iltasyazilim
FD Üye
Asitler Ve Bazlar Ödevi,
Asitler Ve Bazlar Proje Ödevi,
Asitler Ve Bazlarla ilgili Proje ödevi
Baz kavramı her zaman, asit kavramına emrindeki kalmıştır Baz, asidin karşıtıdır; fakat baz olmadan hiçbir asit tepkimesi gerçekleşemez Bazların asitlerle tepkimeye girmesiyle, gene kayda değer bir bileşik sınıfı olan tuzlar ve su oluşur Bu bir nötrleşme (yansızlaşma) tepkimesidir; çünkü reaksiyon ürünü olan tuz bundan böyle ne asit, ne de baz özelliği taşıyan nötr veya yansız bir bileşiktir
1887 ’de Svante Arrhenius, sulu bir çözeltide iyonun var olduğu kuramını açıklarken, asit çözeltilerinin H + iyonları, baz çözeltilerinin de OH iyonları içerdiğini belirtmişti1923 ’te Brönsted ve Lowry birbirlerinden bağımsız olarak, fakat, bununla birlikte, daha genel bir tanımlama önerdiler: Asit, kimyasal reaksiyon sırasında, her zaman, bir proton vermeye elverişliyse, baz da bu protonun alıcısıdır Bir maddenin baz olabilmesi için protonu “bağlayacak, her hangi bir kimyasal bağda kullanılmamış bir elektron çifti taşıması gerekmektedir Fakat, yitirilecek protonu olduğu sürece asit olan madde, bu protonu yitirdiği lahza baza dönüşür Gerçekten, protonunu yitiren asitte bir elektron çifti kalır Asit – baz tepkimesi kavramına, “asit baz çifti veya “aside eşlenik baz kavramı eklenir Bu Nedenle asetik asit (CH 3 – COOH), asetik asit tuzu iyonunu (CH 3 – COO) veya eşlenik bazlarını karşılar Amonyak (NH 3 ) da, NH 4 + asidinin karşıladığı bazdır
NH 3 + H 2 O D NH 4 + + OH
Baz bir molekül (CH 3 – NH 2 veya metilamin ), ya da OH , CH 3 – COO gibi bir anyon olabilir Bu asit baz tepkimeleri, proton aktarımlarına dönüşürler 1938 ’te, Lewis bu kuramı, asidin, bazın verdiği elektron çiftinin alıcısı olduğunu belirterek genelleştirmiştir Bu durumda bir kovalans bono oluşur Ama bu sonuncu tasvir, Brönsted ’in baz tanımına yeni bir şey eklemez
ASİT – BAZ TEPKİMESİ (BRÖNSTED)
B + AH u BH + A
baz asit asit baz
Bazlar genelde molekülünde bir hidroksil grubu (OH ) ile asgari bir metal atomu bulunan bileşikler olarak tanımlar; bu nedenle kimyasal açıdan metal hidroksitleri sayılır Bunların çoğu suda çözünmeyen katı bileşiklerdir Ama bazıları, mesela metal atomları içermeyen amonyağın (NH 3 ) ve sodyum, potasyum gibi alkali metallerin hidroksitleri suda zahmetsizce çözünür Sanayi açısından büyük bir siklet içeren bu bazlara alkaliler denir Alkali terimi , “kül anlamındaki Arapça bir sözcükten türetilmiştir Çünkü bu bileşikler önceden odun ve bitki küllerinden elde edilirdi Gerçekte de alkalilerin küllü suyu hatırlatan kendine özgü, acımsı bir tadı vardır Bu çözeltiler deriye kaygan bir intiba bırakır ve baz belirteci olarak kullanılan kırmızı turnusol kağıdının rengini maviye dönüştürür
Kostik (brülör) alkali denen en kuvvetli bazlar, büyük bir dikkatle ve sakınılarak kullanılması gereken çok tehlikeli maddelerdir İnsanın üzerine sıçradığında giysilerini parçalayan ve derisini ateş ve kaynar su gibi yakan bu maddelerin kazayla yutulması da yemek borusunun ve midenin delinmesiyle, hatta ölümle sonuçlanan ağır yanıklara yol açar Sanayide fazla kayda değer uygulamaları olan bu bileşikler arasında en fazla kullanılanları sodyum hidroksit (sudkostik ) potasyum hidroksit (potas kostik) kalsiyum hidroksit (sönmüş kireç ) ve amonyum hidroksittir (amonyaklı su)
