Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Atatürk'ün Dine Verdiği Önem

Atatürk'ün Dine Verdiği Önem
0
127

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
Atatürk'ün Dine Bakışı,
Atatürk'ün Dine ve Bilimselliğe Verdiği Önem,
Atatürk'ün Dine Verdiği Ağırlık

Atatürk, dinin reel manada anlaşılmasını istiyordu O, dini, toplum hayatında
zorunlu bir şart olarak görmüştür “Din lüzumlu bir müessesedir Dinsiz milletlerin
devamına imkân yoktur Yalnız şurası vardır fakat, din, Allah ile kul arasında bir bağlılıktır
(AtatürkçülükAtatürk ’ün Manzara ve Direktişeri1453) Atatürk, laiklik anlayışı ile din
ve devlet işlerini keza birbirinden ayırmış, ayrıca de laikliğin gereği olarak din ve vicdan
hürriyetini korumuştur Bu yüzden din işlerinin daha sağlıklı ve ehil kimseler
göre yürütülmesi için Diyanet İşleri Başkanlığı ’nı kurdurmuştur
Atatürk, Kur ’an ’a olan bağlılığını onu ‘Kitabı Ekmel ’ yani (En Kitap)
diye tanımlayarak dile getiriyordu (Prof Enver Ziya Karal, Atatürk ’cilt Görüşler, Meslek
Bankası Yayınları, 1969 (Anmet Gürtaş, s 39) Dolmabahçe Sarayı ve Çankaya Köşkü ’ne
hafızları çağırtarak sıkça Kur ’lahza okutmuş, ayetler üstünde sohbetler etmiş, hafızlarla
meal ve tefsir konularında hafıza alış verişinde bulunmuştu Atatürk özel sohbetlerinde
öyle fazla defa dindar olmanın gerekliliğinden, Peygamber Efendimiz ’in hayatından,
Asrı Saadet ve Hulefayı Raşidin (dört halife) dönemlerinden, dinimizin yüceliğinden,
Allah ’ın kudretinden söz etmiştir İslam ’ın son ve din, Peygamberimiz
(tez) ’in de son peygamber olduğunu her fırsatta vurgulayan Atatürk, Türk milletine de
dindar olmayı, dinini öğrenmeyi öğütlemiştir

Atatürk, dinimizin hafıza ve mantığa yerinde olduğunu da aşağıdaki sözleriyle belirtmiştir:
“Özellikle bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır Bu ölçü ile hangi şeyin bu
dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz Hangi şey ancak akla, mantığa
halkın menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim dinimize de uygundur Bir şey akıl ve
mantığa, milletin menfaatine, İslam ’ın menfaatine uygunsa kimseye sormayın O şey
dinidir Eğer bizim dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı çok iyi
olmazdı, son din olmazdı (Atatürk ’ün Tavır ve Demeçleri II, 1923, s 127) İslam
dininin yüceliğini vurgulayan Atatürk, “Din vardır ve gereklidir Temeli fazla sağlam bir
dinimiz var Malzemesi iyi, ama bina, uzun asırlardır ihmale uğramış Harçlar
döküldükçe yeni harç yapıp binayı kuvvetlendirmek gereği duyulmamış Tersine olarak,
çoğu tanıdık olmayan unsur, binayı daha fazla hırpalamış demiştir Atatürk, dinin özü ile
tarih baştan başa dinin içine girmiş ve gelenekselleşmiş olan yanlış uygulamaları,
eklemeleri ve hurafeleri, birbirinden ayırmaktadır Ona tarafından dinin temelinde var olan
canlı, yaratıcı ve dinamik kişilik, vakit içersinde oluşan din dışı uygulamalarla
karışmış, hangisinin din, hangisinin ise din dışı olduğu süresiz bir ışık halkası gelmiştir
Atatürk, dinin özü ile tarih boyunca oluşan bu geleneksel yorumların birbirinden
ayrılmasını, dinin hakiki yönünün ortaya çıkarılmasının istemektedir Çünkü kullanılan
bir bina nasıl eskir ve yıpranırsa; yaşanılan din de içine hurafelerin karışmasıyla bozulur
İşte Atatürk ileri görüşlülüğü doğruca bunu görmüştür

