İlk rasathane: Bugünkü anlamıyla ilk uzay gözlemevi Halife Me’mun zamanında (Miladi 9 asırda) Bağdat ve Şam’da birer adet olmak üzere kuruldu
Ekvatorun uzunluğu: Yine Halife Me’mun zamanında ekvatorun uzunluğu ilk defa bugün de bildiğimiz şekliyle 40 bin kilometre olarak ölçüldü
İlk dünya haritası: Halife Me’mun döneminde 70 bilginden oluşan bir heyet Batlamyos’unkinden farkı olmayan enlem ve boylamları, karaları ve denizlere doğru bir dünya haritası çizdi
Matematik: 950 yılında Ebu Cafer el Hazin adlı matematikçi ve astronom parabol konstrüksiyonu kullanmak suretiyle üçüncü dereceden bir denklemi çözdü 11 asrın ilk yarısında İbnül Heytem bir optik problemini dördüncü dereceden bir denklemle çözdü Küçük bir yanlışlıkla Latinceye de çevrilen problem Avrupalıları Problema Alhazeniadı altında 13 asırdan 19 asra kadar uğraştırdı Avrupalılar İbnül Heytem’in çözümünü ancak 19 yüzyılda kavrayabildi 11 asrın sonlarında Ömer Hayyam’ın üçüncü dereceden denklemleri sisteme bağlayan kitabının benzeri, Avrupa’da 17 asırda Rene Descartes, Frans Van Schoooten ve Edmund Halley tarafından yazılabildi Avrupalı matematik tarihçisi Johannes Tropfke, Descartes’larin yeni bulduklarını zannettikleri konuları Hayyamın çok önceden yazdığını, aradan geçen zamanda Avrupalıların boşuna çaba gösterdiğini yazdı
Astronomi: 9 asırda Güneş'le Dünya'nın yıllık en uzak mesafesinin sabit olmayıp değişken olduğunu fark eden Müslümanlar yörüngedeki ilerlemenin 1209 saniye olduğunu saptadı Günümüzde bu değer 1146 saniye olarak biliniyor Avrupada Jahonn Kepler, 17 yüzyılda henüz Müslümanların kitaplarında gördüğü bu sonuca nasıl ulaştıklarını anlayabilmek için çağdaşı bilimadamlarıyla yazışıyordu Tahran’daki rasathanede 10 asırda tespit edilen Dünya'nın ekseninin sürekli azaldığı bilgisine Avrupalılar ancak 19 asırda gök mekaniği bilimiyle ulaşabildi İslam astronomi bilginlerinin kitaplarının tercümesinin Kopernik’e ulaştığını bugünkü nesiller bundan henüz yarım asır önce öğrenebildi
Trigonometri: 15 asırda yaşayan Alman Johannes Regiomontanusun adını taşıyan trigonometri ilminin kurucusunun, 13 asırda yaşayan Nasirüddin et Tusi olduğunu yine Alman matematik tarihçisi Anton von Braunmühl ortaya çıkardı
Coğrafya: El Biruni 11 asırda dünyanın enlem ve boylam derecelerini 6 ile 40 dakika arasında değişen küçük yanlışlıklarla hesapladı Bu küçük yanlışlıklar ancak 20 asırda düzeltilebildi Engin denizlerde koordinat hesaplama yöntemini Müslümanlar 15 asırda yapabilirken Batı bunu 20 asırda öğrenebildi
Tıp: 11 asırda Tunuslu bir tacir olarak İtalya’ya giden, sonradan Constantinus Africanus adını alan kişi, Monte Cassino manastırına kapandı Bu zat Tunus’a gidip 3 yıl sonra İslam bilginlerine ait 25 tıp kitabıyla Salernoya dönmüştü Monte Cassino Manastırına kapandıktan sonra kitapları Latinceye tercüme ettirdi O kitaplar ya kendi veya eski Yunan otoritelerinin adıyla yayınlandı İtalya, İslam medeniyeti ve biliminin Avrupa’ya aktarılmasında bir istasyon görevi gördü
