Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Darwin: Ya Haklıysa...

Darwin: Ya Haklıysa...

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
Hiç şüpheniz olmasın, dünyadaki türlerin en bencili, her şeyi nalıncı keseri gibi kendine yontanı İNSAN'dır Başka türlerle, başka canlılarla ilgilenirmiş gibi yapar, onların dertleri hakkında odalar dolusu kitap okur, ama bilin ki, kıyısından köşesinden kendisini, kendi türsel çıkarını ilgilendirdiği için yapar bunu

Alalım at fosillerini Atların ataları, nereden gelip nereye gittikleri, kimden türeyip kimi türetecekleri hakkındaki fosil kayıtlarını zevkle, merakla, heyecanla inceler, sonuçlar çıkarırız Ama, at türünün geleceğini düşündüğümüz için yapmayız bunu Acaba atlarla da akrabalığımız var mı?gibisinden minicik sorular vardır bilinçaltımızda Ya maymunlar? işte, maymunlardan söz edildi mi işler biraz değişir, ilgimiz daha bir yoğunlaşır, belirginleşir Darwin'in Türlerin Kökeni'nden önce sezgilerimizle, ondan sonra bilgi ve bilincimizle gördüğümüz akrabalıkilişkilerinin derecesi, yüzlerce yıldır, en yoğun ilgi ve tartışma alanlarımızdan biri olmaya devam ediyor
Moleküler biyolojinin son bir yıl içinde geliştirdiği en yeni ve etkili yöntemlerden biri olan DNA Saatiile ilgili çalışmalar da bu yüzden büsbütün ilgimizi çekiyor
ŞAŞIRTICI AÇIKLAMA
Son yüzyıldır, kesine yakın bir bilimsellikle, maymun türleri gibi insanın da primatsınıfında yer aldığını, en yakın akrabalarımızın şempanze ve goriller olduğunu, yine bu sınıf içinde orangutan ve gibbon'larla uzak akrabalık ilişkilerine girdiğimizi söylüyor biyologlar Yine çok az istisnasıyla, tüm biyologlar, insanları ve maymun türlerini Hominoideaadını verdikleri bir süperfamilyaya yerleştiriyorlar Yerleştirmesine yerleştiriyorlar da, ayrıntı sayılabilecek üç temel noktada yoğun tartışmaları sürdürüyorlar Sorular şunlar:

1 İnsanlar, yaşayan maymunlar ve nesli tükenmiş maymun türleri arasındaki akrabalık ilişkilerini doğru gösteren soyağacını nasıl çizmek gerekir?
2 Salt genetik açıdan maymunlarla benzerlik derecemiz nedir?
3 İnsanla maymunun bilinen en yakın ortak atası ne zaman yaşadı?
Çok yakın geçmişe kadar, mukayeseli anatomidiye bilinen uzmanlık alanı, bu üç sorudan ilk ikisine doğru yanıtı bulduğu inanandaydı İnsanların gerçi şempanze ve gorillere önemli ölçüde benzediğini söylüyorlardı, ama beynin büyüklüğü, dik duruş, vücuttaki kıl miktarı gibi çok önemli noktalarda büyük farklar vardı aralarında
Ama, aradan zaman geçti Daha gelişkin tekniklerle, daha bilimsel gözlemlerle, mukayeseli anatominin bulgularının üstüne gidildi Durumun hiç de sanıldığı gibi olmadığı çıkıverdi ortaya İnsanlarla hayvan akrabalarının anatomik mukayesesi yapılırken, hangi anatomik özelliklere ağırlık ve öncelik verileceği, hangilerinin ikincilsayılacağı önemliydi Bu öncelik ve ağırlık vermede herkes aklına yatan yolu tuttu Sonunda da, ortaya, tastamam beş ayrı soyağacı çıktı
EVRİMİN YOL AYRIMI!''

