suç oluşturan sorumluluğunun esasları! İnsan da öteki varlıklar gibi, tabiatın parçasıdır ve ona bağlıdır Ama insan, zekası ile gelişme yasalarını kavrayarak, kendi amaçları doğrultusunda kullanım imkanına sahiptir Bu imkan insanı, öteki canlılardan ayırmakta ve ona, tabiatı değiştirip transformasyon gücü vermektedir Bu yolla insan, tabiattan egemen olmasa da, özerkleşebilmektedir İnsanın tabiat karşısında özerkleşmesi, onu değiştirip şekil değiştirme gücüne bağlıdır İnsanın özerkliği (tabiattan en ince ayrıntısına kadar bağımsız olma imkanı bulunmadığından, özgüryerine özerklikkavramı kullanılmaktadır) tabiatı dönüşümdeğişiklik gücü ile dürüst orantılıdır Bu gücü en üstteki seviyede kullanmanın yolu ise diğer insanlarla işbölümü yapmak, elbirliği ile hareket etmektir İşbölümü ne ölçüde üst seviyede kurulabiliyor ise gelişme pek üstteki seviyededir Gelişme ne dek üst seviyede ise üretim pek bol, refah o kadar yüksek, imkanlar böylece geniştir bu nedenle, toplumun gelişmişlik seviyesi, insan özerkliğinin sınırlarını belirlemektedir Çünkü bireyler, mensubu oldukları toplumun gelişmişliği ve imkanları ölçüsünde adalet ve özgürlüklere sahip olabileceklerdir Örneğin, bilim ve teknolojideki gelişmeye paralel olarak üretilen taşıma araçları, seyahat özgürlüğünün kullanılabilmesini kolaylaştırmaktadır Teknolojik gelişmenin inşaat maliyetlerini düşürmesi, mesken edinme hakkının kullanılabilmesini muhtemel kılmaktadır Özetle, imal güçlerinin gelişmesi, insanlığın özerkliğinin gelişmesi için zorunludur bu nedenle toplumsal zeka (iki taraflı fikir), toplumsal gelişme imkanlarını durmadan açık tutmanın, bunu engelleyen her türlü faktörle uğraş etmenin araçlarını üretip yaratmakla görevlidir Bu amaçla bir fazla kural koyar, bu kurallar vasıtasıyla, bütün toplumun armoni içinde yaşamasını, en üstteki seviyede işbölümünün gerçekleşmesini sağlamaya çalışır Öyle ama, meslek bölümü seviyesinin yükselebilmesi için, toplumlar birbirleriyle bütünleşmektedir Bu bütünleşmenin kurallarını belirleyen de yine toplumsal zekadır Toplumsal zekanın (ortak aklın) geliştirdiği kurallar çeşitlilik çeşittir Bunların bir kısmı edep kuralıdır; bir kısmı ahlâk kuralıdır; öteki bir bölümü gelenekgörenektir Oysa toplumsal ahenk, barışma, rahat ve gelişme için daha önemli olan kurallar, hukuk kurallarıdır Hukuk kuralları da diğerleri gibi, toplumsal zekanın, toplumsal gelişmeyi devam ettirebilmek için oluşturduğu normlardır Toplumsal gelişme imkanlarını durmadan açık tutabilmek için, bu gelişme ve uyumu engelleyen, yavaşlatan, durduran her türlü olgunun önlenmesi, önlenememişse, sonuçlarının bertaraf edilmesi zorunludur İşte bu olgulardan en önemlileri, cinayet hukukunun konusunu oluşturmaktadır Bunlar böylece kayda değer olgulardır oysa, varlıkları toplumsal gelişme ve huzuru en önemli şekilde etkilemektedir Bu sebeple toplumsal zeka, bu olgularla ve onların failleriyle özel olarak ilgilenmeyi gerekli bulmuştur: Öteki hukuk kuralları da, bunlara anomali halleriyle ilgili yaptırımlar düzenlemektedir Fakat bu olgulardan en önemlileri meydana geldiğinde, toplumun faili karşısına alıp, onunla birebir ilgilenmesi zorunluluğu doğmaktadır Çünkü bunlar, toplumsal gelişme ve huzura en ciddi darbeyi vurabilecek olgulardır ve bu sebeple özel bir öneme sahiptir İşte cinayet hukukunun nihai amacı, insanlığın azami özerkliğeözgürlüğe kavuşabilmesi için, toplumsal gelişme imkanlarını durmadan açık