Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Atatürk'ün Yaptığı Devrimler

Atatürk'ün Yaptığı Devrimler
0
105

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
Atatürkün yaptığı yenilikler
Atatürk devrimleri
Atatürk'ün devrimleri hakkında veri


Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)
Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)
Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924)
Şeriye ve Evkaf Vekâleti'nin kaldırılması (3 Mart 1924)
Eğitim ve öğretim devrimi (3 Mart 1924)
Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)
Tarikatların kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
Uygar Kanun'un kabulü (17 Şubat 1926)
Laikliğin kabulü (19281937)
Harf veya yazı devrimi (1 Kasım 1928)
Tarih anlayışında gerçeğe dönüş (12 Nisan 1931)
Yıllık, saat ve ölçülerde değişim (1925 ve 1931)
Dil devrimi (12 Temmuz 1932)
Kadın haklarının tanınması (19301933 ve 1934)
Soyadı yasasının kabulü (21 Haziran 1934)



Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)

Kurtuluş Savaşı'nın ilk yıllarında kurulan (23 Nisan 1920) Türkiye Büyük Irk Meclisi, halktan kopuk Osmanlı yönetiminin yanına, halkın içinden seçilen temsilcileriyle ahali iradesinin gerçek temsilcisi olmuş, tamamen eskimiş ve yıpranmış kişisel saltanatsa, TBMM'yi, yani ulusun egemenliğini tanımamasının yanı sıra, Sevr Antlaşması'nı imzalamış, düşmanla işbirliği yapıp, çıkarttığı ayaklanmalarla Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı engellemeye çalışmıştı 23 Nisan 1920'den başlayarak milli egemenliğe dayalı devletin kurulmasıyla bireysel saltanata kalkmış gözüyle bakan Mustafa Kemal, İtilaf Devletleri'nin Lozan Uzlaşma Konferansı'na Ankara Hükümetinin yanı sıra Osmanlı Hükümeti temsilcileri de çağırmaları üzerine, 1 Kasım 1922'de TBMM'de yaptığı konuşmada ulus akla aykıı olduğunu belirterek,saltanatın kaldırılmasını istedi Milletvekillerinin ateşli konuşmalarla Atatürk'ü desteklemelerinden sonra, saltanatın İstanbul'un işgal tarihinden (16 Mart 1920) başlayarak kalkmış olduğu oybirliğiyle kabul edildi Saltanatın kaldırılmasıyla Padişahlık Önad kalkan Mehmet VI Vahdattin de, 17 Kasım günü İngiliz Komutanlığına başvurarak, bir İngiliz zırhlısıyla İstanbul'dan ayrıldı

Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)

Saltanatın kaldırılmasının ve Lozan Uzlaşma Anlaşması'nın gerisinde TBMM'de en çok tartışılan konulardan biri, yeni devletin niteliği sorunuydu Kendisi bir hükümet olan TBMM'nin ayrı bir hükümeti ve bu hükümet yönetecek bir başbakanı bulunmaması, meclis içinden bakanların seçiminde adayların zorunlu oyu sağlamakta zorluk çekmeleri, kesintisiz sorunlara yol açmaktaydı 27 Ekim 1923'te Ali Fethi (Okyar) Bey başkanlığındaki hükümetin istifası ve Cumhuriyet Halk Müziği Partisi grubunun yeni hükümet listesi üstünde anlaşmaya varmaması üstüne, Atatürk 28 Ekim gecesi arkadaşlarını toplayarak sorunun reel çözümüyle ilgili düşüncesini açıkladı ve İsmet İnönü'yle o gece, devletin niteliğinin cumhuriyet olduğunu tespit eden bir yasa tasarısı hazırladı Ertesi gün TBMM, yapılan işin çoktan doğmuş olan çocuğun adını belirlemekolduğunun milletvekillerine açıklanmasından sonradan, saat 2030'da Anayasa değişikliğini kabul ederek cumhuriyeti duyuru etti ve oybirliğiyle alınan bu karardan sonra cumhurbaşkanı seçimine geçeek, gene oybirliğiyle Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı Türkiye Cumhuriyeti'nin birincil cumhurbaşkanı seçti

Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924)