Atatürk; Peygamber Efendimizi tanımış, onun üstün özelliklerini değişik
vesilelerle anlatmıştır: “O, Allah ’ın birinci ve en büyük kuludur O ’nun izinde bugün
milyonlarca insan yürüyor Benim, senin adın silinir; ama sonsuza dek o, ölümsüzdür
( Dr Utkan Kocatürk, Atatürk ’ün Hafıza ve Düşünceleri; Atatürk ve Din Eğitimi,
A Gürtaş, s 26) “Tarih, hakikatleri tahrif eden bir sanat değil, gösteren bir ilim
olmalıdır Bu minik harbte bile askerî dehâsı dek siyasî görüşüyle de yükselen bir
insanı, cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih çalışmamıza
katılamazlar Hz Muhammed (iddia) bu harb sonunda çevresindekilerin direnmelerini
yenerek ve kendisinin zarar görmüş olmasına bakmayarak, galip düşmanı takibe kalkışmamış
olsaydı, bugün yeryüzünde Müslümanlık diye bir varlık görülemezdi(fiemsettin
Günaltay, Ülkü Dergisi, Cilt: 9, Rakam: 100, 1945, s 3)

Atatürk dine tartı vermiş, milletin manevi değerlerine saygılı olmuştur 7 fiubat
1923 ’te Balıkesir Zağanos Paşa Camii ’nde Türkçe olarak bir hutbe okumuştur
Hutbenin başlangıç kısmı şöyledir: “Ey ahali Allah birdir, şanı büyüktür Allah ’ın
selameti, sevgisi üstüne olsun Peygamber Efendimiz Hazretleri, Allah kadar
insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi olarak seçilmiştir Koyduğu başlıca
kanunlar, hepimizce bilinmektedir ancak, Ulu Kur ’lahza ’daki ayetlerdir Çünkü, hakikate
uymamış olsaydı, bununla diğer ilahi ve tabii kanunlar aralarında çelişki olması gerekirdi
Çünkü bütün yaratılış kanunlarını yapan Cenabı Hakk ’tır (Sadi Borak, Atatürk ve
Din, s29)

Atatürk ’ün hayatı incelendiğinde, son derece kayda değer bir görünüm ile karşılaşırız
bir defa o, yaşadığı devrin din kültürüne epeyce üstteki seviyede sahip Müslüman,
mütedeyyin bir belli başlıbabadan dünyaya gelmiş biridir Birincil dini bilgilerini de onlardan
özellikle annesinden almış ve onun kadar yetiştirilmiştir Annesi Zübeyde Hanım,
onu, geleneklere uygun şekilde ilahilerle, yani Âmin Alayı ile semt mektebine
başlatmıştır İlköğrenimini gördüğü fiemsi Efendi Mektebi ve sonradan devam ettiği
Selanik Mülkiye İdadisi, devrinin şartları içinde önemli dini bilgiler veren öğretim
kuruluşlarıydı Hatta sonradan girdiği Selanik Askeri Rüştiyesi de, Manastır Askeri
İdadisi de, programlarında aynı ciddiyet ve seviyede din kültürü veren müesseselerdi
Onun Kur ’anı Kerimi anlayacak kadar Arapça bildiği de göz önünde bulundurulursa
dinî konulardaki uzmanlığı daha da iyi anlaşılmış olur

Atatürk, İslam ’a samimi olarak bağlıdır ve dinin eşsiz haliyle korunup yaşanılmasını
istemektedir İslam ’ın us, ilim, fen ve mantık dini olduğunu, insanlara ve milletlere
kimlik ve kişilikleriyle yaşama anlayışı tavsiye ettiğini belirtmektedir Bu sebeple, Türk
Milleti ’nin dinini öğrenmesi ve daha dindar olması gerektiğini söylemektedir
Cumhuriyetin ilanından hemencecik sonraları Kur ’anı Kerim ’in Türkçe tercümesi ve
tefsiri üzerinde büyük bir yarış ve faaliyet görülmektedir Atatürk, 1930 yılında,
Müslümanlar dinlerini içten öğrensinler diye, Kur ’lahza ’ı Türkçeye, yeni harşerle
tercüme ettirmiş ve hem, Hz Peygamber ’in hayatıyla ilgili bir kitabı çevirtmiştir
(Atatürk ’ün Hitabe ve Demeçleri, III, s85)