En kayda değer alkalilerden biri olan sudkostik beyaz renkli bir bileşiktir Ya ince levha ve çubuklar halinde katı olarak ya da suda eritilerek istikrarsız halde satışa sunulur Sabun yapımında ve reyon denilen yapay ipek kumaşların üretiminde fazla kayda değer bir çiğ madde olan sudkostik, hem pamuk ipliklerine sağlamlık ve parlaklık kazandırmak nedeniyle pamuklu dokuma sanayisinde de kullanılır
Potaskostiğin sanayideki en önemli tatbik alanı arap sabunu ve değişik temizleme maddelerinin üretimidir Sönmüş kireçten inşaat sanayisinde sıva, çimento ve boya yapımında, ayrıca asitli toprakları nötrleştirmek için tarımda yararlanılır Yaygın fakat hatalı bir adlandırmayla kısaca amonyak olarak aşina amonyaklı su evlerde en fazla kullanılan temizleme maddelerinden biridir Tüm yağ ve kirleri çözen bu alaşım bilhassa banyo küveti, lavabo ve cam temizleyicileri bileşimine katılır Gene kısaca karbonat tozu olarak veya karbonat olarak bilinen sodyum di karbonat oldukça çelimsiz bir alkalidir Kabartma tozlarının ve bazı köpüklü içeceklerin yapımında kullanılır; midedeki artı asidi giderdiği için mide yanmalarına ve arı sokmasından dolayı meydana gelen ağrıya aleyhinde etkilidir
Dünyanın bir çok uygun, bilhassa ABD ’nin batısında alkali topraklar denen geniş topraklar vardır Bu bölgelerde çok eksik yağmur yağdığı için, çözünebilen tuzlar yağmur suyuna karışarak akıp gitmez ve alkaliler toprakta birikir Alkali oranı çok yüksek olan topraklarda böylece eksik bitki ve hayvanın yaşama şansı olduğundan, sonunda bu bölgeler verimsiz alanlara dönüşür
NASIL HAZIRLANIRLAR?
Bazlar dağıtılmış yollarla hazırlanır Bu yöntemlerin başlıcaları aralarında, NaOH ve KOH için alkali klorürlerin elektroliz aracılığıyla ayrışmaları amonyağın (NH 3 )doğrudan bileşimi kireç ve barit için, suyla “söndürmeyle süren karbonatların ısıl bozulmaları (piroliz) sayılabilir
Bazlar dağıtılmış alanlarda kullanılmalarının yanı sıra bir ortamın PH ’ını yükseltir ve ester hidrolizi tepkimelerini sonuçlandırır
I II ASİTLER
I II A ASİTİN TANIMI, BULUNUŞU, ELDESİ VE ÖZELLİKLERİ
Kimyada turnusolün mavi rengini kırmızıya dönüşüm özelliği içeren hidrojenli bileşiklere “asit denir Ayrıca “asit suda çözündüğünde H + iyonları veren hidrojenli kimyasal bir türdür Asitler: kimi metallerle (örn:demir) tepkimeye girerek hidrojen açığa çıkarırlar; bazlarla tepkimeye girip, bileşimlerindeki hidrojenin, yerine maden alarak, tuzları meydana getirirler; bazı kimyasal tepkimeleri ise hızlandırırlar (asit katalizi)
Sirke bir başka deyişle asetik asit, XIIIyy ’da değin aşina tek asitti Günümüzde kimya sanayisinin büyük bölümü, az sayıda asidin, (sözgelimi sülfürik, nitrik, asetik ve hidroklorik asitler ) üretime veya kullanıma dayanır
Önceden tadı ekşi olan, suda eriyebilen, sodyum hidroksit (NaOH), potasyum hidroksit (KOH) gibi alkali nitelik belirten maddelere karıştırılınca, bu alkali özellikleri gideren, mavi turnusol kağıdının rengini kırmızıya çeviren her madde asit sayılırdı Ancak, şapın ve daha birkaç maddenin asitlikle hiç ilgileri olmadığı halde benzer özellikleri taşıdıkları anlaşılınca bu sayılan özelliklerin asitleri tanımlamaya tatmin edici olmadığı anlaşıldı