tutabilmektir Bu nihai amaca gelmek için, toplumsal gelişmeyi engelleyecek önemdeki olguları saptama edip, bu olgulardan doğan olumsuzlukları ortadan uyandırmak da görevleri ve hedefleri arasındadır Oysa başlıca ve nihai niyet, her bir bireyin tanımlanmış yargı ve özgürlükler alanının, toplumsal gelişme neticesinde olabildiğince genişlemesini sağlamaktır: Bir dış çemberin içinde iç içe birçok çember olduğunu ve bunların birbirine teğet bulunduğunu düşünelim Dış çemberi ne kadar genişletirsek, içteki çemberlerin alanı da o ölçüde genişleyecektir İşte, dıştaki çember toplumun gelişmişlik seviyesi, içteki çemberler ise bireylerin adalet ve özgürlük alanlarıdır Bu sebeple, iç çemberlerin genişlemesi, dış çemberin büyümesine bağlıdır Öteki açıdan ise, dış çemberin genişlemesi, iç çemberleri genişletmek için araçtır Burada anlatılmak istenen, toplumun kendisinin yok, bireyin özgürlükler alanını genişletmek üzere, gelişme imkanlarının korunması gerektiğidir Çünkü insanı öteki varlıklardan ayrı kılan, meslek bölümü ile tabiatı dönüştürmesidir ve toplum bunun aracıdır Bu sebeple, toplumu bireyden koruma amacıyla kurallar ayarlamak, eşyanın tabiatına aykırıdır Gaye bireyin özgürlüklerini genişletebilmektir ve bu amaca ulaşabilmek için, toplumsal gelişme imkanları açık tutulmalıdır Fakat, suç oluşturan hukukunun amacını, toplumsal savunma olarak ifade eden pozitivist görüntü , toplumu, varlığının esas unsuru olan bireyden korumaya kalkışmaktadır Böyle olunca da, bireyin varlığı bile kabul edilmemekte, onun tanımlanmış adalet ve özgürlükler dairesine tartma verilmemektedir Bu durumda ise canice hukuku, birey üzerinde baskı kurma aracı olarak kullanılmaktadır Nitekim bütüncül rejimlerin esas aldıkları felsefi manzara, pozitivist okulun görüşüdür Diğer yandan, bireysel hak ve özgürlükler açısından, toplumsal uzlaştırma ve huzurun zorunluluğu da katiyen göz ardı edilmemelidir Eğer bireysel özgürlükler, toplumsal kolaylık ve barışın üzerinde tutulursa, bu kez de korunmak istenen özgürlüklerin alanının daralması kaçınılmazdır Çünkü toplumsal rahat ve barışın korunamaması, gelişme imkanlarını sınırlı bırakacaktır Bu durumda ise özgürlükler korunmak istendiği halde, toplumsal gelişme engellendiğinden, özgürlüklerin sınırlı kalmasına sebebiyet verilmiş olacaktır Yani niyet, ulaşılması imkansız ışık halkası gelecektir Bu sebeple, her iki yöndeki aşırılıktan da kaçınarak, toplumun bireye aleyhinde korunması değil; bireyin özgürlükler alanını üzere, toplumsal gelişme imkanlarının açık tutulması amaçlanmalıdır İşte bu nihai amaca ulaşabilmek için, cinayet hukukunun kullanması gereken araçlar vardır Bu araçlardan bazısı, dönem dönem, ikincil amaçlar olarak ortaya konmaktadır Bu da doğaldır, çünkü toplumun maddi gelişmişlik seviyesine ve bireylerin somut algılayış ve inanışlarına kadar, toplumsal huzuru bozan olgular farklılık gösterebileceği gibi, bunu ortadan kaldırmak için kullanılan araçlar da farklılık taşıyabilecektir böylece toplumun maddesel gelişmişlik seviyesine tarafından, ceza hukukundan, kamunun cinayet verme hakkından beklenen amaçlar farklılıklar taşımıştır: Bir dönem, cezanın bir tek amacının, adaleti sağlama olduğu düşünülmüştür Suç Oluşturan sorumluluğuna sahip kişi madem ki bu sorumluluğu ihlal ederek diğer bireylere hasar vermiştir; bu haksız davranışın kefaretini, karşılığını ödemek, cezasını çekmek zorundadır Bu anlayışta canice, kefaret aracıdır ve