Leonardo’nun resimleri: Meşhur Leonardo da Vinci’nin resimlerini çizdiği aletler ve matematik hesapları, İslam alimlerinin buluşuydu Da Vinci, bu bilgileri kullanarak devrine göre inanılmaz kabul edilen resimlerini çizebildi Halbuki Leonardo’nun İslam bilginlerinin buluş ve bilgilerini kullandığı kabul edilse resimlerinin çözülemeyen sırları aydınlanmış olacak
2 Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız
Eski Said’de şöyle bir ikili ayrım da göre çarpar: ‘mehasini medeniyet’ ve ‘mesavii medeniyet’ Yani, medeniyetin iyilikleri ile medeniyetin kötülükleri Bu ayrımla birlikte, hangi ünvanla sözünü etmiş olursa olsun, Avrupa medeniyetine karşı kesin bir tavır da sergilemez Genelde, Avrupa hayranı çağdaşlarının medeniyetin sefahetine ve diğer kötü taraflarına olan düşkünlüklerinden rahatsız olur Avrupa medeniyetinin insan nefsini okşayan sefahetine yönelenlere gelişmemiş çocuk nazarıyla bakar Çocukluk tabiatı ile, heva ve heves ile, medeniyetin aldatıcı günah ve kötülüklerini iyilikleri zannettiklerini söyler Çağdaşlarının yaşantılarında dinin yerini medeniyetin aldığını da görmüş olmalı ki, devamla, medeniyetin bütün hakikatlı güzelliklerinin İslâm’da ya açıkça, ya zımnen var olduğunu; keza, İslâm’ın ya onlara izin verdiğini veya onların daha da güzelini içerdiğini vurgular Bu sözler, medeniyeti dine tercih edenlere karşı, medeniyetin İslâm dinine bir alternatif olmaması gerektiğine dair ciddi bir uyarı hükmündedir
DIN, AHLAK VE UYGARLIK
Geçmişten adam hisse kaparmış Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
Tarihi tekerrürdiye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? Safahat: Yedinci Kitap
Istiklal Sairimiz Mehmet Akif Ersoy, yukaridaki dizeleriyle, bizi tarihin isiginda tekerrur etmemesi gereken olumsuz hadiselerin kaynaginda bulunan din, ahlak ve uygarlik (medeniyet) kavramlarinin dogru anlasilmasina ve gerekli onlemlerin alinmasina uyari niteliginde insanligi onlem almaya davet etmektedir Butun bilimlerin merkezinde insan vardir Fen bilimlerinin ve teknolojik yeniliklerin hedefi; toplum refahinin, insan huzur ve mutlulugunun daha ileri duzeylere ulastirilmasidir Sosyal bilimler, adi ustunde insan davranislarini ve toplumsal iliskilerini yine insanin yararina arastririr Iktisat Bilimi, kendisini fen bilimleri gibi gibi kabul edecek sekilde herseyi formule etme ve denklem haline getirme aliskanligina sahiptir Ancak; giderek Rasyonel Beklentiler gibi hatta Dissalliklar icinde dikkate alinan Cevresel Etkiler gibi gunumuz Iktisat Biliminde, sayisal degerler ile olculmesi zor unsurlar da yer almaktadir Bu yaklasim; belki de tekerrur eden tarihin, ibret alinip eksiklerini ve yanlislarini duzeltecek sekilde tekerrur etmemesini saglayacak dogru adimlardir