Fransız kimyager Antoine Laurent Lavoisier (17431794) elementlerin havada yanarak meydana getirdikleri oksitlerin, su ile birleşince, asitleri meydana getirdikleri sonucuna varmıştı Örneğin; SO 2 +H 2 O H 2 SO 3 (sülfürüz asit) gibi Dolayısıyla asitlerin özelliklerinin içlerindeki oksijenden ileri geldiği görünüşünü savunuyordu Bunun sonucu olarak, oksijene gereğinden artı tartı vermişti Gel gelelim, hidroklorik asit (HC1) ,vb gibi oksijensiz asitlerin varlığı ortaya çıkınca Lavoisier ‘nin kuramı da değerini yitirdi; oksijenli asitler, “oksi asitler “ adı altında, ötekilerden ayırt edilmeye başlandı sonra İngiliz bilgini Humphrey Devy (1778 – 1829), asit özelliği belirten maddelerdeki özelliklerin, içlerindeki oksijenden yok, hidrojenden ileri geldiğini öne sürdü 1887 ’de Svante Arrhenius, asitlerin, bazların ve tuzların sudaki çözeltilerin elektriksel davranışlarını açıklamak için bir iyon ayrışması kuramı geliştirdi Elektrolit adını verdiği maddeleri şöyle tanımladı: erimiş veya suda çözünmüş bu maddeler, elektriği iletir ve elektrik onları ayrıştırır Asitler H + iyonları veren elektrditlerdir; bazlarsa aksine OH hidroksil iyonları oluşturur
Asetik asit (CH 3 COOH) molekülü koyu mavi küreler karbonu,açık mavi olanlar hidrojeni, pembeler ise oksijeni gösterir
Çizim1
Bir su molekülünün oluşumu enerjik asit ve cılız asit
(çizim 2)
bir metalin çözünmesi (çizim3)
8
Arrhenius kuramı, yalnızca sulu çözeltiler için geçerlidir Ama 1923 ’te Johannes Nicolaus Brönsted kullanılan çözücü ne olursa olsun H + iyonu rolünü ifade eden yeni bir tarif önermiştir Brönsted ’e göre asit, bir H + iyonu bırakmaya kullanışlı bir maddedir Bazsa, söz konusu iyonu alan maddedir; dolaysıyla, eşlenik asit – baz çifti ortaya çıkar
Asit D Baz + H +
Aynı yıl Gilbert Newton Lewis ( 1875 – 1946) yansızlaştırmayı, renkli ayıraçların tepkimelerini ve katalizi ayırıcı özellik alarak, asit özelliklerini bildiren bütün maddeleri bir küme içinde toplamaya ve elektron yapılarında ortak bir özellik bulmaya çalışmıştır Asitler, bazların verdiği elektron çiftini alan ve iki taraflı bir birleşme bağı oluşturan maddelerdir Bütün Brönsted asitleri bu tanıma girer ( H + ) iyonu bir elektron çifti alabilir, fakat bu tanıma AlC 13 , SO 3 vb maddeleri de eklemek gerekir Brönsted kuramı hidrojenli asitler için kullanılır, dolayısıyla Lewis asitleri söz konusudur
Başlıca mineral asitler arasında nitrik asit ( HNO 3 ), sülfürik asit ( H 2 SO 4 ) ve hidroklorik asit (HCl) sayılabilir İki H + iyonu açığa çıkarılabilen sülfürik asit, bir di asit oluşturur Fosforik asitse (H 3 PO 4 ) bir triasittir, yani üç H + iyonu açığa çıkarır Kimya sanayisinde büyük ölçüde üretilen ve tüketilen bu asitler, gübre ( nitratlar ve fosfatlar), plastik madde, badana, patlayıcı, parfüm, ilaç sanayisi ürünleri vb üretiminde ya ham maddeyi ya da ara maddeyi oluştur Organik asitler, organik kimyayı ilgilendirir ve asgari bir karboksil kökü (COOH) içerirler; aralarında, esas biyokimyasal, maddelerin bileşenlerini oluşturan aminoasitlerin ve yağ asitlerinin de yer alması sebebiyle, çok büyük tartı taşırlar
NASIL ELDE EDİLİR?
