iltasyazilim
FD Üye
Atatürk'ün 1931 Yılında Bastırdığı Tarih Kitabı
Atatürkün Tarih Kitabı ve İslam Hakkında El Yazmaları
Atatürk' ün Tarih Kitabı
KABE VE SAİR MABETLER VE KAHİNLER
Arabistan'ın muhtelif yerlerinde insan heykellerinden ve nebat fotoğraf ve suretlerinden ibaret ağaçtan ve taştan putların muhafazasına mahsup yerler vardı Muhammed'in neş'et etmiş olduğu Mekke'de ancak Kabe denilen mabet bu yerlerin en büyüklerinden idi Her mabet kahinler kadar idare olunurdu Kahinler nezirleri sadakaları kabul ve ayinler icra ederlerdiGüya gayıptan haber verirler, rüyaları deyiş ederlerdi
Syf 85 Kabe, mikap yani tavla zarı şeklinde demektir Filhakika, kabe çeper biçiminde, insan boyunda dört duvardan ibaretti, duvarlar harçsız sıradan taştan yapılmıştı Binanın çatısı da yoktu, dört köşesinde dört taş vardı Bunların en meşhuru Haceriesvet denilen bir karataştı Kabe çok eskidir Ne süre ve kimler göre yapıldığı bilinmiyor Arap ananesi, kabenin inşasını İbrahim peygambere atfetmektedir
Bu mukaddes karataş ananesi tıpkı Frikler'de de vardı Friklerin mukaddes sayarak ihtiram ve ibadet ettikleri karataş bugünkü Afyon Karahisar şimalinde kadim Pessinüs şehrinde bulunuyordu Bunun kutsiyeti ananesi bu şehrin Romalılar tarafından zaptına değin devam etmişti Seslenmek ki, Kabe'nin bir köşesindeki karataşın kutsiyet almasından, ziyaret tavaf edilmesinden çok evvel Friklerde karataşın mabet ve ziyaretgah esası olması adeti teessüs eylemiş bulunuyordu Kabe bidayette mahalli bir mabet iken Mekke ahalisi burasını bir ulusal mabet derecesine yükseltmişlerdi Mekkeliler Arapları kendi mabetlerine celbedebilmek için Arap yarımadasının muhtelif yerlerinde mabut bilinen 360 putu Kabe'de yerleştirmişlerdi Kabe'nin kutsiyetini Yahudi ananelerine de raptetmişlerdi Bu uydurmalara tarafından İbrahim karısı Hacer ile oğlu İsmail'i buraya getirmişti Zemzem'de onlar için fışkırmıştı İbrahim oğlu İsmail ile birlikte Kabe'yi yapı etmişlerdi Cebrail kendilerine o vakit beyaz ve mücella olan Haceriesvedi getirmişti, bu taş daha sonra günahkarların ellerini sürmelerinden dolayı kararmıştı Bunların tümü, bittabi daha sonra uydurulmuş masallardır