Bugünlerde beş değişik soyağacını tek bir ağaca indirgemeye çalışıyor biyologlar Gerçi tam bir uzlaşmanın sağlanmasına daha çok var, ama bazı ortak paydalar da belirmiş durumda Sözgelişi, insanın en uzak akrabasının gibbon olduğu, hominoidsoyağacından ilk onun ayrıldığı konusunda hemen hemen herkes aynı fikirde
Asıl ayrılık noktası, hominoid soyağacından ikinci kopmanın ne zaman, kim tarafından gerçekleştirildiği Çoğunluk görüşüne göre orangutan, azınlık görüşüne göre insan kopmuş Büyükçe bir bölüm biyologa göre,orangutanla şempanze arasındaki benzerlikler bunlardan herhangi birinin insanla olan benzerliklerinden fazla olduğu için, daha şempanzeyle orangutan ayrılmadan önce, soyağacında, insanın kendi ayrı dalını vermiş olması gerekiyor (Ağaç No 2)
İnsanların en yakın yaşayan akrabasının goriller (Ağaç No 3), şempanzeler (Ağaç No1) olduğunu savunanlar da var Bir başka bölüm bilim adamı da, insan, goril ve şempanzenin soyağacında birbirlerine eş uzaklıkta yer aldıklarını söylüyorlar (Ağaç No 4)
İyi, güzel, ama, salt anatomi açısından, hem üçüncü (maymunlardan ne zaman ayrıldığımız), hem ikinci (genetik uzaklık derecesi) sorulan yanıtsız bırakıyor bu yaklaşımlar Sözgelişi, çağdaş anatomi bilimi, genlerimizin yüzde 01, yüzde 05 ya da yüzde 50'sinin mi gorillerden, şempanzelerden farklı olduğunu ölçemiyor, ortaya koyamıyor
Bu ölçememedurumu şaşırtıcı doğrusu İlke olarak, hem doğru soy ağacının belirlenmesi, hem de değişik dallarına tarihler verilmesi için fosil kayıtlarına bakmak yeterli olsa gerek Ama, pratikteki durum öyle değil işte Bir kere, elimizde yeterli miktarda hominoid fosili yok ikinci olarak, eldeki fosillerin çok büyük bölümü kırık, ufalanmış Üçüncü olarak da, fosillerin yaşıyla ilgili olarak tutarlı ölçümler yapılamıyor Paleontologların ölçüm ve tahminlerine göre, 4 milyon yılla 19 milyon yıl arasında değişiyor, hominoid soyağacında insan dalının belirişi Genetik uzaklıkyakınlık konusundaysa, yalnızca fosil kalyıtları değil, yaşayan maymunlar üstünde yapılan anatomik çalışmalar da suskun, yetersiz
MOLEKÜLERSAAT
İnsanoğlunun hızla geliştirdiği modern bilimin, insanın nesebini böylesine karanlıkta bırakması elbette beklenemezdi Yeni arayışlara gireceği, akrabaları ve akrabalık derecelerini sağlıklı biçimde soruşturacak ölçüm teknikleri geliştirmeye çalışacağı açıktı Öyle de oldu zaten Bundan yaklaşık çeyrek yüzyıl önce biyologlar (1), genetik uzaklıkları ölçmek (2), soyağacındaki bireysel dallanmaların tarihini koymak için, moleküler saatadını verdikleri bir yöntem üstünde çalışmaya, kafa yormaya başladılar
Moleküler saatvarsayımının altında yatan düşünce basitti aslında Türlerin çok büyük bölümünde, neredeyse tamamında ortaklaşa bulunan belli bir molekül olabilir, genetik mutasyonların etkisiyle bu molekülün yapısı zaman içinde tek düze bir hızla değişebilirdi Aynı ortak atayı paylaşan iki ayrı türde, daha yolun başında, özdeş olması gerekirdi bu molekülün Ama, evrim süreci içinde bu türler birbirlerinden ayrıldıkça, bu ayrılma süreci içinde ortak atalarından giderek uzaklaştıkça, meydana gelecek mutasyonlarla bu molekülün de değişim sürecine girmesi, biçim ve içerik değiştirmesi gerekirdi Bu yapılabilirse gerisi kolaydı Anılan molekülün belli bir andaki mimari yapısı incelenip başka türlerdeki durumla mukayese edildiğinde (1), hem iki türün genetik olarak birbirlerinden ne kadar farklı oldukları (2), hem mukayese edilen türlerin evrimsel yol ayrımına ne zaman geldikleri, yol ayrımının üstünden ne kadar zaman geçtiği somut ölçümlere dayandırılabilecekti
