iltasyazilim
FD Üye
Çile ve meyvesi
Valinin makamına çıkarıldı Koltuğunda oturmaktaydı vali On dakika kadar getirilen genci tepeden tırnağa süzdü Ayağa kalkıp, “Yanıma gel! deyip omuzlarından tuttu: “Sen nasıl bir Cumhuriyet çocuğusun… Böyle bir kimsenin peşine nasıl takılırsın? Onun gayesini bilmez misin?
Olay 1943’te Ankara valisi Nevzat Tandoğan’ın makamında geçiyor Karşısındaki genç ise İnebolulu Selâhaddin Çelebi Bir Nur talebesi… “Böyle bir kimse dediği de Bediüzzaman Said Nursî
Genç adam bu soruların altında kalmaz, cesaretle cevap verir: “Ben 1936 senesinden beri Kastamonu’da bu zatın ziyaretine giderim Eserlerinden okudum ve neşrine çalıştım Eserler imanî ve İslâmîdir Siyasî değildir, ırkçılık yoktur Milletimizin ve devletimizin aleyhinde en ufak bir kelime görseydim veya kendisinde menfî bir düşünceyi hissetseydim, ihbar eder ve herkesten önce ben düşman kesilirdim Tamamıyla yanlış bir kanaate sahipsiniz Eserleri Kur’ânı Azimüşşan’ın bazı âyetlerinin tefsirinden ibarettir Kastamonu’da herkes onu ziyaret ediyor Polis karakolunun karşısında bir evde oturuyor Polisler hergün gireni çıkanı görüyorlar
“Madem ki ‘Eserleri imanîdir’ diyorsun Mahkemeye verileceksiniz, orada tetkiki yapılır
Sonra Selâhaddin bir polis tarafından alınıp mahkemeye sevk edilir, Zonguldak, İnebolu, İstanbul ve İzmir yoluyla Denizli Hapishanesine gönderilir, ağır cezalıların yanına konulur
Ne acıdır ki o günlerde lastikli 163 maddeden Selâhaddin gibi daha niceleri, yüzden fazla kişi mahkemeye verilmiş, ülkenin dört bir yanından toplanmış, Denizli Hapishanesine doldurulmuşlardı
Allah, Peygamber, din, iman, iyilik, güzellik, insanlık demekten başka bir suçları olmayan o insanlar dini öğrenmenin suç sayıldığı o günlerde maalesef hapishanelere atılıyorlardı Mahpusların piri olan Hz Yusuf'da (as) hapishaneye girmemiş miydi?
Hapishane Bediüzzaman gibi bir âlim sayesinde onlara da bir medresei Yusufiye, yani bir okul olmuştu Caniler, katiller onun dersleriyle öylesine ıslâhı hal etmişlerdi ki hapishane müdürleri bile şaşırıp kalmışlardı
Selâhaddin Çelebi’nin anlattığına göre nice azılı katil orada melek gibi insanlar olmuşlardı Tevbe ediyor, namaza başlıyor, namaz sûre ve duâlarını ezberliyorlardı Mehmet isimli üçdört adam öldürmüş bir katil Vedduhâ’dan itibaren Kur’ân’ı ezberlemiş, mahkûmlara imamlık yapmaya başlamıştı
Göz kırpmadan adam öldüren o cani, vahşî insanlar o hâle gelmişlerdi ki, bolca bulunan ve rahatsız eden tahta kurularını dahi öldürmekten çekiniyor, “Hocam bunları öldürmek günah olur mu? diye soruyorlardı1 Onun içindir ki Bediüzzaman Hazretleri eserlerin etkisini anlatırken der ki: “Denizli Hapishanesinde kısmen ağır ceza ile mahkûm yüzler adam, yalnız Meyve Risâlesi’yle gayet uslu ve mütedeyyin hâle girmeleri, hatta ikiüç adamı öldürenler, onun dersiyle daha tahta bitini de öldürmekten çekinmeleri ve o hapishane müdürünün ikrarıyla, hapishanenin bir terbiye medresesi hükmünü alması, bu müddeaya reddedilmez bir senettir, bir hüccettir2
Altmış sene kadar önce yaşanan şu tablo birşeyler anlatmıyor mu?