içeriğinde, suç işleyen şahsa acı çektirmek de vardır Bir dönem ise cezanın tek amacının, kabahat işlenmesini önleme olduğu düşünülmüştür Yaptığı eylemin karşılığında yaptırıma uğrayacağından çekinen bireylerin, kabahat işlemekten kaçınacağı kabul edilmiştir daha sonra bu iki gaye birleştirilmiş, cezanın her iki amaca ansızın hizmet edecek bir araç olduğu varsayılmıştır bu arada pozitivist görüntü, iradenin özgür olmadığı tezinden yola çıkarak, cezanın toplumsal savunma aracı olduğu, böylece de içeriğinin, bu araca uygun olarak, tedavi, rehabilitasyon ya da tasfiye şeklinde düzenlenmesi gerektiğini ileri sürmüştür Kişisel Olarak, insan iradesi, ne pozitivist görüşün ileri sürdüğü gibi adamakıllı tabi, ne de olağan görüşün iddia ettiği gibi tamamen özgürdür; insan, tabiatın parçasıdır ve ondan tamamen bağımsız olması olası değildir Dolayısıyla, her insan davranışı, mutlaka bir çok faktörün etkisiyle şekillenmektedir Bunda, insanın yetiştiği aile ortamı ve sosyal çevre, bundan etkilenerek oluşan kişisel inanç ve anlayışı, gördüğü eğitim ve öğretim, genetik ve bedensel özellikleri, tüm bu sayılanlardan etkilenerek oluşan psikolojik durumu, o lahza için karşılaştığı diğer insanların davranışları gibi, bir çok faktör, öbür öbür oranlarda etkin olmaktadır Fakat tüm bu faktörler, her ne olursa olsun, her hangi bir dış uyaran bölge insanın zihninde, pat diye artı tepki seçeneği oluşmasına engel teşkil etmemektedir Bazen bu seçeneklerin sayısı fazla pozitif, bazen ise fazla daha azdır Ama her ne olursa olsun, hiçbir vakit bu seçenekler baki değildir Çünkü, belirli bütün etkenler, muhakkak dış uyaranlar karşı kalan insanın verebileceği tepki seçeneklerinin sınırlanmasına yol açar Bu sebeple de irade özgürlüğünden dile getirmek mümkün değildir Öteki açıdan bakıldığında ise istisnai bazı durumların dıştan bu seçenekler hiçbir zaman hep ortadan kalkmamaktadır Bu sebeple iradenin adamakıllı alt olduğunu bahis etmek de mümkün değildir O halde insan iradesi özerktir Bu sebeple de bireysel suç oluşturan sorumluluğu mevcuttur ve bu mesuliyet, insanın içinde bulunduğu şartlara göre oluşabilecek seçenek sayısı ne dek fazla ise öyle ağır, ne değin eksik ise o kadar hafiftir Seçeneklerin baştan sona ortadan kalktığı durumlarda ise canice sorumluluğu yoktur Suç Oluşturan sorumluluğu bu şekilde açıklanınca, ceza hukukunun, bu sorumluluğu doğuran, ağırlaştıran ve hafifleten olguları da tahlil alanı içine alması ve buna tarafından düzenlemeler yapması gerekmektedir Örneğin insanın zihninde oluşabilecek seçenek sayısını sınırlandıran bir öfke ya da üzüntüye sebep olan davranışları, suç oluşturan sorumluluğunu azaltan sebepler olarak dikkate almalıdır Hem bu seçenekleri en ince ayrıntısına kadar ortadan kaldırabilecek nitelikte genetik yada ruhisomut sebepleri ayrıca dikkate almalı ve düzenlemelidir Bunun gibi cinayet hukuku, bireyin, toplumun genel kabulüne aykırı inanç ve anlayışa sahip olmasının sebebini teşkil eden çevresel koşulları da düşünmek zorundadır Mesela, içinde yaşadığı kapalı çevrenin meşru saydığı ya da gerekli kıldığı davranışlarda yer alan bireyin canice sorumluluğu düzenlenirken, bunda toplumsal sorumluluğun da fazla ağır olduğu dikkate alınarak, suç oluşturan içeriği bunu telafi edecek şekilde donatılmalıdır bu nedenle suç oluşturan, suçluya acı veren bir araç olmaktan çok, arızi davranışlarda bulunmuş bireyi, bitmiş topluma kazandıran, rehabilite eden, eğitim