Hadimli Mehmet Vehbi Efendi ’nin “Hülasat ’ülIfade fi Tefsiri ’lKur ’lahza isimli
eseri ile Muhammed Hamdi Yazır ’ın “Yargı Dini Kur ’an Dili: Yeni Mealli Türkçe
Tefsir isimli eseri de dahil almak üzere, Cumhuriyetin birincil onbeş yılında, Kur ’anı
Kerim ’in tercüme ve tefsirine dair yazılıp neşredilen eser sayısı dokuza varmaktadır
(Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, 519281931)

Bunlardan Elmalılı Hoca ’nın tefsirini, Büyük Irk Meclisi ’nin kararı ile ve
Diyanet İşleri Başkanlığı ’nın bütçesine konulan tahsisatla yazdırıldığını, başlangıçta
mealin Mehmet Akif Bey merhum tarafından yapılmasının kararlaştırıldığını, lakin
Mehmet Akif Bey ’in bilahare bu görevi bırakıp, aldığı avansı da iade etmesi üstüne,
hem mealin, hem de tefsirin Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Öğretmen tarafından
yapıldığı bilinmektedir (Ahmet Gürtaş, Atatürk ve Din Eğitimi, Ankara1997, s39)
Atatürk, Kur ’anı Kerimin Türkçeye çevrilmesinin gerekçesi konusunda şöyle
diyordu: “Türkler dinlerinin ne olduğunu bilmiyorlar, bunun için Kur ’an Türkçe
olmalıdır (Osman Ergin, age, s, 51957)

Atatürk ’ün Kur ’lahzaı Kerim ’e aleyhinde ilgisi, sadece onun Türkçeye çevrilmesi ve
camilerde Türkçesinin de açıklanması konularına münhasır değildir O, Kur ’anı
Kerim ’in nazmı celilini de her zaman zevkle ve huşu ile dinlemiştir Bilhasa Ramazan
aylarında buna itina gösterirdi Bu konuda Hafız Yaşar Okur şöyle diyor:
“Ramazanların Atam için çok büyük bir önemi vardı Ramazan gelir gelmez incesaz
heyeti Çankaya Köşkü ’ne giremezdi Kandil geceleri de saz çaldırmazlardı Yalnızca
beni huzurlarına çağırır, Kur ’lahzaı Kerim ’den bazı sureler okuturlardı Ben okurken
gözleri bir noktaya takılır, derin bir huşu ile dinlerlerdi Ruhen fazla mütelezziz olduğu
her halinden anlaşılırdı

Ramazanlarda bir ay müddetle Hacı Bayramı Veli ve Zincirlikuyu camilerinde
şehitlerimizin ruhuna hatmi şerif okumamı emrederlerdi Büyük Atatürk bir çok
vesilelerle şöyle demiştir: “Mukaddes mihrabı, cehlin elinden alıp ehlinin eline tahsis etmek
zamanı gelmiştir

Bunu, dini davranışlarına tekrar tekrar düstur yapmışlardır Peygamber Efendimizden de
büyük takdirle bahsederlerdi O devirler için daima “Hz Peygamber ’in süreı
saadetlerinde diye saygı kelimeleri kullanırlardı Keza Peygamber Efendimizin
dirayetli bir devlet adamı, iyi bir başkomutan olduğunu da sıkça tekrarlardı
(Gotthart Jaschke, “Yeni Türkiye ’de Kur ’lahzaı Kerim Kursları, (Çeviri: Nimet
Arsan), İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, deri:5, cüz:l4, İstanbııl1973, s62)

Atatürk'ün Dine Verdiği Tartı
kaynak: dinibilcom *
 
858,505Konular
982,656Mesajlar
33,044Kullanıcılar
Mahmut343Son üye
Üst Alt