Hangi asit elde edilmek isteniyorsa, o asidin tuzu alınır; elde edilecek asitten daha eksik uçucu olan başka bir asitle işlenir Mesela;
NaCl + H 2 SO 4 NaHSO 4 + HCl
alıntı *
Asitler Ve Bazlar Proje Ödevi,
Asitler Ve Bazlarla ilgili Proje ödevi
Baz kavramı her zaman, asit kavramına emrindeki kalmıştır Baz, asidin karşıtıdır; fakat baz olmadan hiçbir asit tepkimesi gerçekleşemez Bazların asitlerle tepkimeye girmesiyle, gene kayda değer bir bileşik sınıfı olan tuzlar ve su oluşur Bu bir nötrleşme (yansızlaşma) tepkimesidir; çünkü reaksiyon ürünü olan tuz bundan böyle ne asit, ne de baz özelliği taşıyan nötr veya yansız bir bileşiktir
1887 ’de Svante Arrhenius, sulu bir çözeltide iyonun var olduğu kuramını açıklarken, asit çözeltilerinin H + iyonları, baz çözeltilerinin de OH iyonları içerdiğini belirtmişti1923 ’te Brönsted ve Lowry birbirlerinden bağımsız olarak, fakat, bununla birlikte, daha genel bir tanımlama önerdiler: Asit, kimyasal reaksiyon sırasında, her zaman, bir proton vermeye elverişliyse, baz da bu protonun alıcısıdır Bir maddenin baz olabilmesi için protonu “bağlayacak, her hangi bir kimyasal bağda kullanılmamış bir elektron çifti taşıması gerekmektedir Fakat, yitirilecek protonu olduğu sürece asit olan madde, bu protonu yitirdiği lahza baza dönüşür Gerçekten, protonunu yitiren asitte bir elektron çifti kalır Asit – baz tepkimesi kavramına, “asit baz çifti veya “aside eşlenik baz kavramı eklenir Bu Nedenle asetik asit (CH 3 – COOH), asetik asit tuzu iyonunu (CH 3 – COO) veya eşlenik bazlarını karşılar Amonyak (NH 3 ) da, NH 4 + asidinin karşıladığı bazdır
NH 3 + H 2 O D NH 4 + + OH
Baz bir molekül (CH 3 – NH 2 veya metilamin ), ya da OH , CH 3 – COO gibi bir anyon olabilir Bu asit baz tepkimeleri, proton aktarımlarına dönüşürler 1938 ’te, Lewis bu kuramı, asidin, bazın verdiği elektron çiftinin alıcısı olduğunu belirterek genelleştirmiştir Bu durumda bir kovalans bono oluşur Ama bu sonuncu tasvir, Brönsted ’in baz tanımına yeni bir şey eklemez
ASİT – BAZ TEPKİMESİ (BRÖNSTED)
B + AH u BH + A
baz asit asit baz
Bazlar genelde molekülünde bir hidroksil grubu (OH ) ile asgari bir metal atomu bulunan bileşikler olarak tanımlar; bu nedenle kimyasal açıdan metal hidroksitleri sayılır Bunların çoğu suda çözünmeyen katı bileşiklerdir Ama bazıları, mesela metal atomları içermeyen amonyağın (NH 3 ) ve sodyum, potasyum gibi alkali metallerin hidroksitleri suda zahmetsizce çözünür Sanayi açısından büyük bir siklet içeren bu bazlara alkaliler denir Alkali terimi , “kül anlamındaki Arapça bir sözcükten türetilmiştir Çünkü bu bileşikler önceden odun ve bitki küllerinden elde edilirdi Gerçekte de alkalilerin küllü suyu hatırlatan kendine özgü, acımsı bir tadı vardır Bu çözeltiler deriye kaygan bir intiba bırakır ve baz belirteci olarak kullanılan kırmızı turnusol kağıdının rengini maviye dönüştürür
Kostik (brülör) alkali denen en kuvvetli bazlar, büyük bir dikkatle ve sakınılarak kullanılması gereken çok tehlikeli maddelerdir İnsanın üzerine sıçradığında giysilerini parçalayan ve derisini ateş ve kaynar su gibi yakan bu maddelerin kazayla yutulması da yemek borusunun ve midenin delinmesiyle, hatta ölümle sonuçlanan ağır yanıklara yol açar Sanayide fazla kayda değer uygulamaları olan bu bileşikler arasında en fazla kullanılanları sodyum hidroksit (sudkostik ) potasyum hidroksit (potas kostik) kalsiyum hidroksit (sönmüş kireç ) ve amonyum hidroksittir (amonyaklı su)