Kureyşliler, Kabenin teşkilatınada önem vermişlerdi, ayrı ayrı dini vazifeler ihdas etmişlerdi Kabe kapıcılığı ve hacılara su tedarik etmek ve yoksul hacılara meccanen yemek yemek tevzi eylemek gibi Arapları celbedecek işleri görmeğe kasıtlı olarak bazı memuriyetler ihadas edilmişti Bu itina neticesinde Kabe tüm Arabistan'ın dini ve ulusal bir merkezi oldu bir de Mekke'de bir panayır tesis edildi Ticaret Kureyşliler elinde olduğundan bu panayırdan fazla istifade ederlerdi Panayırda şiir ve hitabet müsabakaları başlatmak sureti ile de Mekke ve havalisinin ehemmiyeti büyütülmüştü Ticaretlerinin inkişafı ve Kabeyi ziyaret etmek üzere hacıların gelmesi için güvenlik ve asayişin temini lüzumlu olduğundan Mekke'nin civarda
Syf 86 muharebelerin men'i maksadı ile birtakım kaideler konmuştu Bunların herbirine dini şekiller verilmişti Kabe'nin İbrahim kadar bina edilmiş olduğu söylenerek dört ay etrafında muharebe etmek men olunmuştu Bu tedbirlerin herbiri Mekke ve Kabe'nin ehemmiyet ve şerefini arttırmıştı Arabistan'da öyle ya da böyle Hristiyanlar da bulunduğundan, öteki putlar arasına elinde çocuğu İsa olduğu halde Meryem'in de resmi konulmuştu İşte bu şeriat içinde Kabe Kureyşliler için iktisadi ve ticari menfaatler teminine yarayan bir vasıta oldu
Syf 90
1 Medineniler ile Mekkeliler aralarında derin bir düşmanlık ta vardı Medinelileri Muhammed'in davetine icabet etmeye sevk eden esas sebepler işte bunlardır Bu anlatım, öncelikli olarak, Medinelilerin
İslam'ı kabul etmelerinin, aracısız İslam'la benzer olmadığını belirtiyor Hem, bilindiği gibi, tüm Müslümanlar, peygamberlerinden bahsederken isminin başında mutlaka soyluluk ifadesi olarak Hz sıfatını kullanırlar
2 Muhammet te Mekke'den kalkıp Medine'ye kaçtı Buna Hicret denildi
Hiçbir İslami anlatımda rastlanmayacağı gibi, bir Müslüman kadar yazılı hiçbir tarih kitabında, Muhammed'in, Mekke'den Medine'ye kaçışı için, kaçtı ifadesi elbette kullanılmamıştır
3 Muhammed'in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kuran denir
İslam inanışına kadar Kuran, Muhammed'in koyduğu esaslar değil, Allah'ın koyduğu hükümlerdir Muhammed ise, bu esasları vahiy yolu ile alan peygamberdir
4 Bu esasları ihtiva eden cümlelere ayet, ayetlerden mürekkep parçalara da sure derler İslam an'anesinde bu ayetlerin Muhammed'e Cebrail adında bir melek vasıtası ile Allah göre vahiy, yani ilham edildiği kabul olunur
Buradaki ifade de görüldüğü gibi, ayetlerin Allah göre geldiği değil, Allah kadar geldiğinin İslam an'anesi göre kabul edildiği belirtilmektedir Böyle bir ifadeden, ama Kuran, Allah'tan gelen bir vahiy olmasa da, İslam gürüşünün şekli budur anlamını hariç tutmak mümkündür Kuran'ın, Allah kadar gelen bir vahiy olduğuna inanan bir Müslüman'ın, insanı düşünmeye zorlayarak, kafasında böylesine soru işaretleri bırakan bir anlatımda bulunması mümkünmüdür ?