Bu noktayı biraz daha açmak için küçük bir örnek verelim Fosil kayıt ve kanıtlarına göre 5 milyon yıl önce birbirlerinden ayrılmış iki türün molekülleri arasındaki farklılık derecesi yüzde 1 ayrılabilir Yapısal farklılaşma hızı bütün türlerde tekdüze olduğu için, elimizde fosil kayıtları bulunmayan, ama moleküler yapılarının yüzde 2 oranında farklılaştığı ölçülebilen iki başka türün evrimsel yol kavşağına 10 milyon yıl önce ulaştıkları çıkarsanabilir
Salt teorik planda, kağıt üstünde çok çekiciydi moleküler saatfikri Ama, bunu yürürlüğe koymak, hele bilimsel geçerliğini sürdürmek kolay değildi Dört ayrı noktanın kapsanması gerekiyordu bunun için Bir kere, en uygun molekülü saptamak zorunluluğu vardı İkincisi, molekülde meydana gelen yapısal değişimlerin ölçülmesi gerekliydi Üçüncüsü, bu moleküler yapının değişim hızının istisnasız tüm türlerde aynı olduğunun saptanması zorunluydu Son olarak da, yapısal değişim hızının ölçülmesi gerekliydi
1970 yılına gelindiğinde, moleküler biyologlar, moleküler saati çalıştıracak dört kilit unsurdan ikisini geliştirmeyi başarmışlardı Saatin çalışmasında esas alınacak ideal molekülün, babadan çocuğa geçen tüm genetik bilgileri taşıyan, daha küçük moleküllerin sıralanmasıyla bir moleküler zincir oluşturan DNA (deoksiribonunükleik asit) olduğu anlaşılmıştı artık DNA'nın yapısında meydana gelen değişmelerin hızı da, iki ayrı türün değişik DNA'larının karıştırılarak, karışımının erime derecesinin karışımdaki tek bir DNA'nın erime derecesinin ne kadar altına indiğinin saptanmasıyla ölçülecekti Buna göre, karışımın erime derecesinin 1 derece Celsius düşmesi halinde, iki türün DNA'ları arasındaki farkın miktarı da yüzde 1 'di
Buraya kadar işler yolundaydı, ama, yapısal değişim hızının bütün yapılarda özdeş olduğunun saptanması ve bu değişim hızının ölçülmesi o kadar kolay değildi Önce DNA'ları elde etmek, sonra da bunlardaki deltaT (1 derece Celsius) değerlerini ölçmek gerekiyordu Bu da taksonomi uzmanlarının işiydi Oysa, taksonomi uzmanlarının büyükçe bölümü moleküler biyolojinin nüanslarından habersiz oldukları gibi, yeni yöntemin sağlayabileceği büyük katkıların da pek bilincinde değillerdi
Bunun tek istisnası Yale Üniversitesi Peabody Doğa Tarihi Müzesi Direktörü, ornitoloji uzmanı Charles Sibley oldu Araştırma yardımcılarından John Ahlquist'le birlikte kolları sıvadı Sibley Moleküler saatyöntemini kullanarak değişik kuş türleri arasındaki evrimsel ilişkileri araştırmaya, çözümlemeye koyuldular
On yıllık bir zaman kesidi içinde, binden fazla kuş türünü inceledi Sibley
