iltasyazilim
FD Üye
Duyumsuzlaşma faydaları nelerdir
Dağıtılmış sebeplerle ameliyat olan dostlarımızı ziyaret eder, ameliyatının nasıl geçtiğini sorarız Onlardan genelde şunu işitiriz: ''Bana bir iğne yaptılar, ondan sonrasını hiç hatırlamıyorum'' Ameliyatlarda ağrı ve acı hissini engelleyen, anestezidir 150 sene öncesine dek, günümüz açısından değerlendirildiğinde oldukça basit ameliyatlar bile hastalar açısından oldukça sancılı geçmekteydi
İbn Sina (9801037), ElKanun fi'tTıbadlı eserinde, anesteziyi duygusal uyuşturan, soğutucu bir devaolarak tanımlar İbn Sina, anesteziklerin (uyuşturucuların) ve analjeziklerin (sızı kesicilerin) etki yollarını, fizyopatolojik yorumlamalarla açıkladıktan daha sonra, sancı çare metotlarını şöyle özetler:
1 Keten tohumu ve dereotundan yapılmış lapa, ağrıyan yere başvuru edilir
2 Ağrının bulunduğu yerde nem artırılır ya da narkotiklerle uyku sağlanarak hassasiyet azaltılır
3 Soğuk nesnelerle veya analjezik ve anestetik ilâçlarla ağrı yitimi ve anestezi sağlanır
11 yüzyıl İslâm âlimi Bîrûnî, ağrı kesici, anestetik maddeleri anlattığı yazılarında, banotu ve mandragoranın yanısıra, boynuzlu gelincik ile iris (süsen) bitkisinin kök yumrularının (rizom) gül yağı ve sirke ile kaynatılmasından elde edilen ilâçlardan bahseder Semarkandî 1213 yüzyıllarda afyon, mandragora, banotu, marul, kunduz hayası, sarı sabır ve kişniş bitkilerinin analjezik, sedatif (rahatlatıcı), anestetik, hipnotik tesirlerinden bahsetmektedir
17 asır sonlarında İtalya'da uygulanan bir usûlde, hekimler hastalarını şuurları kaybolana dek soluksuz bırakıyor (asfiksi yöntemi) ve bayılan hastaya anında işlem yapıyorlardı Fiilen operasyonlar, kolüçgenin taban olmayan kenarı kesme gibi kısa sürede tamamlanan işlemlerdi Bu dönemde en makbul cerrahlar, kesme işini en kısa sürede yapanlardı Çünkü hasta duyumsuzlaşma uygulamasına alt olarak ölmediyse, kesim sırasında uyanabilirdi Başka bir uyuşturma biçiminde de, hasta bir bademin kabuğunu kıracak kadar sert, lakin çekirdeğini kırmayacak değin ölçülübir darbeyle bayıltılıyordu Bu usullerde az önce bayıltma safhasındayken çok sayıda hastanın kaybedildiği acı bir gerçekti
Boston Massachusetts General Hastanesi'nde anatomik yapı ve cerrahi profesörü olan Hekim Warren (1846), işlem sırasında hastaların canhıraş bağrışlarının etraftan duyulmasını önlemek için, ameliyathanesini binanın en üstteki katına kurmuştu Warren, bir elinde pens, diğerinde bistüri ile hastanın dilini tetkik ederken, hasta farkına varmadan pens ile dili tutar, dışarı çeker ve bir hamlede bistüri ile dili keserdi daha sonra da dargın bir demirle, dilin geri kalan kısmını dağlardı Hekim Warren, bu esnada bağırış, haykırma, çırpınmalara kılını kıpırdatmadan bakar, görünüşe göre bunlardan hiç rahatsız olmazdı Çünkü işini tam edebilmek için böyle elde etmek zorunda olduğunu düşünürdü Hekim Warren, duyu yitimi alanında yeterince ilerleme olduktan sonradan yaptığı sızısız birincil operasyonun bitiminde gözyaşlarını tutamamıştır
İngiliz Kadın Doktoru James Young Simpson, talebeliğinde bir işlem esnasında fenalaşır Bu sebeple hekimlikten vazgeçmeyi düşünür Robert Liston; Londra University College'in meşhur cerrahi profesörüdür Anestezinin hemen şimdi gelişmediği o dönemin şartlarında 28 saniye içinde bir bacağı kesmek mecburiyetinde kalmıştır
Bu örneklerde de görüldüğü gibi, anestezinin hemen şimdi keşfedilmediği dönemlerde, cerrahlar işlerini bir ân önce bitirmek mecburiyetinde kalmış; bu da onların uyuşmuş, katı kişiler olarak anılmalarına sebep olmuştur Bu durum, William Thomas Morton'un 1846 yılında ilk hissizlik uygulamasına kadar sürer
Genel mânâda uyuşturma, herhangi bir cerrahî müdahale öncesi, canlıların vücudunun bütününde veya belirtilen bir kesimindeki acı ve sancı hissinin değil edilmesi demektir