5 Muhammet birden Allah'ın Resulüyüm diye ortaya çıkmamıştır O, Arapların etik ve adetlerinin böylece kötü ve öyle iptidai ve ıslaha fakir olduğunu anlamış, bunları ıslah için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden daha sonra kendisinde vahiy ve ilham fikri doğmuştur
Vahiy insanda düşünce olarak doğmaz ve bir insan hiç bir şekilde vahiy almaya karar veremez Bir insanın kendisinde vahiy fikrinin doğması, ama çevresine böyle bir telkinde bulunarak ırk üzerinde etki sağlamaya çalışması fikrine kapılması şeklinde açıklanabilir Burada da Muhammed'in aynı kavram içinde bulunduğu çok açık bir şekilde belirtilmektedir Tenha yerlere çekilerek, yıllarca tefekkürden kastedilen Hira dağında geçirdiği zamandır
6 Vahiy, ilham fikri Muhammetten evvel de Araplarca bilinmez değildi
Yani, Muhammed'in vahiy fikrine kapılması için, kendiliğinden böyle bir fikri bulması da gerekmiyordu Kendisinden önce de aynı konuma gelmiş kişilerden vahiy konusunu bilmekteydi
7 Tüm iptidai kavimler gibi, Araplar da, şairlerin hafıza erdiremedikleri kuvvetlerden ilham aldıklarına inanırlardı
Burada da, Muhammed'in, Arapların bu nesil inançlarını, kendi vahiy inançları doğrultusunda kullanmaya çalıştığı anlatılmak istenmiştir
Syf91
8 Bu kuvvetler Araplar için cinlerdi Cinler sözde, kahinlere gayıptan haberdar etmek kudretini ilham ederlerdi Bu nevi itikatlar Arabistan da herzaman öyle canlı ve derin olmuştur oysa, Muhammed deha cinlerin vücuduna içtenlikle inanmıştır
Muhammed deha cinlerin vücuduna samimi olarak inanmıştır ifadesi, Muhmmed hakkındaki düşünceyi bir defa daha açık olarak vurgulamaktadır
9 Araplar şairleri bir kahin gibi telakki ederlerdi Muhammed'in Musa, İsa, dinlerine dair öğrendikleri de, kendisinde bu itikadı kuvvetlendirmiştir Bu peygamberler de melekler vasıtası ile ilham aldıklarını söylemişlerdi
Atatürk el yazılarında, ' Tarih bize öğretir fakat, bütün dinler, milletlerin cehaletlerinin yardımıyla, utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar kadar tesis olunmuştur' demektedir İslam'da tüm dinler kapsamındadır ve benzer teşebbüs burada da geçerlidir
10 Muhammet başlangıçta illaki şedit bir heyecana maruz oldu
Muhammed'in peygamberliğine kendisinin de inandığını ama, bunun bir heyecana kapılarak oluştuğunu düşünmektedir
11 Hakikatte peygamberin ilk söylediği Kuran ayetlerinin ne olduğu kesin surette malum değildir
Burada da, ayetlerin Muhammed göre söylendiği belirtilmekte
12 Muhammet uzun bir devirdeki tefekkürlerin mahsulü olan ayetleri luzum ve ihtiyaçlara göre takrir ediyordu
Ayetlerin Muhammed'in düşüncelerinin bir mahsulü olduğunu gösteren bir açık açıklama daha
13 Aynı Zamanda kendisini tahrik eden kuvvetin tabiat fevkinde bir mevcudiyet olduğuna arkadaş canlısı surette kani idi Muhammedi harekete getiren ilk amil bu arkadaş canlısı heyecanlar olmuştur
İfadelerden anlaşılacağı gibi, Muhammed'i harekete getiren, doğrusu Cebrail'i görmüş olması değil, bir zorlama tarafınan kışkırtma edildiğini sanarak, kendi peygamberliğine inanması ve harekete geçmesidir
Syf 92
14 Muhammet davet ettiği dinin, kendinden evvel, Musa, İsa ve sair peygamberler tarafından gösteri edilen İbrahim ve Tevhid dini olduğunu söylemiştir
Bu söylem, Kuran'da ayet olarak yer almaktadır ve dolayısı ile Allah'ın söylemidir Fakat, burada da, Muhammed'in söylemi olarak geçmektedir
Syf 93