Saltanatın kaldırılmasından ve Mehmet VI Vahdettin'in İstanbul'dan ayrılmasından sonradan, TBMM'nin 18 Kasım 1922'de halife seçmiş olduğu Abdülmecit Efendi, eski rejim yanlılarının tek umudu haline gelmiş, bundan güç bölge Abdülmecit Efendi de, her tarafta törenler düzenlemeye, demeçler vermeye bazı İslâm ülkelerinin kendisine sadakât bildirmeleri üzerine, İslâm dünyasının önderi tavrı takınmaya başlamıştı Bu durumun yeni yerleşmiş cumhuriyet yönetimi için güvenli olmayan olabileceğini kavrayan Atatürk, İzmir'deki ordu tatbikatları sırasında ordu komutanlarına hilafetin kaldırılması konusunda düşüncesini açıklayıp, yasanın meclis gündemine getirilmesini kararlaştırdı 1 Mart 1924'teki bütçe görüşmelerinde halifeye ve Osmanlı hanedanına verilecek tahsis konusunun gündeme getirilmesinden sonradan, 3 Mart 1924't kabul edilen yasayla, halifelik kaldırılıp, ilerde saltanat ve halifelik iddiasında bulunmamaları için Osmanlı hanedanı üyelerinin de yurt dışına çıkarılmaları kabul edildi

Şeriye ve Evkaf Vekâleti'nin kaldırılması (3 Mart 1924)

Şeriat hükümlerine dayalı Osmanlı hukuk düzeninin yeni Türk toplumuna uyarlanamayacağının anlaşılması sonucunda, TBMM'nin hilafetin kaldırıldığı gün Şeriye ve Evkaf Vekâletini'ni de kaldırmasıyla (3 Mart 1924), Türk hukuk sisteminde yeni düzenlemeler yapılması gereği de açık açık ortaya konmuş oldu 20 Nisan 1924 tarihli ikinci Anayasa'yla birlikte, hukuka ilişkin bir dizi yasa yürürlüğe girdi

Uygar Kanun'un kabulü (17 Şubat 1926)

Osmanlı İmparatorluğu döneminde hukuk işleri din kurallarına tarafından yönetilmekte olduğundan, modern toplumlar düzeyine erişmek isteyen Türk toplumunun temel gereksinmelerinin, laf konusu hukuk yapısıyla karşılanamayacağı anlaşılmıştı Tanzimat Dönemi'nde hazırlanan Mecelle, bazı yenilikler getirmekle birlikte, şahısların adalet ve borçları, aile kurumu, işleyişi ve sona ermesi, sahiplik ilişkileri, miras sorunları, kiralama, satın alma, ödünç verme, vb ilişkiler açısından, reel bir Medeni Kanun sayılamazdı Bu Nedenle İsviçre Uygar Kanunu örmek alınarak hazırlanan Uygar Kanun, 17 Şubat 1926'da TBMM'de kabul edilerek, yürürlüğe kondu Bunu, değişik temel yasalar ile, cinayet hukuku alanındaki boşlukları gideren Ceza Kanunu'nun kabul edilip (1 Mart 1926) yürürlüğe konması izledi

Tarikatların kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması (30 Kasım 1925)

Başlangıçta sadece din konularıyla ilgilenen, öbür zihin sistemleri geliştirerek taraftarlarını çoğaltmaya çalışan tarikatlar, vakit içinde siyasal olaylarda etkili rol oynamaya, çıkarılan tehlikeye düştükçe halkı ayakandırmaya koyulmuşlardı Bu etkinliklerini cumhuriyetin ilanından sonra da sürdürmeye kalkışmaları ve Menemen Olayı, Şeyh Sait Ayaklanması gibi şeriattan yana ayaklanmalara yol açmaları üstüne Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz Türkiye Cumhuriyeti her alanda doğru yolu gösterecek, uyaracak güçtedir Biz uygarlığın bilim ve fenninden güç alıyoruz ve ona göre yürüyoruz Diğer bir şey tanımayızdiyen Atatürk'ün sözleri ışığında harekete geçilerek, 30 Kasım 1925'te çıkarılan yasayla tekkeler ve zaviyeler kapatıldı