Tekerrur eden tarih icinde takilip kalmak da diger bir hatadir Islam medeniyetinin Avrupa’nin Ortacag karanliginda kaldigi bir donemde bilimin temellerini attigini ve kaynaklik ettigini herkes kabul etmektedir (1) Ancak; bu durum, gunumuz uygarligina tamamen karsi cikilmasina yol acmamalidir Ayni zamanda; sadece Mehmet Akif’in dedigi “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar! sozunu alarak bugunku medeniyeti tamamen menfi algilamamak gerekir Esasen, yine Mehmet Akif bu konuyu su dizeleriyle aydinlatmistir: Alınız ilmini Garb'ın, alınız sanatını, Veriniz hem de mesâinize son sür'atini(Süleymaniye Kürsüsündes187) Nitekim Bediuzzaman Said Nursi medeniyetin iyilik ve kotuluklerini dogru secerek ikili ayrimi ile (2) konuya bakmak uygun olacaktir
Turkiye’de hukuk alaninda Devletler Hukuku konusunda yetismis az sayida hukukcumuz oldugunu duymustum Medeniyetlerin tarihi incelenirken dikkat edilmesi gereken husus, her devletin farkli birikimlerinin bulunmasi hususudur Bu itibarla, devletlerin her birinin gecmisinden miras kalan ve bugunun hukuk kurallarini sekillerinden kendine has gelenekleri vardir Dolayisiyla ahlak kurallarini bir devletten ornek almak ve cihansumul bir kaliba sokmak uygun olmayacaktir Ornegin; Afrika’da bir ulkede resmi karsilamada erkeklerin dudak dudaga opusmesinin gelenek oldugunu duymustum Bu nedenle, ahlak normlarini dinin tanimlariyla genellemek mantiken daha dogru olacaktir Voltaire’in dedigi gibi din, zaten kisiler arasindaki iliskileri duzenlerken ‘yap’ ve ‘yapma’lar ile ahlak ilkelerini ortaya koymaktadir: “Ben doğal din ile insan ırkına uygun ahlak ilkelerini anlıyorum Tanri’nin Hz Adem ile baslayan Peygamberler Zincirinin Son Halkasi Hz Muhammed ile kiyamete kadar Son Din olarak insanliga sundugu Islam Dini’nin kutsal kitabi Kuran’da Allah, Son Elcisine Hiç süphesiz büyük bir ahlak üzerindesin sen(Kalem Suresi, Ayet:4) diye seslenmektedir
SONUC:
Mehmet Akif’in uyarisiyla tekerrur eden tarihten alinacak ibret veya onlem ile; dunyada uygarliklarin ve insanligin kalici baris, huzur ve refah icinde yasamasi saglanabilecektir Uygarliklarin ne kadar ileri teknoloji ve bilimsel buluslar ile gelismesi mumkunse, bu da bilimin ve teknolojinin merkezindeki insanin ve toplumun hakca ve adil bolusumu iyi ahlak zemininde olabilecektir Buna gore; ahlak kurallarinin evrensel hale getirilmesi, din faktorunun benimsenmesi halinde mumkun olacagi dikkate alindiginda; dinin genc nesle ve tum insanliga ogretilmesine, son din Islam’in yeniden medeniyet babaligini gosterip objektif mesajinin iyi anlasilmasina ve bu yolda caba gosterilmesine ve dolayisiyla gelecekte ayni yanlis ve yanilgilarin tekerrur etmemesine ihtiyac bulunmaktadir
1 Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız
''Batı uygarlığı, İslam medeniyetinin çocuğudur'' baslikli yazida Ibrahim Balta basligin kaynagini acikliyor: “Sezgin, halen Goethe Üniversitesi Arapİslam Bilimleri Enstitüsü Direktörü Dünyada bu alandaki en önemli kaynak eser olan ve 12 cilde ulaşan İslam İlimleri Tarihi adlı kitabı Türkçeye çevrilmediği için ülkemizde bilinmiyor Prof Sezgin ile İstanbulda, Ayasofya ile Sultanahmet arasında bir çay bahçesinde sohbet ettik İki şaheser arasında Sezgin, Türkiyenin hiç alışık olmadığı sözleri bilimsel sonuçlardiye anlattı
