iltasyazilim
FD Üye
Candan azizPeygamber
Ümit Şimşek
Peygamber, mü’minlere, kendicanlarındandahayakındır
Ahzâb Sûresi
PEYGAMBERileümmetiarasındakigönülbağını en tatlıbirüslûplaortayakoyanâyetlerdenbirisi de buâyettir
Bu âyette, yaşayan bir peygamber vardır O, geçmiş bir zamanda ömür sürmüş ve sonra toprağa karışmış, tarih olup gitmiş bir lider değildir Onun ilişkileri de sadece kendi zamanında, kendi komşuluğunda yaşamış insanlarla sınırlı kalmamıştır O, Allah tarafından gönderilen bir elçi olarak tebliğini tamamladıktan sonra bir tarafa çekilmiş, insanlarla ilgisi kalmamış biri de değildir O, varlıkların en üstünü olarak, hiç kimsenin ulaşamayacağı, görüşemeyeceği, muhatap olamayacağı bir yerde de değildir
O, Kur’ân âyetinin tabiriyle, mü’minlere çok yakın, hattâ kendi canlarından da yakın bir konumdadır
Bu tanımda zaman ve mekân ayırımı da yoktur Dünyanın neresinde ve hangi çağda yaşarsa yaşasın, herbir mü’min için, kendisine canından daha yakın bir peygamber vardır Bu konuda zaman ve mekân farkını abartmamak gerekir; çünkü bu dünyanın mekânı da, zamanı da pek dardır Peygamber ile mü’minler arasındaki gönül bağı ise, ebedî âlemlerde sürüp gidecek bir muhabbet alışverişidir Öyle bir yerden dünyaya bakınca, onun doğusu ile batısı arasında, yahut birkaç bin sene öncesi ve sonrası arasında kimse bir fark göremez
“Canlarından daha yakın ifadesi, mü’minlerden başkasına, abartı gibi görünebilir Ancak Muhammed Aleyhisselâmı peygamber olarak kabul eden bir mü’minin aklı da, kalbi de, nefsi de bu ifadede zerre kadar abartı olamayacağını bilir
Çünkü o, bir mü’min olarak, kendisinin Peygamber için ne kadar değerli olduğunu bilir
Dünyada kendi kardeşi, annebabası veya evlâdı için yıllar boyunca sabahlara kadar gözyaşı döken kim var?
İnsanın en yakınına bile göstermediği bu yakınlığı, o aziz Peygamber, ümmeti için göstermiş, gecelerini Rabbine ümmeti için yakararak geçirmiştir Zaten Kur’ân da onu ümmetine çok düşkün, çok şefkatli, çok merhametli olarak tanımlar
Buna karşılık, mü’minler de dünyanın dört bir yanından ona salât ü selâmlar gönderir
Her an bu dünyanın minarelerinden onun adı anılır
Naatlarda, dualarda, Allah’a sunulan en içten niyazlarda onun yâdı geçer
Onun ve ümmetinin karşılıklı duaları, Yer ve Gökler Rabbinin dergâhında beraberce dinlenir
Hiçbiri geri çevrilmez o duaların
Çünkü o duaları ilham eden, onları cevaplandırandan başkası değildir
Zaten aklın tek başına çözemeyeceği pek çok sorunun cevabı da işte burada yatar:
Niçin sevgilerin en derini gider ve gelir birbirini hiç görmemiş insanlar arasında? Niçin onun gelişinden yüzlerce sene sonra insanlar hâlâ onu canından aziz bilir? Niçin hâlâ onun adına şiirler söylenir? Dünya gözüyle görülmemiş bir sevgili niçin böylesine özlenir?