noksanlığı varsa bunu tamamlayan, bedenselpsikolojikgenetik faktörler mevcut ise bunları gideren bir vasıta olarak düzenlenmelidir Yargıç, bireyin cinayet sorumluluğunu saptama ederken, önce eylemde hangi faktörün ne ölçüde etkin olduğunu belirlemelidir Çünkü, bireyi bu davranışa iten, onun zihninde oluşan seçenekleri sınırlandıran etkenler her ne ise bunlarla ayrı olarak ilgilenilmesi, bu etkenlerden bertaraf edilebileceklerin ayrı ayrı ortadan kaldırılması gerekmektedir Aslında de, mademki cezanın nihai amacı, toplumsal gelişme imkanlarını açık tutmaktır; bunun için, ayrıca gelişmeyi etkileyecek olgular özenle saptama edilmeli, hem de bu olgular meydana geldiğinde, bunun sonucunda ortaya çıkan gerginlikler ortadan kaldırılmalıdır Ama bu da yeterli değildir Bireyi bu davranışa iten sebepler belirlenerek, bunları ortadan kaldıracak önlemler alınmalı, bu nedenle gelişme imkanı ve toplumsal barışın sürekliliği sağlanmalıdır Mesela, yetiştiği gizli çevrenin yaygın ve müşterek akla tutarsız inanışının, bireyin eyleminde ne ölçüde etkisi olduğu belirlenmeli, bu etkenin, diğer etkenlere oranı bulunmalı ve toplam cezanın bu orana tekabül eden kısmı, salt eğitimle, kuytu çevrenin yanlış eğilimlerinden oluşan izlerin silinmesi ile geçirilmelidir Burada, cezanın bu bölümünün, kefaret çektirme amacıyla, acı verme içeriğiyle düzenlenmesi adil olmayacaktır Çünkü toplum, diğer bir fazla bireyine tanıdığı imkanı faile sunamadığı, eğitim imkanlarından yeterince yararlandırmadığı için, onun iki taraflı akla tutarsız eğilimler edinmesine, sıcacık çevrenin geleneklerinden etkilenmesine engel olamamıştır Bu hatalı eğilimlerin kefareti, sadece failin sırtına yüklenemez Çünkü fail, hiç değilse içinde yaşadığı bakımlı çevre açısından, hukuka anormallik bilincine sahip değildir Yani müşterek zihin, failin yaşadığı rahat çevrenin hatalı eğilimlerine engel olacak imkanları sunamadığı, faili de bu bağlamda eğitemediği için, onun bu hatalı eğilimin etkisinde kalmasına sebebiyet vermiştir O halde cezanın bu etkene karşılık gelen bölümünün, kefaret yok; rehabilitasyon nedeniyle düzenlenmesi gerekmektedir O ana kadar faille birebir ilgilenememiş olan toplum, artık onun eğilimlerini de ayrıntılı olarak incelemek, o ana değin sunamadığı eğitim imkanlarını, bundan sora özel olarak yaratmak zorundadır Bu işi de cezanın bir bölümünü buna ayırarak yerine getirmek mecburiyetindedir Oysa burada, kişisel özgürlüğün de kaldırılması suretiyle verilecek eğitimden söz edilmemektedir Çünkü cezaevinde bahşedilen eğitim, kefaret nedeniyle ve acı verme içeriğiyle ilgili olarak düzenlenmektedir Burada rehabilitasyon ikinci plandadır Fakat, cezanın toplumun sorumluluğuna karşılık gelen bölümünün, yalnızca (serbest) eğitime ayrılması gerekmektedir Bunun yanında, faili eylemde bulunmaya iten diğer faktörlerin de ağırlığı ayrı ayrı belirlenmeli ve cezanın içeriği saptama edilirken, her birinin izlerinin silinmesi için gereken tedbirler dikkate alınmalıdır Örneğin, eyleme iten sebepler arasında, genetik ya da psikolojik etkenlerin payı da varsa, cezanın bunlara karşılık gelen bölümü, çare içeriğiyle düzenlenmeli ve burada da kişisel özgürlüğün sınırlandırılması (yani kefaretin sağlanması) amacı güdülmemelidir Keza hileli tahrik gibi bir olgu mevcut ise bu kez cezanın miktarında indirim yapılmalıdır Yukarıda açıklanan yöntemde, eylemin yaptırımı olarak belirlenen bütün tedbirler, suç oluşturan adı altında