Sezgin, Ben 60 yılımı verdim Ama milletler için zaman bir insanın ömründen ibaret değildediği araştırmalarının neticesini, Bugünkü Avrupa medeniyeti, İslam medeniyetinin muayyen şartlar içerisinde, muayyen bir devirden sonra, başka iktisadi ve jeopolitik şartlar altında ortaya çıkan devamından ibarettir Ben Avrupa medeniyetini, bazı adetleri bir tarafa bırakılırsa yabancı bulmuyorum Avrupa medeniyeti İslam medeniyetinin bir çocuğu Bu çocuğu düşman bulmamak, onu sevmek, o çocuğun geliştirdiği bazı şeyleri görmek, müspetse almak ve onlara dayanarak yeni hamleler yapmak lazımşeklinde açıklıyor Diger bir cok orneklerin (*) yaninda ornek olarak denizciligi veriyor: “Bugün bilinenin aksine çoğu modern bilimin kuruluşu bundan yüz, iki yüzyıl öncesine değil, 9 ile 16 yüzyıllarda yaşamış İslam bilginlerine dayanıyor Portekizlilere mal edilen modern denizcilik bilimi için Sezgin, Yüzde yüz İslam bilginlerine ait Bundan hiç şüpheniz olmasın Modern denizcilik İslam dünyasının bir malı İslam dünyasının bir başarısıdiyor
(*): Sezgin, İslam bilginlerinin bilimsel buluşlarına dair şu örnekleri veriyor:
Sinüs: Arapçadaki cib terimi, Latinceye cep manasına gelen sinüs olarak tercüme edildi
Kimya: Cabir Bin Hayyan, kantitatif ve kalitatif prensiplere dayanan bir bilim olarak kimyayı kurdu Batı, Hayyan’ın kurduğu seviyeye 900 ila bin sene sonra ulaştı Cabir aynı zamanda bütün insani duyguların matematiksel olarak ölçülebileceğine inanıyor, bunu da ilmül mizan olarak adlandırıyordu
İlk rasathane: Bugünkü anlamıyla ilk uzay gözlemevi Halife Me’mun zamanında (Miladi 9 asırda) Bağdat ve Şam’da birer adet olmak üzere kuruldu
Ekvatorun uzunluğu: Yine Halife Me’mun zamanında ekvatorun uzunluğu ilk defa bugün de bildiğimiz şekliyle 40 bin kilometre olarak ölçüldü
İlk dünya haritası: Halife Me’mun döneminde 70 bilginden oluşan bir heyet Batlamyos’unkinden farkı olmayan enlem ve boylamları, karaları ve denizlere doğru bir dünya haritası çizdi
Matematik: 950 yılında Ebu Cafer el Hazin adlı matematikçi ve astronom parabol konstrüksiyonu kullanmak suretiyle üçüncü dereceden bir denklemi çözdü 11 asrın ilk yarısında İbnül Heytem bir optik problemini dördüncü dereceden bir denklemle çözdü Küçük bir yanlışlıkla Latinceye de çevrilen problem Avrupalıları Problema Alhazeniadı altında 13 asırdan 19 asra kadar uğraştırdı Avrupalılar İbnül Heytem’in çözümünü ancak 19 yüzyılda kavrayabildi 11 asrın sonlarında Ömer Hayyam’ın üçüncü dereceden denklemleri sisteme bağlayan kitabının benzeri, Avrupa’da 17 asırda Rene Descartes, Frans Van Schoooten ve Edmund Halley tarafından yazılabildi Avrupalı matematik tarihçisi Johannes Tropfke, Descartes’larin yeni bulduklarını zannettikleri konuları Hayyamın çok önceden yazdığını, aradan geçen zamanda Avrupalıların boşuna çaba gösterdiğini yazdı
