Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.
-Bu memlekette mecnun bal yok mu diye sordu nahiyeye hiç de yabancı olmayan “işgüzar” hekim?
-Hocam, bizdeki komar çiçeklerinde meczup bal bulunmaz. O divane bal gayrı bir çiçekte olması lazım.
Divane bal zehirlenmesi, Karadeniz nahiyesinde yetişen halk lisanında Komar olarak bilinen Orman Gülü ya da Mor Ağu ( Rhododendron ) çiçeklerinden üretilen ve “grayanotoksin” denen toksini içeren balın tüketilmesiyle ortaya çıkar. Kişide zehirlenme belirtileri; alınan ölçü artıkça daha şiddetli olur ve birkaç dakika ile iki üç saat içerisinde görülmeye başlar. Birinci belirtiler, tükürük salgılarında artış, kusma, ağız muhiti, kol ve bacaklarda uyuşmadır. Tipik zehirlenme tablosu; kalp iletim ve ikaz sisteminde bozukluk yaparak bradikardi denilen kalp ritim yavaşlamasına velev durmasına neden olmaktadır.
Literatüre şiddetle direnen sıhhat işçisi; 15 yıldır Tonya da taş çatlasa bir ya da iki kere meczup bal çarpması gördüğünü de ekliyor.
Tabip vakti geri büküyor ve 1993 yıllarına geri dönüyor. Giresun ili Tirebolu devlet hastanesi acil servis hatıralarına dalıyor bir an. Mahsusen bal mevsimi, neredeyse her nöbette bir mecnun bal vakası gördüğünü hatırlıyor.
Tirebolu ile Tonya arasında enlem hattı üzerinde 40 kilometre ya var ya yok. Vadiler tıpatıp birebir, dereler birebir, bitki örtüsü tıpkı, suyu tıpkı, havası birebir, orman gülü bile tıpkı.
Nasıl olur o vakit bu yaman çelişki diye soruyor havsala? Neler oluyor Karadeniz dağlarında!
Telefona sarılıyor. Tirebolu’da da 20 yılda çok şey değişmiş. Divane bal vakaları görülmeyecek kadar azalmış.
O devir değişen her ne ise doksanlardan sonra olmuş olmalı. Kelam konusu tarihler, cunta aklının kalıntılarının eseri sıhhat siyasetlerinin bir sonucu olarak dayatılan iyot çılgınlığının başladığı yıllar.
Tiroid organının yavaş çalışması denilen “hipotroidi” marazının yaygın görüldüğünü belirten raporların yayınlanmasının akabinde tuzlara basılan iyot sayesinde, Karadeniz dağlarında bilinen ve hissedilen her şey hızlanmış.
Kalp atımları da öyle!
Yüksek tempoya ulaşmış kalpleri ile ahali artık meczup bala direnç kazanmış.
Cin fikirlilik almış başını yürümüş.
Muhit ve Topluluk sıhhatini ilgilendiren bütün raporlar süratli bir biçimde ak pak olmuş.
Ne endemik guatr kalmış ne mecnun bal çarpması!
Mesela kan basıncı yüksekliği denilen “Hipertansiyon” orantıları bir oldukça hızlanmış!
Sıhhat iktisadı ise; bu sürate ayak uydurmakta geç kalmamış.
Son on yılda yıllık 3 milyardan 70 milyara tavan yapmış!
-Hocam, bizdeki komar çiçeklerinde meczup bal bulunmaz. O divane bal gayrı bir çiçekte olması lazım.
Divane bal zehirlenmesi, Karadeniz nahiyesinde yetişen halk lisanında Komar olarak bilinen Orman Gülü ya da Mor Ağu ( Rhododendron ) çiçeklerinden üretilen ve “grayanotoksin” denen toksini içeren balın tüketilmesiyle ortaya çıkar. Kişide zehirlenme belirtileri; alınan ölçü artıkça daha şiddetli olur ve birkaç dakika ile iki üç saat içerisinde görülmeye başlar. Birinci belirtiler, tükürük salgılarında artış, kusma, ağız muhiti, kol ve bacaklarda uyuşmadır. Tipik zehirlenme tablosu; kalp iletim ve ikaz sisteminde bozukluk yaparak bradikardi denilen kalp ritim yavaşlamasına velev durmasına neden olmaktadır.
Literatüre şiddetle direnen sıhhat işçisi; 15 yıldır Tonya da taş çatlasa bir ya da iki kere meczup bal çarpması gördüğünü de ekliyor.
Tabip vakti geri büküyor ve 1993 yıllarına geri dönüyor. Giresun ili Tirebolu devlet hastanesi acil servis hatıralarına dalıyor bir an. Mahsusen bal mevsimi, neredeyse her nöbette bir mecnun bal vakası gördüğünü hatırlıyor.
Tirebolu ile Tonya arasında enlem hattı üzerinde 40 kilometre ya var ya yok. Vadiler tıpatıp birebir, dereler birebir, bitki örtüsü tıpkı, suyu tıpkı, havası birebir, orman gülü bile tıpkı.
Nasıl olur o vakit bu yaman çelişki diye soruyor havsala? Neler oluyor Karadeniz dağlarında!
Telefona sarılıyor. Tirebolu’da da 20 yılda çok şey değişmiş. Divane bal vakaları görülmeyecek kadar azalmış.
O devir değişen her ne ise doksanlardan sonra olmuş olmalı. Kelam konusu tarihler, cunta aklının kalıntılarının eseri sıhhat siyasetlerinin bir sonucu olarak dayatılan iyot çılgınlığının başladığı yıllar.
Tiroid organının yavaş çalışması denilen “hipotroidi” marazının yaygın görüldüğünü belirten raporların yayınlanmasının akabinde tuzlara basılan iyot sayesinde, Karadeniz dağlarında bilinen ve hissedilen her şey hızlanmış.
Kalp atımları da öyle!
Yüksek tempoya ulaşmış kalpleri ile ahali artık meczup bala direnç kazanmış.
Cin fikirlilik almış başını yürümüş.
Muhit ve Topluluk sıhhatini ilgilendiren bütün raporlar süratli bir biçimde ak pak olmuş.
Ne endemik guatr kalmış ne mecnun bal çarpması!
Mesela kan basıncı yüksekliği denilen “Hipertansiyon” orantıları bir oldukça hızlanmış!
Sıhhat iktisadı ise; bu sürate ayak uydurmakta geç kalmamış.
Son on yılda yıllık 3 milyardan 70 milyara tavan yapmış!