DNA evrim hızının sabit, yani binden fazla kuş türünde aynı olduğunu ortaya çıkardı Moleküler saatin her türde şaşmaz biçimde aynı hızla çalıştığı öğrenilmişti artık Artık sıra, saatin kalibrasyonunun yapılmasındaydı Sibley ve yardımcısı, bu amaçla, bağımsız fosil kayıtlarından ve jeolojik kanıtlardan, hem deltaT değerlerini, hem de evrim ağacında birbirlerinden ne zaman ayrıldıklarını tam olarak bildikleri aviantürleri üstünde çalışmaya başladılar Yapılan kalibrasyon sonucunda, 1 derece Celsius'a eşit bir deltaT değerinin, 4,5 milyon yıllık bir evrimsel zaman farklılaşmasına tekabül ettiğini çıkardılar ortaya
Çok büyük ve görkemli bir başarıydı bu Ama, tartışmalara da bütünüyle son vermede yetersiz kalıyordu Bir kere, uyguladıkları yöntemin incelikleri ve ayrıntıları herkesçe bilinmediği, kavranamadığı için, değerlendirme tartışmalarına yetkinlikle katılabilecek, katkıda bulunabilecek bilim adamlarının sayısı sınırlıydı İkinci olarak, bu yöntemi kullanarak bazı kuş türleri arasında ortaya çıkardıkları akrabalık ilişkileri, geleneksel anatomi yöntemleriyle varılan sonuçlardan bazı durumlarda enikonu farklıydı Dilerseniz, bazı bilim adamlarının bu konudaki gözlem ve tepkilerini aktaralım sizlere
Bu palavraları dinlemekten bıktım artık Onların yazdıklarını kesinkes okumuyorum(Bir anatomici) Yöntemleri fena değil, ama kuş kadavraları üstünde bu kadar çalışmak da neyin nesi?(Bir moleküler biyolog) Vardıkları sonuçların geçerliğini kabullenmemiz için, çok miktarda ayrıntılı testler yapmak gerek(Bir evrim biyologu) İster inanın, ister inanmayın, ama söyledikleri gerçeğin ta kendisi(Bir genetikçi) Bize sorarsanız, bu görüşlerden en geçerlisi, er geç kanıtlanacağı gibi, bu sonuncusu Neden mi? Nedeni açık Moleküler Saat, ya da DNA Saatiyönteminin dayandırıldığı temel ilkeler, bilimsel açıdan geçerli ve tutarlı Üstelik, varsayımlarını 18 bin çift kuşluk bir nüfus üstünde sınamışlar Daha ne yapsınlar?
ACELECİLİK YOKSibley ve yardımcısı Ahlquist'in en övünülecek yanları, buluşlarından sonra işi aceleye getirmemeleri, her adımlarını uzun uzadıya düşünüp tartıktan sonra atmaları insanın türeyişi konusundaki görüşlerini açıklamadan önce, uzun yıllar Galapagos takımadalarındaki kuş türlerinin evrimiyle kendisini sınırlayan, ancak ayaklarının sağlam biçimde yere bastığına karar verdikten sonra sansasyonelteorisini açıklayan Charles Darwin gibi, onlarda kuşlarla sınırlı tutuyorlar çalışmalarını
Ama, yavaş yavaş insan türeyişine de el atmaya başladılar artık Öğrenildiği kadarıyla, Sibley, DNA yöntemini kullanarak, insanın genetik molekülleriyle yakın akrabaları şempanze (Pan troglodyte), pigme şempanze (Pan paniscus), goril (Gorilla gorilla), orangutan (Pongo pygmaeus), adi gibbon (Hylobates'lar), siamang gibbon'u (Hylobates syndactylus) ve beş tür Eski Dünya maymununun genetik molekülleri arasında ayrıntılı mukayeselere başlamış durumdalar