anılmıştır Burada başlıca istenen, yaptırımın, toplumsal gelişme imkanlarının açık tutulması açısından öngörülen tedbirler olarak düzenlenmesidir Adına canice denmesi, toplumun maddi gelişmişlik seviyesinde, suçtan doğrudan zarar görebilen bireylerin memnun etme edilebilmesi ve bu amaçla da hiç değilse yaptırımın bir kısmının, acı verecek tarzda düzenlenmesi isteğinden kaynaklanmaktadır Gelişmişlik seviyesi ilerlediğinde, ola ki de, kefaret amacı en ince ayrıntısına kadar ortadan kalkacak ve acı verme içeriği tarihe gömülecektir Oysa bu günkü gelişmişlik seviyesinde, kefaret amacından caymak olası değildir Özet Olarak suç oluşturan yargıcı, karşılıklı aklın saptama ettiği ağırlıkta tavır ihlalinde yer alan şahısla, yani bu eylemin failiyle, toplum adına özel olarak ilgilenmeli ve onun zihninde eylemden önce oluşan seçeneklerin neler olabileceğini saptama etmelidir Bu seçeneklerin sayısını azaltan sebepler arasında, failin alanında kalıp da giderilmesi olası olanlar ayrı ayrı ve bütüne olan oranıyla birlikte belirlenmeli, yaptırımın bunların tanesi karşılık gelen bölümü, yalnızca bu sebebin izalesi için uygun olan araçlarla donatılmalıdır Failin alanı dışarıda kalan sebepler ise yaptırımın süresinin azaltılması nedeniyle değerlendirilmelidir Bu görüşe tarafından, canice hukukunun ikincil amacı, toplumsal gelişmişlik seviyesine tarafından sürekli olarak değişecektir Değişen amaçlar doğrultusunda, gerek suçların tespiti, gerekse yaptırımın belirlenmesi açısından, sürekli bir devinme, gelişme olacaktır Böylece canice hukuku, durağan, kalıplaşmış bir hukuk alanı olmaktan çıkarak, enerjik, toplumsal gelişmeyle birlikte ortaya meydana çıkan ihtiyaçları, zaman geçirmeden cevaplandırabilen bir bölge haline dönüşecektir Diğer Taraftan canice hukuku, toplumsal zekânın, toplumun önüne koyacağı hedefleri gerçekleştirmenin de aracı olacaktır Bu bağlamda, toplumun fiziksel gelişmişlik seviyesine tarafından belirlenen, somut ve ulaşılabilir hedefler dikkate alınarak, ceza hukukunun ikincil amaçları da değişecek, böylece hukuk, toplumu, gelişmiş geleceğe taşıyan köprü olarak kullanılacaktır Oysa burada uyarı edilmesi gereken husus, insancıl öğretiin ileri sürdüğü gibi , soyut, anlaşılamayan ve uygulanamayan kavramlar yerine, fiziksel, erişilebilir ve aslında yön verici hedefler dikkate alınacaktır Bu Nedenle hukukun dinamikliği, toplumsal gelişmenin seviyesine kadar yeni amaçlar edinerek sağlanacaktır Özet Olarak, ceza hukukunun asli amacı, bireysel yargı ve özgürlükler alanının en yüksek seviyeye ulaşmasının sağlanması için, toplumsal gelişme imkanlarının açık tutulmasıdır Bu nihai amaca ulaşabilmek için, toplumun maddesel gelişmişlik seviyesine kadar, kendisine ikincil amaçlar belirler Bunlar, bir yandan mevcut gelişmişlik durumunun gerektirdiği ihtiyaçları, bir yandan da bu gelişmişlik durumuna göre belirlenebilen fiziki hedeflere ulaşmada ihtiyaç duyulan araçları karşılayacaktır Böylece canice hukuku, toplumsal gelişmeye tarafından durmadan değişen, dinamik bir hukuk alanı olacaktır Suç Oluşturan sorumluluğu da bu ilkelere kadar belirlenmeli ve iradenin özerk olduğu dikkate alınarak, eylem sırasında tam irade özgürlüğünü sınırlandıran sebeplere kadar, yaptırımın süresi ve içeriği tespit edilmelidir Suçun unsurları da bu temel görüşe tarafından açıklanmalıdır Modern toplumlarda kişi için tanımlanan yargı ve özgürlüklerin azami seviyesi, ama bu yolla sağlanabilir