Valinin makamına çıkarıldı Koltuğunda oturmaktaydı vali On dakika kadar getirilen genci tepeden tırnağa süzdü Ayağa kalkıp, “Yanıma gel! deyip omuzlarından tuttu: “Sen nasıl bir Cumhuriyet çocuğusun… Böyle bir kimsenin peşine nasıl takılırsın? Onun gayesini bilmez misin?
Olay 1943’te Ankara valisi Nevzat Tandoğan’ın makamında geçiyor Karşısındaki genç ise İnebolulu Selâhaddin Çelebi Bir Nur talebesi… “Böyle bir kimse dediği de Bediüzzaman Said Nursî
Genç adam bu soruların altında kalmaz, cesaretle cevap verir: “Ben 1936 senesinden beri Kastamonu’da bu zatın ziyaretine giderim Eserlerinden okudum ve neşrine çalıştım Eserler imanî ve İslâmîdir Siyasî değildir, ırkçılık yoktur Milletimizin ve devletimizin aleyhinde en ufak bir kelime görseydim veya kendisinde menfî bir düşünceyi hissetseydim, ihbar eder ve herkesten önce ben düşman kesilirdim Tamamıyla yanlış bir kanaate sahipsiniz Eserleri Kur’ânı Azimüşşan’ın bazı âyetlerinin tefsirinden ibarettir Kastamonu’da herkes onu ziyaret ediyor Polis karakolunun karşısında bir evde oturuyor Polisler hergün gireni çıkanı görüyorlar
“Madem ki ‘Eserleri imanîdir’ diyorsun Mahkemeye verileceksiniz, orada tetkiki yapılır
Sonra Selâhaddin bir polis tarafından alınıp mahkemeye sevk edilir, Zonguldak, İnebolu, İstanbul ve İzmir yoluyla Denizli Hapishanesine gönderilir, ağır cezalıların yanına konulur
Ne acıdır ki o günlerde lastikli 163 maddeden Selâhaddin gibi daha niceleri, yüzden fazla kişi mahkemeye verilmiş, ülkenin dört bir yanından toplanmış, Denizli Hapishanesine doldurulmuşlardı
Allah, Peygamber, din, iman, iyilik, güzellik, insanlık demekten başka bir suçları olmayan o insanlar dini öğrenmenin suç sayıldığı o günlerde maalesef hapishanelere atılıyorlardı Mahpusların piri olan Hz Yusuf'da (as) hapishaneye girmemiş miydi?
Hapishane Bediüzzaman gibi bir âlim sayesinde onlara da bir medresei Yusufiye, yani bir okul olmuştu Caniler, katiller onun dersleriyle öylesine ıslâhı hal etmişlerdi ki hapishane müdürleri bile şaşırıp kalmışlardı
Selâhaddin Çelebi’nin anlattığına göre nice azılı katil orada melek gibi insanlar olmuşlardı Tevbe ediyor, namaza başlıyor, namaz sûre ve duâlarını ezberliyorlardı Mehmet isimli üçdört adam öldürmüş bir katil Vedduhâ’dan itibaren Kur’ân’ı ezberlemiş, mahkûmlara imamlık yapmaya başlamıştı
Göz kırpmadan adam öldüren o cani, vahşî insanlar o hâle gelmişlerdi ki, bolca bulunan ve rahatsız eden tahta kurularını dahi öldürmekten çekiniyor, “Hocam bunları öldürmek günah olur mu? diye soruyorlardı1 Onun içindir ki Bediüzzaman Hazretleri eserlerin etkisini anlatırken der ki: “Denizli Hapishanesinde kısmen ağır ceza ile mahkûm yüzler adam, yalnız Meyve Risâlesi’yle gayet uslu ve mütedeyyin hâle girmeleri, hatta ikiüç adamı öldürenler, onun dersiyle daha tahta bitini de öldürmekten çekinmeleri ve o hapishane müdürünün ikrarıyla, hapishanenin bir terbiye medresesi hükmünü alması, bu müddeaya reddedilmez bir senettir, bir hüccettir2
Altmış sene kadar önce yaşanan şu tablo birşeyler anlatmıyor mu?