Yaptıkları ilk açıklama fazla şaşırtıcı değil Anatomik yöntemlerle varılan sonuçlarla da uyum içinde Sözgelişi, yalnızca insanlarla maymunlar değil,maymunlarla şempanzeler arasında da önemli DNA farklılıkları var Buna karşılık, şempanze ve pigme şempanzelerin insanlara olan DNA yakınlığı, 0,7 derecelik bir deltaT değeri Primatlar arasında gözlenen en düşük değer, dolayısıyla da en yakın akrabalık derecesi bu Öte yandan, insanla bu şempanze türleri arasındaki genetik mesafe(1,9 derece) iki şempanze türü arasındaki genetik uzaklığın yaklaşık iki katı Gorilin hem insandan, hem iki şempanze türünden uzaklık derecesiyse, sırasıyla 2,1 ve 2,4 derece Celsius Bundan çıkan sonuç da, ortak soyağacının dallanması süreci içinde, gorilin, insanla şempanzenin ayrılmasından daha önceki bir tarihte, ikisinden birden ayrıldığı Görüntülediğimiz soyağaçları içinde, bilim adamlarının benimsediğinin aksine, 2 numaralı soyağacının değil de 1 numaralı soyağacının işin doğrusuolduğu sonucu çıkıyor bundan Bir başka deyişle, şempanzenin yaşayan en yakın akrabası goril değil, İNSAN
Sibley ve Ahlpuist'in öncülük ettikleri DNA Saatiçalışmalarından yola çıkarak, İNSAN'ın hayvanlar alemindeki yer ve konumuna ilişkin çıkarsamalar, genellemeler yapılabilir mi? İşte, bu noktada biraz durup düşünmek, vereceğimiz yanıtları tartmak gerekiyor
Biyologların yerleşmiş sınıflandırmalarına göre, insan ile maymun türleri primatsınıfına giriyor, Hominoideasüperfamilyasında yer alıyorlar Ama, birinin hominadae, ötekinin pongidaeolarak sınıflandırılmalarından da anlaşılacağı gibi, familyaları değişik Şimdi, Sibley ve Ahlquist'in çalışmalarının bu sınıflandırmaları etkileyip etkilemediğine bakalım
Geleneksel taksonominin sınıflandırmadaki bakış açısı, belli türler arasındaki farkların önem derecelerinin öznel kıstaslarla belirlenmesine dayanır Bu bakış açısına göre, daha büyük bir beyin ve iki ayak üstünde durma gibi belirgin işlevsel farklılıklar nedeniyle, insanlar ve maymunlar ayrı bir familyada yer alırlar Türler arasındaki genetik uzaklık, bu sınıflandırmayı etkilemez
Taksonominin bir başka (ve görece daha yeni) kolu olan kladistik(Eski Yunancada klados daldemektir) yaklaşıma göre, türlerin sınıflandırılması, genetik uzaklığa ya da evrimsel ayrışma zamanına dayalı olarak, nesnel ve tekdüze olmalıdır Sözgelişi, bütün taksonomlar, adi gibbon'larla siamang gibbonlarının aynı genus'ta, Hylobates genusunda yer aldıkları ortak görüşündedirler Ne var ki, bu iki türün genetik uzaklığı, yani evrim sürecinin hangi zaman kesitinde ayrıştıkları, insan, şempanze ve goril arasındaki genetik uzaklıktan fazladır Durum böyle olduğunda, insanın şempanze ve gorille aynı genus içinde sınıflandırılması gerekir Dahası, homogenus adı adların en eskisi olduğu için, zoolojik adlandırmanın kurallarına göre, Pan ve Gorilla gibi görece yeni adlar karşısında öncelik kazanır Bundan çıkacak sonuçsa tektir; bugün, dünyamızda, tek değil, dört ayrı tür homovardır Homo gorilla olarak bilinen goril, iki şempanze Homo troglodytes ve Homo paniscus, insan Homo sapiens
Bilimsel gözlemlerden çıkması kaçınılmaz bu sonuçları kabullenmek kolay değil Çok yakın geçmişe kadar, Kusursuz ve Kudretli İNSAN ı öteki tüm akrabalarının çok üstünde görürdük Goriller, şebekler, şempanzeler aynı kefeye konmuş, zavallı yakınlardı sanki Şimdiyse, yakınlarına tepeden, küçümseyerek bakan İNSAN'ın egemenlik tahtı sallantıda Horladığı akrabalarını eşitsaymak durumunda kalacak belki de