15 Caminin kıblesi Kudüs idi sonraları Mekke'ye döndürüldü Burada, Allah'ın muhakkak iradesine uyarı çekilmektedir Kıble, madem ki Kabe olacaktı oysa, önceleri öyledir Sonradan Kudüs'e çevrilmiştir Öyleyse niçin sonradan bitmiş Mekke'ye çevrilerek ikide bir düşünce değiştiren bir irade ortaya çıkmıştır
Bakınız, Kıble'nin Değiştirilmesi
Syf 94
16 Muhammet Medinede yerleştikten ve öyle ya da böyle teşkilat yaptıktan daha sonra Mekke ile Suriye arasında gelip giden tüccar kervanlarına tecavüzlere başlamıştı Suriyeye ticaret içingitmiş bir kervan hepsi Kureyş kabilesine mensup 70 kadar suvari ile Mekke'ye dönüyordu Bunların başında Ebu Süfyan vardı Sahil yolu ile yürüyorlardı Muhammet bunu haber aldı Kervanın yanında nekadar mal varlığı olduğunu ve kuvvetlerinin azlığını da öğrenmişti Muhammet Müslümanları topladı Onlara vaziyeti anlattı ve bu kervanı vurmak üzere Medine'den hareket olundu
Yukarıdaki ifadeler, dobra dobra bir soyguncu çetesinin yaptıklarını alatmaktadır Bu soygunlar İslam namına yapılan talanlardır Soyguncu çetesinin başındaki de İslam peygamberi Muhammed'dir Konu için bakınız Seriyye Atatürk'ün bu gerçekleri Tarih kitabına koymasındaki en büyük niyet, Türk Gençliğine İslam'ı tüm yönüyle uygulamak istemesiydi şüphesiz ki
Syf 95
17 Medineye dönüldüğü vakit Müslümanlar arasında ganimetlerin taksimi yüzünden ihtilaf çıktı Muhammet bu ihtilafı teskin için Ganaim denilen ayetleri bildiri etti
Dikkat edilecek olursa burada da, ayetleri beyanname eden Allah değil, gene Muhammed'dir Ganimetlerin dağılımı konusu ile ilgili olarak bakınız Ganimet ve Ganaim Ayetleri
Syf 119
18 Kuran ayetlerini bir deri halinde toplayarak, Kuran denilen kitabı ilk vücuda getiren Ebubekirdir
Atatürk'ün, fazla kitap okuyan ve kitaba karşı saygılı olan bir kişilik olduğu bilinir Burada, Kuran denilen kitap ifadesi ile, Kuran'a ne dek hürmet gösterildiği meydandadır *
Atatürkün Tarih Kitabı ve İslam Hakkında El Yazmaları
Atatürk' ün Tarih Kitabı
KABE VE SAİR MABETLER VE KAHİNLER
Arabistan'ın muhtelif yerlerinde insan heykellerinden ve nebat fotoğraf ve suretlerinden ibaret ağaçtan ve taştan putların muhafazasına mahsup yerler vardı Muhammed'in neş'et etmiş olduğu Mekke'de ancak Kabe denilen mabet bu yerlerin en büyüklerinden idi Her mabet kahinler kadar idare olunurdu Kahinler nezirleri sadakaları kabul ve ayinler icra ederlerdiGüya gayıptan haber verirler, rüyaları deyiş ederlerdi
Syf 85 Kabe, mikap yani tavla zarı şeklinde demektir Filhakika, kabe çeper biçiminde, insan boyunda dört duvardan ibaretti, duvarlar harçsız sıradan taştan yapılmıştı Binanın çatısı da yoktu, dört köşesinde dört taş vardı Bunların en meşhuru Haceriesvet denilen bir karataştı Kabe çok eskidir Ne süre ve kimler göre yapıldığı bilinmiyor Arap ananesi, kabenin inşasını İbrahim peygambere atfetmektedir
Bu mukaddes karataş ananesi tıpkı Frikler'de de vardı Friklerin mukaddes sayarak ihtiram ve ibadet ettikleri karataş bugünkü Afyon Karahisar şimalinde kadim Pessinüs şehrinde bulunuyordu Bunun kutsiyeti ananesi bu şehrin Romalılar tarafından zaptına değin devam etmişti Seslenmek ki, Kabe'nin bir köşesindeki karataşın kutsiyet almasından, ziyaret tavaf edilmesinden çok evvel Friklerde karataşın mabet ve ziyaretgah esası olması adeti teessüs eylemiş bulunuyordu Kabe bidayette mahalli bir mabet iken Mekke ahalisi burasını bir ulusal mabet derecesine yükseltmişlerdi Mekkeliler Arapları kendi mabetlerine