Bu sorular, bu akl ü fikrile cevaplandırılabilecek sorular değildir Çünkü Peygamber ile ümmeti arasındaki bu benzersiz muhabbet bir alın yazısıdır ki, Yüce Yaratan, onunla her ikisini birbirine bağlamıştır
Sonuç olarak, bu muhabbette, Peygamber ile ümmetini birbirine bağlayanın rahmeti görünür
Çünkü muhabbet Onun rahmetinden gelir; gönüller de Onun emrindedir
Kur’ân mü’minlere Peygamber sevgisinden bahseder
Gönüller bu fermanı dinler
Ve mü’minler, Allah Resulünü canlarından aziz bilir
Artık Peygamber onlara, onlar Peygamberlerine tutkundur—hiçbir şeye tutkun olmadıkları kadar
Yüzyılların ötesinden sâlatlar ve selâmlar gider ve gelir
Yüzyıllar boyunca dünyanın her karışında, atmosferin her zerresinde bu salât ve selâmlar yankılanır
Nihayet sevgililerin kavuştuğu bir ebedî âlem açılır
Allah’ın rahmetiyle başlayan bir öykü, Allah’ın rahmetiyle biter
Sevenler ve sevilenler, sevdirenin muhabbeti altında muratlarına ererler
Ümit Şimşek
Peygamber, mü’minlere, kendicanlarındandahayakındır
Ahzâb Sûresi
PEYGAMBERileümmetiarasındakigönülbağını en tatlıbirüslûplaortayakoyanâyetlerdenbirisi de buâyettir
Bu âyette, yaşayan bir peygamber vardır O, geçmiş bir zamanda ömür sürmüş ve sonra toprağa karışmış, tarih olup gitmiş bir lider değildir Onun ilişkileri de sadece kendi zamanında, kendi komşuluğunda yaşamış insanlarla sınırlı kalmamıştır O, Allah tarafından gönderilen bir elçi olarak tebliğini tamamladıktan sonra bir tarafa çekilmiş, insanlarla ilgisi kalmamış biri de değildir O, varlıkların en üstünü olarak, hiç kimsenin ulaşamayacağı, görüşemeyeceği, muhatap olamayacağı bir yerde de değildir
O, Kur’ân âyetinin tabiriyle, mü’minlere çok yakın, hattâ kendi canlarından da yakın bir konumdadır
Bu tanımda zaman ve mekân ayırımı da yoktur Dünyanın neresinde ve hangi çağda yaşarsa yaşasın, herbir mü’min için, kendisine canından daha yakın bir peygamber vardır Bu konuda zaman ve mekân farkını abartmamak gerekir; çünkü bu dünyanın mekânı da, zamanı da pek dardır Peygamber ile mü’minler arasındaki gönül bağı ise, ebedî âlemlerde sürüp gidecek bir muhabbet alışverişidir Öyle bir yerden dünyaya bakınca, onun doğusu ile batısı arasında, yahut birkaç bin sene öncesi ve sonrası arasında kimse bir fark göremez
“Canlarından daha yakın ifadesi, mü’minlerden başkasına, abartı gibi görünebilir Ancak Muhammed Aleyhisselâmı peygamber olarak kabul eden bir mü’minin aklı da, kalbi de, nefsi de bu ifadede zerre kadar abartı olamayacağını bilir
Çünkü o, bir mü’min olarak, kendisinin Peygamber için ne kadar değerli olduğunu bilir
Dünyada kendi kardeşi, annebabası veya evlâdı için yıllar boyunca sabahlara kadar gözyaşı döken kim var?
İnsanın en yakınına bile göstermediği bu yakınlığı, o aziz Peygamber, ümmeti için göstermiş, gecelerini Rabbine ümmeti için yakararak geçirmiştir Zaten Kur’ân da onu ümmetine çok düşkün, çok şefkatli, çok merhametli olarak tanımlar
Buna karşılık, mü’minler de dünyanın dört bir yanından ona salât ü selâmlar gönderir
Her an bu dünyanın minarelerinden onun adı anılır
Naatlarda, dualarda, Allah’a sunulan en içten niyazlarda onun yâdı geçer
Onun ve ümmetinin karşılıklı duaları, Yer ve Gökler Rabbinin dergâhında beraberce dinlenir
Hiçbiri geri çevrilmez o duaların
Çünkü o duaları ilham eden, onları cevaplandırandan başkası değildir
Zaten aklın tek başına çözemeyeceği pek çok sorunun cevabı da işte burada yatar:
Niçin sevgilerin en derini gider ve gelir birbirini hiç görmemiş insanlar arasında? Niçin onun gelişinden yüzlerce sene sonra insanlar hâlâ onu canından aziz bilir? Niçin hâlâ onun adına şiirler söylenir? Dünya gözüyle görülmemiş bir sevgili niçin böylesine özlenir?
Bu sorular, bu akl ü fikrile cevaplandırılabilecek sorular değildir Çünkü Peygamber ile ümmeti arasındaki bu benzersiz muhabbet bir alın yazısıdır ki, Yüce Yaratan, onunla her ikisini birbirine bağlamıştır
Sonuç olarak, bu muhabbette, Peygamber ile ümmetini birbirine bağlayanın rahmeti görünür
Çünkü muhabbet Onun rahmetinden gelir; gönüller de Onun emrindedir
Kur’ân mü’minlere Peygamber sevgisinden bahseder
Gönüller bu fermanı dinler
Ve mü’minler, Allah Resulünü canlarından aziz bilir
Artık Peygamber onlara, onlar Peygamberlerine tutkundur—hiçbir şeye tutkun olmadıkları kadar
Yüzyılların ötesinden sâlatlar ve selâmlar gider ve gelir
Yüzyıllar boyunca dünyanın her karışında, atmosferin her zerresinde bu salât ve selâmlar yankılanır
Nihayet sevgililerin kavuştuğu bir ebedî âlem açılır
Allah’ın rahmetiyle başlayan bir öykü, Allah’ın rahmetiyle biter
Sevenler ve sevilenler, sevdirenin muhabbeti altında muratlarına ererler