İşte, o zaman, olaylara bakış açısını da değiştirmek gerekecek Bundan etkilenecek alanların sayısı çokça
İnsanın maymunlara bakış açısının değişmesinin çok alanı etkileyeceğine şüpheniz olmasın Etkilenecek alanlardan biri, belki de en önemlisi, insanların maymunları nasıl kullanacağıyla ilgili İnsanların maymunlarla ilişkilerini, onlara nasıl davranacağını belirleyen yürürlükteki ahlak anlayışının temelinde, insanlarla maymunlar arasında kesin bir ayrım bulundurulmasına dayanıyor Sözgelişi, maymunları hayvanat bahçesinde demir parmaklıkların arkasında sergilemek ya da tıbbi araştırma amacıyla onları kobay olarak kullanmak mümkün Ama, aynı şeyleri insanlara yapamıyorsunuz? Töreler, yasalar engelliyor bunu Aslına bakılırsa, bu yeni yaklaşımın bizi zorlayacağı yön, iyiyle kötü arasında yapılacak basit bir seçim değil Çok daha derine giden boyutları var olayın
Sözgelişi, son on yılın en korkunç hastalıklarından biri sayılan ölümcül AiDS'e tedavi bulabilmek için, değişik aşılar sınanıyor şempanzeler üstünde Aynı şekilde, şempanzeler kobay olarak kullanılıp, bir sıtma aşısının geliştirilmesine çalışılıyor Doğrudur; AİDS, ya da sıtmanın tedavisi için nesilleri hızla tükenen şempanzelerin kobay olarak kullanılması çoklarının yufka yüreklerine ters gelebilirOnların da yaşama haklarının olduğu, kutsal yaşama hakkının dokunulmaz olduğu öne sürülebilir Ama, madalyonun bir de öteki yüzü var Kara Afrika'da, Asya'da her yıl milyonlarca insan ölüyor sıtmadan Diliniz dönerse, vicdanınız elverirse, Afrika'nın, Asya'nın sıtmaya her yıl milyonlarca kurban veren o insanlarına, hayatlarının şempanze hayatından daha değersiz olduğunu anlatın isterseniz
Bu yeni bakış açısının etkileyeceği alanlardan bir başkası maymunları nasıl gözleyeceğimizle ilgili Yerleşik düşüncenin aksine, gözlerinin önünde olup bitenleri bir fotoğraf makinesinin, bir video ya da ses bantı kayıt cihazının hassasiyetiyle izleyip kaydetmez bilim adamları Kendi değer yargılarına, yaptıkları araştırmanın gereklerine, kimi zaman da öznel irdelemelere dayandırırlar gözlemlerini Bir başka deyişle, gözlerinin önündeki gelişmelerden işlerine gelenlerine bakarlar Maymunlara ilişkin gözlemlerimizde durum hiç farklı değil Bugüne kadar gözlemci olarak en büyük ihmalimiz, maymun topluluklarındaki ortak tutum ve davranış kalıplarına yeterince bakmayışımızdıdiyor Sibley Maymunların, yalnızca birey değil, topluluk üyesi olduklarını ancak yeni yeni görmeye başladık Bu yeni bakış açısının zorlamasıyla maymunların alet kullanma becerilerini nasıl geliştirdiklerini, yapay dilleri nasıl öğrendiklerini, ensest tabusunu nasıl uyguladıklarını, yeni tutum ve davranış kalıplarını nasıl geliştirdiklerini daha iyi görüyoruz Gözlemeyi akıl etmediğimiz daha nice maymun davranışı olduğunu düşündükçe, insanın doğrusu yitip giden zamana içi sızlıyor
Hele Sibley ve Ahlquist biraz daha çalışsınlar kan bağları üstüne Belki o zaman üstlenmeye hazır oluruz, şu dünyadaki tek yakınlarımızın hayatta kalmafaturalarını
Kaynak:Bilim Dergisi
 
858,500Konular
982,382Mesajlar
32,976Kullanıcılar
arktristSon üye
Üst Alt