celbedebilmek için Arap yarımadasının muhtelif yerlerinde mabut bilinen 360 putu Kabe'de yerleştirmişlerdi Kabe'nin kutsiyetini Yahudi ananelerine de raptetmişlerdi Bu uydurmalara tarafından İbrahim karısı Hacer ile oğlu İsmail'i buraya getirmişti Zemzem'de onlar için fışkırmıştı İbrahim oğlu İsmail ile birlikte Kabe'yi yapı etmişlerdi Cebrail kendilerine o vakit beyaz ve mücella olan Haceriesvedi getirmişti, bu taş daha sonra günahkarların ellerini sürmelerinden dolayı kararmıştı Bunların tümü, bittabi daha sonra uydurulmuş masallardır
Kureyşliler, Kabenin teşkilatınada önem vermişlerdi, ayrı ayrı dini vazifeler ihdas etmişlerdi Kabe kapıcılığı ve hacılara su tedarik etmek ve yoksul hacılara meccanen yemek yemek tevzi eylemek gibi Arapları celbedecek işleri görmeğe kasıtlı olarak bazı memuriyetler ihadas edilmişti Bu itina neticesinde Kabe tüm Arabistan'ın dini ve ulusal bir merkezi oldu bir de Mekke'de bir panayır tesis edildi Ticaret Kureyşliler elinde olduğundan bu panayırdan fazla istifade ederlerdi Panayırda şiir ve hitabet müsabakaları başlatmak sureti ile de Mekke ve havalisinin ehemmiyeti büyütülmüştü Ticaretlerinin inkişafı ve Kabeyi ziyaret etmek üzere hacıların gelmesi için güvenlik ve asayişin temini lüzumlu olduğundan Mekke'nin civarda
Syf 86 muharebelerin men'i maksadı ile birtakım kaideler konmuştu Bunların herbirine dini şekiller verilmişti Kabe'nin İbrahim kadar bina edilmiş olduğu söylenerek dört ay etrafında muharebe etmek men olunmuştu Bu tedbirlerin herbiri Mekke ve Kabe'nin ehemmiyet ve şerefini arttırmıştı Arabistan'da öyle ya da böyle Hristiyanlar da bulunduğundan, öteki putlar arasına elinde çocuğu İsa olduğu halde Meryem'in de resmi konulmuştu İşte bu şeriat içinde Kabe Kureyşliler için iktisadi ve ticari menfaatler teminine yarayan bir vasıta oldu
Syf 90
1 Medineniler ile Mekkeliler aralarında derin bir düşmanlık ta vardı Medinelileri Muhammed'in davetine icabet etmeye sevk eden esas sebepler işte bunlardır Bu anlatım, öncelikli olarak, Medinelilerin
İslam'ı kabul etmelerinin, aracısız İslam'la benzer olmadığını belirtiyor Hem, bilindiği gibi, tüm Müslümanlar, peygamberlerinden bahsederken isminin başında mutlaka soyluluk ifadesi olarak Hz sıfatını kullanırlar
2 Muhammet te Mekke'den kalkıp Medine'ye kaçtı Buna Hicret denildi
Hiçbir İslami anlatımda rastlanmayacağı gibi, bir Müslüman kadar yazılı hiçbir tarih kitabında, Muhammed'in, Mekke'den Medine'ye kaçışı için, kaçtı ifadesi elbette kullanılmamıştır
3 Muhammed'in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kuran denir
İslam inanışına kadar Kuran, Muhammed'in koyduğu esaslar değil, Allah'ın koyduğu hükümlerdir Muhammed ise, bu esasları vahiy yolu ile alan peygamberdir
4 Bu esasları ihtiva eden cümlelere ayet, ayetlerden mürekkep parçalara da sure derler İslam an'anesinde bu ayetlerin Muhammed'e Cebrail adında bir melek vasıtası ile Allah göre vahiy, yani ilham edildiği kabul olunur
Buradaki ifade de görüldüğü gibi, ayetlerin Allah göre geldiği değil, Allah kadar geldiğinin İslam an'anesi göre kabul edildiği belirtilmektedir Böyle bir ifadeden, ama Kuran, Allah'tan gelen bir vahiy olmasa da, İslam gürüşünün şekli budur anlamını hariç tutmak mümkündür Kuran'ın, Allah kadar gelen bir vahiy olduğuna inanan bir Müslüman'ın, insanı düşünmeye zorlayarak, kafasında böylesine soru işaretleri bırakan bir anlatımda bulunması mümkünmüdür ?