Astronomi: 9 asırda Güneş'le Dünya'nın yıllık en uzak mesafesinin sabit olmayıp değişken olduğunu fark eden Müslümanlar yörüngedeki ilerlemenin 1209 saniye olduğunu saptadı Günümüzde bu değer 1146 saniye olarak biliniyor Avrupada Jahonn Kepler, 17 yüzyılda henüz Müslümanların kitaplarında gördüğü bu sonuca nasıl ulaştıklarını anlayabilmek için çağdaşı bilimadamlarıyla yazışıyordu Tahran’daki rasathanede 10 asırda tespit edilen Dünya'nın ekseninin sürekli azaldığı bilgisine Avrupalılar ancak 19 asırda gök mekaniği bilimiyle ulaşabildi İslam astronomi bilginlerinin kitaplarının tercümesinin Kopernik’e ulaştığını bugünkü nesiller bundan henüz yarım asır önce öğrenebildi
Trigonometri: 15 asırda yaşayan Alman Johannes Regiomontanusun adını taşıyan trigonometri ilminin kurucusunun, 13 asırda yaşayan Nasirüddin et Tusi olduğunu yine Alman matematik tarihçisi Anton von Braunmühl ortaya çıkardı
Coğrafya: El Biruni 11 asırda dünyanın enlem ve boylam derecelerini 6 ile 40 dakika arasında değişen küçük yanlışlıklarla hesapladı Bu küçük yanlışlıklar ancak 20 asırda düzeltilebildi Engin denizlerde koordinat hesaplama yöntemini Müslümanlar 15 asırda yapabilirken Batı bunu 20 asırda öğrenebildi
Tıp: 11 asırda Tunuslu bir tacir olarak İtalya’ya giden, sonradan Constantinus Africanus adını alan kişi, Monte Cassino manastırına kapandı Bu zat Tunus’a gidip 3 yıl sonra İslam bilginlerine ait 25 tıp kitabıyla Salernoya dönmüştü Monte Cassino Manastırına kapandıktan sonra kitapları Latinceye tercüme ettirdi O kitaplar ya kendi veya eski Yunan otoritelerinin adıyla yayınlandı İtalya, İslam medeniyeti ve biliminin Avrupa’ya aktarılmasında bir istasyon görevi gördü
Leonardo’nun resimleri: Meşhur Leonardo da Vinci’nin resimlerini çizdiği aletler ve matematik hesapları, İslam alimlerinin buluşuydu Da Vinci, bu bilgileri kullanarak devrine göre inanılmaz kabul edilen resimlerini çizebildi Halbuki Leonardo’nun İslam bilginlerinin buluş ve bilgilerini kullandığı kabul edilse resimlerinin çözülemeyen sırları aydınlanmış olacak
2 Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız
Eski Said’de şöyle bir ikili ayrım da göre çarpar: ‘mehasini medeniyet’ ve ‘mesavii medeniyet’ Yani, medeniyetin iyilikleri ile medeniyetin kötülükleri Bu ayrımla birlikte, hangi ünvanla sözünü etmiş olursa olsun, Avrupa medeniyetine karşı kesin bir tavır da sergilemez Genelde, Avrupa hayranı çağdaşlarının medeniyetin sefahetine ve diğer kötü taraflarına olan düşkünlüklerinden rahatsız olur Avrupa medeniyetinin insan nefsini okşayan sefahetine yönelenlere gelişmemiş çocuk nazarıyla bakar Çocukluk tabiatı ile, heva ve heves ile, medeniyetin aldatıcı günah ve kötülüklerini iyilikleri zannettiklerini söyler Çağdaşlarının yaşantılarında dinin yerini medeniyetin aldığını da görmüş olmalı ki, devamla, medeniyetin bütün hakikatlı güzelliklerinin İslâm’da ya açıkça, ya zımnen var olduğunu; keza, İslâm’ın ya onlara izin verdiğini veya onların daha da güzelini içerdiğini vurgular Bu sözler, medeniyeti dine tercih edenlere karşı, medeniyetin İslâm dinine bir alternatif olmaması gerektiğine dair ciddi bir uyarı hükmündedir
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.