En kayda değer alkalilerden biri olan sudkostik beyaz renkli bir bileşiktir Ya ince levha ve çubuklar halinde katı olarak ya da suda eritilerek istikrarsız halde satışa sunulur Sabun yapımında ve reyon denilen yapay ipek kumaşların üretiminde fazla kayda değer bir çiğ madde olan sudkostik, hem pamuk ipliklerine sağlamlık ve parlaklık kazandırmak nedeniyle pamuklu dokuma sanayisinde de kullanılır
Potaskostiğin sanayideki en önemli tatbik alanı arap sabunu ve değişik temizleme maddelerinin üretimidir Sönmüş kireçten inşaat sanayisinde sıva, çimento ve boya yapımında, ayrıca asitli toprakları nötrleştirmek için tarımda yararlanılır Yaygın fakat hatalı bir adlandırmayla kısaca amonyak olarak aşina amonyaklı su evlerde en fazla kullanılan temizleme maddelerinden biridir Tüm yağ ve kirleri çözen bu alaşım bilhassa banyo küveti, lavabo ve cam temizleyicileri bileşimine katılır Gene kısaca karbonat tozu olarak veya karbonat olarak bilinen sodyum di karbonat oldukça çelimsiz bir alkalidir Kabartma tozlarının ve bazı köpüklü içeceklerin yapımında kullanılır; midedeki artı asidi giderdiği için mide yanmalarına ve arı sokmasından dolayı meydana gelen ağrıya aleyhinde etkilidir
Dünyanın bir çok uygun, bilhassa ABD ’nin batısında alkali topraklar denen geniş topraklar vardır Bu bölgelerde çok eksik yağmur yağdığı için, çözünebilen tuzlar yağmur suyuna karışarak akıp gitmez ve alkaliler toprakta birikir Alkali oranı çok yüksek olan topraklarda böylece eksik bitki ve hayvanın yaşama şansı olduğundan, sonunda bu bölgeler verimsiz alanlara dönüşür
NASIL HAZIRLANIRLAR?
Bazlar dağıtılmış yollarla hazırlanır Bu yöntemlerin başlıcaları aralarında, NaOH ve KOH için alkali klorürlerin elektroliz aracılığıyla ayrışmaları amonyağın (NH 3 )doğrudan bileşimi kireç ve barit için, suyla “söndürmeyle süren karbonatların ısıl bozulmaları (piroliz) sayılabilir
Bazlar dağıtılmış alanlarda kullanılmalarının yanı sıra bir ortamın PH ’ını yükseltir ve ester hidrolizi tepkimelerini sonuçlandırır
I II ASİTLER
I II A ASİTİN TANIMI, BULUNUŞU, ELDESİ VE ÖZELLİKLERİ
Kimyada turnusolün mavi rengini kırmızıya dönüşüm özelliği içeren hidrojenli bileşiklere “asit denir Ayrıca “asit suda çözündüğünde H + iyonları veren hidrojenli kimyasal bir türdür Asitler: kimi metallerle (örn:demir) tepkimeye girerek hidrojen açığa çıkarırlar; bazlarla tepkimeye girip, bileşimlerindeki hidrojenin, yerine maden alarak, tuzları meydana getirirler; bazı kimyasal tepkimeleri ise hızlandırırlar (asit katalizi)
Sirke bir başka deyişle asetik asit, XIIIyy ’da değin aşina tek asitti Günümüzde kimya sanayisinin büyük bölümü, az sayıda asidin, (sözgelimi sülfürik, nitrik, asetik ve hidroklorik asitler ) üretime veya kullanıma dayanır
Önceden tadı ekşi olan, suda eriyebilen, sodyum hidroksit (NaOH), potasyum hidroksit (KOH) gibi alkali nitelik belirten maddelere karıştırılınca, bu alkali özellikleri gideren, mavi turnusol kağıdının rengini kırmızıya çeviren her madde asit sayılırdı Ancak, şapın ve daha birkaç maddenin asitlikle hiç ilgileri olmadığı halde benzer özellikleri taşıdıkları anlaşılınca bu sayılan özelliklerin asitleri tanımlamaya tatmin edici olmadığı anlaşıldı