5 Muhammet birden Allah'ın Resulüyüm diye ortaya çıkmamıştır O, Arapların etik ve adetlerinin böylece kötü ve öyle iptidai ve ıslaha fakir olduğunu anlamış, bunları ıslah için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden daha sonra kendisinde vahiy ve ilham fikri doğmuştur
Vahiy insanda düşünce olarak doğmaz ve bir insan hiç bir şekilde vahiy almaya karar veremez Bir insanın kendisinde vahiy fikrinin doğması, ama çevresine böyle bir telkinde bulunarak ırk üzerinde etki sağlamaya çalışması fikrine kapılması şeklinde açıklanabilir Burada da Muhammed'in aynı kavram içinde bulunduğu çok açık bir şekilde belirtilmektedir Tenha yerlere çekilerek, yıllarca tefekkürden kastedilen Hira dağında geçirdiği zamandır
6 Vahiy, ilham fikri Muhammetten evvel de Araplarca bilinmez değildi
Yani, Muhammed'in vahiy fikrine kapılması için, kendiliğinden böyle bir fikri bulması da gerekmiyordu Kendisinden önce de aynı konuma gelmiş kişilerden vahiy konusunu bilmekteydi
7 Tüm iptidai kavimler gibi, Araplar da, şairlerin hafıza erdiremedikleri kuvvetlerden ilham aldıklarına inanırlardı
Burada da, Muhammed'in, Arapların bu nesil inançlarını, kendi vahiy inançları doğrultusunda kullanmaya çalıştığı anlatılmak istenmiştir
Syf91
8 Bu kuvvetler Araplar için cinlerdi Cinler sözde, kahinlere gayıptan haberdar etmek kudretini ilham ederlerdi Bu nevi itikatlar Arabistan da herzaman öyle canlı ve derin olmuştur oysa, Muhammed deha cinlerin vücuduna içtenlikle inanmıştır
Muhammed deha cinlerin vücuduna samimi olarak inanmıştır ifadesi, Muhmmed hakkındaki düşünceyi bir defa daha açık olarak vurgulamaktadır
9 Araplar şairleri bir kahin gibi telakki ederlerdi Muhammed'in Musa, İsa, dinlerine dair öğrendikleri de, kendisinde bu itikadı kuvvetlendirmiştir Bu peygamberler de melekler vasıtası ile ilham aldıklarını söylemişlerdi
Atatürk el yazılarında, ' Tarih bize öğretir fakat, bütün dinler, milletlerin cehaletlerinin yardımıyla, utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar kadar tesis olunmuştur' demektedir İslam'da tüm dinler kapsamındadır ve benzer teşebbüs burada da geçerlidir
10 Muhammet başlangıçta illaki şedit bir heyecana maruz oldu
Muhammed'in peygamberliğine kendisinin de inandığını ama, bunun bir heyecana kapılarak oluştuğunu düşünmektedir
11 Hakikatte peygamberin ilk söylediği Kuran ayetlerinin ne olduğu kesin surette malum değildir
Burada da, ayetlerin Muhammed göre söylendiği belirtilmekte
12 Muhammet uzun bir devirdeki tefekkürlerin mahsulü olan ayetleri luzum ve ihtiyaçlara göre takrir ediyordu
Ayetlerin Muhammed'in düşüncelerinin bir mahsulü olduğunu gösteren bir açık açıklama daha