Laikliğin kabulü (19281937)

Saltanatın kaldırılması, hilafetin kaldırılması, Şeriye ve Evkaf Vekâleti'nin kaldırılarak Şeriye ve Evkaf Vekâleti'nin kaldırılarak sadece din işleriyle uğraşacak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kurulması, tarikat ve zaviyelerin kapatılması aşamalarından geçen laikliğin tam anlamıyla hukuki tabana oturtulması için, 1924 Anayasası'nda yeralan Türkiye devletinin dini İslâm'dırdeyimini tartışmaya koyulan TBMM, 10 Nisan 1928'de Anayasa'nın ikinci maddesini değiştirip, 16 ve 38 maddeler gereğince milletvekilleri ile cumhurbaşkanının yemin içerken söylemek zorunda oldukları vallahisözcüğünü maddelerden çıkardı Keza, 26 maddededi ahkâmı şeriyenin tenfizi(şeriat hükümlerinin yürütülmesi) sözcükleri de Tüzük'dan çıkarıldı İnananların ibadetlerini kendi dilleriyle yapmalarını doğal bir hak olarak görebilen Mustafa Kemal'in, açık fikirli din adamlarıyla yaptığı görüşmelerden daha sonra, 3 Şubat 1928'de hutbelerin Türkçe okunmasının kabul edilmesini, dualar ve ezanın Türkçeye çevrilmesi alışmaları izledi 5 Şubat 1937'de Anayasa'nın ikinci maddesinde laiklik ilkesine yer verilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin laik bir devlet olduğunun yazılmasıyla, laiklik devrimi işlenmiş oldu

Bayan haklarının tanınması (19301933 ve 1934)

Osmanlı toplumunda hemencecik hiçbir toplumsal ve siyasal hakkı bulunmaya kadınlara Medeni Kanun'la bazı haklar meşhur olmakla birlikte, siyasal haklar açısından bir değiştirme yapılmamıştı Atatürk'ün girişimiyle kadınların iktisadi ve siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değişiklik yapılarak, 1930'da belediye seçimlerinde seçme, 1933'te çıkarılan Köy Kanunu'yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralık 1934'te Anayasa'da yapılan bir değişiklikle de milletvekili seçme ve seçilme haklarının tanınmasıyla, Türk kadını o yıllarda Avrupa devletlerinin çoğundaki kadınlardan daha ileri haklar elde etti ve fazla geçmeden toplumda erkeklerin çalıştığı her alanda yerini aldı

Şapka ve giysi devrimi (25 Kasım 1925)

Ülke halkını her alanda modern ve uygar düzeye çıkarabilmek için şansın dönmesi tasarlarken, dış görünüşüyle de bunu vurgulaması gerektiğine inanan Mustafa Kemal'in, 25 Ağustos 1925'te Kastamonu'ya yaptığı bir gezide başına şapka giyip, Buna şapka derlerdiye halkı şapka giymeye özendirmesinden sonra, 25 Kasım 1925'te Şapka Giyilmesi Hakkındaki Kanun çıkarılıp, dinsel giysilerle sokakta gezilmesi yasaklandı

Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik (1925 ve 1931)

Cumhuriyet döneminden önce Batı uluslarından farklı takvim, saat, sayı ve ölçülerin kullanılması, hafta tatillerinin cuma günü olması, takvimin başlangıcı olarak Hazreti Muhammet'in Mekke'den Medine'ye göç ettiği tarih olan 622 yılının alınması (hicri yıllık), sayı olarak eski sayıları, ölçü olarak da okka, dirhem, arşın, endaze, vb ölçülerin kullanılması, Türk toplumu ile Batı toplumları arasındaki ilişkilerde büyük kaos ve güçlüklere yol açmaktaydı 26 Aralık 1925'te miladi takvimin kabul edilip, alaturka saat yerine Batı'da kullanılan alafranga saatin kabul edilmesiyle, 23 Mart 1931'de çıkarılan yasayla da gram, kilogram, ton, metre, kilometre

Soyadı yasasının kabulü (21 Haziran 1934)