Fransız kimyager Antoine Laurent Lavoisier (17431794) elementlerin havada yanarak meydana getirdikleri oksitlerin, su ile birleşince, asitleri meydana getirdikleri sonucuna varmıştı Örneğin; SO 2 +H 2 O H 2 SO 3 (sülfürüz asit) gibi Dolayısıyla asitlerin özelliklerinin içlerindeki oksijenden ileri geldiği görünüşünü savunuyordu Bunun sonucu olarak, oksijene gereğinden artı tartı vermişti Gel gelelim, hidroklorik asit (HC1) ,vb gibi oksijensiz asitlerin varlığı ortaya çıkınca Lavoisier ‘nin kuramı da değerini yitirdi; oksijenli asitler, “oksi asitler “ adı altında, ötekilerden ayırt edilmeye başlandı sonra İngiliz bilgini Humphrey Devy (1778 – 1829), asit özelliği belirten maddelerdeki özelliklerin, içlerindeki oksijenden yok, hidrojenden ileri geldiğini öne sürdü 1887 ’de Svante Arrhenius, asitlerin, bazların ve tuzların sudaki çözeltilerin elektriksel davranışlarını açıklamak için bir iyon ayrışması kuramı geliştirdi Elektrolit adını verdiği maddeleri şöyle tanımladı: erimiş veya suda çözünmüş bu maddeler, elektriği iletir ve elektrik onları ayrıştırır Asitler H + iyonları veren elektrditlerdir; bazlarsa aksine OH hidroksil iyonları oluşturur
Asetik asit (CH 3 COOH) molekülü koyu mavi küreler karbonu,açık mavi olanlar hidrojeni, pembeler ise oksijeni gösterir
Çizim1
Bir su molekülünün oluşumu enerjik asit ve cılız asit
(çizim 2)
bir metalin çözünmesi (çizim3)
8
Arrhenius kuramı, yalnızca sulu çözeltiler için geçerlidir Ama 1923 ’te Johannes Nicolaus Brönsted kullanılan çözücü ne olursa olsun H + iyonu rolünü ifade eden yeni bir tarif önermiştir Brönsted ’e göre asit, bir H + iyonu bırakmaya kullanışlı bir maddedir Bazsa, söz konusu iyonu alan maddedir; dolaysıyla, eşlenik asit – baz çifti ortaya çıkar
Asit D Baz + H +
Aynı yıl Gilbert Newton Lewis ( 1875 – 1946) yansızlaştırmayı, renkli ayıraçların tepkimelerini ve katalizi ayırıcı özellik alarak, asit özelliklerini bildiren bütün maddeleri bir küme içinde toplamaya ve elektron yapılarında ortak bir özellik bulmaya çalışmıştır Asitler, bazların verdiği elektron çiftini alan ve iki taraflı bir birleşme bağı oluşturan maddelerdir Bütün Brönsted asitleri bu tanıma girer ( H + ) iyonu bir elektron çifti alabilir, fakat bu tanıma AlC 13 , SO 3 vb maddeleri de eklemek gerekir Brönsted kuramı hidrojenli asitler için kullanılır, dolayısıyla Lewis asitleri söz konusudur
Başlıca mineral asitler arasında nitrik asit ( HNO 3 ), sülfürik asit ( H 2 SO 4 ) ve hidroklorik asit (HCl) sayılabilir İki H + iyonu açığa çıkarılabilen sülfürik asit, bir di asit oluşturur Fosforik asitse (H 3 PO 4 ) bir triasittir, yani üç H + iyonu açığa çıkarır Kimya sanayisinde büyük ölçüde üretilen ve tüketilen bu asitler, gübre ( nitratlar ve fosfatlar), plastik madde, badana, patlayıcı, parfüm, ilaç sanayisi ürünleri vb üretiminde ya ham maddeyi ya da ara maddeyi oluştur Organik asitler, organik kimyayı ilgilendirir ve asgari bir karboksil kökü (COOH) içerirler; aralarında, esas biyokimyasal, maddelerin bileşenlerini oluşturan aminoasitlerin ve yağ asitlerinin de yer alması sebebiyle, çok büyük tartı taşırlar
NASIL ELDE EDİLİR?
Hangi asit elde edilmek isteniyorsa, o asidin tuzu alınır; elde edilecek asitten daha eksik uçucu olan başka bir asitle işlenir Mesela;
NaCl + H 2 SO 4 NaHSO 4 + HCl
alıntı *