13 Aynı Zamanda kendisini tahrik eden kuvvetin tabiat fevkinde bir mevcudiyet olduğuna arkadaş canlısı surette kani idi Muhammedi harekete getiren ilk amil bu arkadaş canlısı heyecanlar olmuştur
İfadelerden anlaşılacağı gibi, Muhammed'i harekete getiren, doğrusu Cebrail'i görmüş olması değil, bir zorlama tarafınan kışkırtma edildiğini sanarak, kendi peygamberliğine inanması ve harekete geçmesidir
Syf 92
14 Muhammet davet ettiği dinin, kendinden evvel, Musa, İsa ve sair peygamberler tarafından gösteri edilen İbrahim ve Tevhid dini olduğunu söylemiştir
Bu söylem, Kuran'da ayet olarak yer almaktadır ve dolayısı ile Allah'ın söylemidir Fakat, burada da, Muhammed'in söylemi olarak geçmektedir
Syf 93
15 Caminin kıblesi Kudüs idi sonraları Mekke'ye döndürüldü Burada, Allah'ın muhakkak iradesine uyarı çekilmektedir Kıble, madem ki Kabe olacaktı oysa, önceleri öyledir Sonradan Kudüs'e çevrilmiştir Öyleyse niçin sonradan bitmiş Mekke'ye çevrilerek ikide bir düşünce değiştiren bir irade ortaya çıkmıştır
Bakınız, Kıble'nin Değiştirilmesi
Syf 94
16 Muhammet Medinede yerleştikten ve öyle ya da böyle teşkilat yaptıktan daha sonra Mekke ile Suriye arasında gelip giden tüccar kervanlarına tecavüzlere başlamıştı Suriyeye ticaret içingitmiş bir kervan hepsi Kureyş kabilesine mensup 70 kadar suvari ile Mekke'ye dönüyordu Bunların başında Ebu Süfyan vardı Sahil yolu ile yürüyorlardı Muhammet bunu haber aldı Kervanın yanında nekadar mal varlığı olduğunu ve kuvvetlerinin azlığını da öğrenmişti Muhammet Müslümanları topladı Onlara vaziyeti anlattı ve bu kervanı vurmak üzere Medine'den hareket olundu
Yukarıdaki ifadeler, dobra dobra bir soyguncu çetesinin yaptıklarını alatmaktadır Bu soygunlar İslam namına yapılan talanlardır Soyguncu çetesinin başındaki de İslam peygamberi Muhammed'dir Konu için bakınız Seriyye Atatürk'ün bu gerçekleri Tarih kitabına koymasındaki en büyük niyet, Türk Gençliğine İslam'ı tüm yönüyle uygulamak istemesiydi şüphesiz ki
Syf 95
17 Medineye dönüldüğü vakit Müslümanlar arasında ganimetlerin taksimi yüzünden ihtilaf çıktı Muhammet bu ihtilafı teskin için Ganaim denilen ayetleri bildiri etti
Dikkat edilecek olursa burada da, ayetleri beyanname eden Allah değil, gene Muhammed'dir Ganimetlerin dağılımı konusu ile ilgili olarak bakınız Ganimet ve Ganaim Ayetleri
Syf 119
18 Kuran ayetlerini bir deri halinde toplayarak, Kuran denilen kitabı ilk vücuda getiren Ebubekirdir
Atatürk'ün, fazla kitap okuyan ve kitaba karşı saygılı olan bir kişilik olduğu bilinir Burada, Kuran denilen kitap ifadesi ile, Kuran'a ne dek hürmet gösterildiği meydandadır *
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.