Soyadı bulunmamasının günlük yaşamda yarattığı güçlük ve karışıklıkların önlemek nedeniyle 21 Haziran 1934'te çıkarılan yasayla, her Türk kendine yerinde bir soyadı almakla mesul kılındı 24 Kasım 1934'te çıkarılan bir yasayla da TBMM Mustafa Kemal'e Atatürk soyadını verdi Benzer yıl çıkarılan bir başka yasayla ayrıcalıkları bildiren eski unvanların yasaklanmasıyla, yasalar önünde denklik ilkesinin gerçekleştirilmesinde kayda değer bir adım atılmış oldu

Eğitim ve öğretim devrimi (3 Mart 1924)

Osmanlı toplumundaki medreseler ile iptidai, rüştiye, idadî türünde okulların toplumun gereksinme duyduğu elemanları yetiştirme açısından bilhassa rakam bakımından eksik kaldığını gözleyen, eğitimin önemini yaptığı konuşmalarda çoğu kez vurgulayan Atatürk'ün yol göstericiliği aşağı TBMM, eğitim ve öğretim işlerini Milli Eğitim Bakanlığı'na verip, 3 Mart 1924'te çıkardığı Öğretimin Birleştirilmesi yasasıyla, mahalle mektepleri ve medreseleri kaldırdı Anadolu'nun çeşitli kentlerinde meslek okulları, teknik okullar, öğretmen okulları, ortaokul ve liseler açılırken, çıkarılan Üniversiteler Kanunu'yla Darülfünun kaldırılıp, yerine İstanbul Üniversitesi kuruldu

Harf veya yazı devrimi (1 Kasım 1928)

Öğrenilmesi son derece şiddet olan Arap abecesinin okuryazar sayısının artmasını engellediğini, hem Türkçe sesleri dile getirmede çelimsiz kaldığını anlayan Atatürk'ün, 1926'dan başlayarak yaptırdığı incelemeler sonucunda, Türkçe'nin yapısına en yerinde abece olduğuna karar bahşedilen Latin abecesi alınıp, tekrar düzenlenerek, 1 Kasım 1928'de çıkarılan Türk Harfleri Hakkında Kanun'la yürürlüğe kondu ve Atatürk'ün kendisinin de katıldığı yaygınlaştırma çalışmaları sonucunda, kısa süre içinde benimsendi

Tarih anlayışında gerçeğe dönüş (12 Nisan 1931)

Osmanlı döneminde tarihçilerin az çok sadece yaşadıkları dönemin olaylarını yazıya geçirmekle sorumlu olmalarından ötürü, Türklerin eski tarihlerine ilişkin araştırmalar değil denecek değin azdı Türkiye Cumhuriyeti'nin önceki bütün Türk devletleriyle tarihsel bağıolduğu, dünya uygarlığının oluşma ve gelişmesinde Türk uygarlığının kayda değer payı bulunduğugörüşünden yola çıkan Atatürk'ün öncülüğünde yapılan çalışmalar, 12 Nisan 1931'de, daha sonra Türk Tarih Kurumu adını alan Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti'nin kurulmasıyla sonuçlandı

Dil devrimi (12 Temmuz 1932)

Osmanlılar döneminde aydınların büyük ölçüde farsça ve arapça kelime ve dilbilgisi kuralı taşıyan Osmanlıca'yı kullanmalarından ötürü, aydınlar ile halkın dil bakımından birbirlerinden kopmuş olmaları, cumhuriyetöncesindeki dönemde de bazı aydınları rahatsız etmiş, Selanik'te çıkarılan (1911) Genç Kalemler dergisinde Yeni Dilhareketi başlatılmış, lakin dilde yabancı sözlüklerden yeterli bir arınma sağlanamamıştı Türkçe'nin özleştirilerek yeni Türk abecesiyle dünyanın en zengin dillerinden biri haline getirilmesini maksat alan Atatürk, 12 Temmuz 1932'de, sonra Türk Dil Kurumu adını alan Türk Dili Muayene Cemiyeti'ni kurdurarak, Türkçe'nin gerçek bir bilim, edebiyat ve sanat diline dönüşmesi çalışmalarını hızlandırdı *
 
858,500Konular
982,380Mesajlar
32,975Kullanıcılar
yazaraliSon üye
Üst Alt