Genel duyu yitimi esnasında; şuur kaybı, ağrının kesilmesi, duyumsuzlaşma ve adale gevşemesi oluşmaktadır Anesteziye genelde solunun aracılığıyla veya ilâcın damar içine enjeksiyonuyla başlanır Önce hastada şuur kaybı gerçekleşir; arkasından adale gevşetici ilâçlar ile hasta geçici felç hâline sokulur Dolayısıyla operasyon ardına kadar ventilatör denen solunum cihazları ile sun'î teneffüs yaptırılır Bu iş için hastanın benzi atmış borusuna bir tüp (endotrakeal tüp) yerleştirilerek, hasta anestezi makinesine bağlanır Cihaz vasıtasıyla hastaya oksijen, hava ve anestezik gaz karışımı verilir Hastanın ameliyat her tarafında solunum, kan basıncı, kalb ritmi gibi tüm hayatî fonksiyonları, kanamalar ve verilecek sıvılar uyuşma doktoru kadar peşine düşüp takip edilir Bu şekilde yukarıda kayıtlı fonksiyonların devamı sağlanır Ameliyat bittiğinde anestezik ilâçlar kesilir Adale gevşetici ilâçların tesiri ortadan kalktıktan daha sonra, hastanın solunumu yeterliyse, nefes borusundaki tüp çıkarılarak hasta uykudan kalkma odasına alınır
Kenevir, afyon ve koka bitkilerinin aromasında bulunan kimyevî maddeler, anestezinin başlıca kaynağını teşkil eder Başlangıçta duyu yitimi için kullanılan bu ajanlar ve onların bazı sentetik benzerleri ameliyat sonrası ağrıların dindirilmesinde de kullanılmaktadır
Günümüzde damardan veya solunum aracılığıyla bahşedilen anestetiklerin kullanımı, uzun bir eğitim ve tecrübe sürecini gerektirmektedir Hekimler bu maddeleri uygulayabilmek için tıp fakültesini bitirdikten daha sonra, dört yıl daha uyuşma uzmanlaşma eğitimi almaktadır Bu maddeler, ancak hastane şartlarında, ameliyathane ortamında hastaya uygulanır
Bu kimyevî maddelerin, dozu üzerinde son iki asırdır yapılan incelemeler, bu hususta önemli mesafeler alınmasına vesile olmuştur Hissizlik meselesi; Uyuşturucu maddeler niçin yaratılmış olabilir?sorusunun güzel bir cevabıdır Allah (celle celâluhu) tarafından uyuşturma için bir nimet olarak yaratılan kenevir, afyon ve koka bitkilerini ve onların sentetik benzerlerini hekimler, insanların yaşamasına vesile olmak için kullanırken, art niyetli bazı kimseler de insanları zehirlemek için kullanmaktadır
*
Dağıtılmış sebeplerle ameliyat olan dostlarımızı ziyaret eder, ameliyatının nasıl geçtiğini sorarız Onlardan genelde şunu işitiriz: ''Bana bir iğne yaptılar, ondan sonrasını hiç hatırlamıyorum'' Ameliyatlarda ağrı ve acı hissini engelleyen, anestezidir 150 sene öncesine dek, günümüz açısından değerlendirildiğinde oldukça basit ameliyatlar bile hastalar açısından oldukça sancılı geçmekteydi
İbn Sina (9801037), ElKanun fi'tTıbadlı eserinde, anesteziyi duygusal uyuşturan, soğutucu bir devaolarak tanımlar İbn Sina, anesteziklerin (uyuşturucuların) ve analjeziklerin (sızı kesicilerin) etki yollarını, fizyopatolojik yorumlamalarla açıkladıktan daha sonra, sancı çare metotlarını şöyle özetler:
1 Keten tohumu ve dereotundan yapılmış lapa, ağrıyan yere başvuru edilir
2 Ağrının bulunduğu yerde nem artırılır ya da narkotiklerle uyku sağlanarak hassasiyet azaltılır
3 Soğuk nesnelerle veya analjezik ve anestetik ilâçlarla ağrı yitimi ve anestezi sağlanır
11 yüzyıl İslâm âlimi Bîrûnî, ağrı kesici, anestetik maddeleri anlattığı yazılarında, banotu ve mandragoranın yanısıra, boynuzlu gelincik ile iris (süsen) bitkisinin kök yumrularının (rizom) gül yağı ve sirke ile kaynatılmasından elde edilen ilâçlardan bahseder Semarkandî 1213 yüzyıllarda afyon, mandragora, banotu, marul, kunduz hayası, sarı sabır ve kişniş bitkilerinin analjezik, sedatif (rahatlatıcı), anestetik, hipnotik tesirlerinden bahsetmektedir
17 asır sonlarında İtalya'da uygulanan bir usûlde, hekimler hastalarını şuurları kaybolana dek soluksuz bırakıyor (asfiksi yöntemi) ve bayılan hastaya anında işlem yapıyorlardı Fiilen operasyonlar, kolüçgenin taban olmayan kenarı kesme gibi kısa sürede tamamlanan işlemlerdi Bu dönemde en makbul cerrahlar, kesme işini en kısa sürede yapanlardı Çünkü hasta duyumsuzlaşma uygulamasına alt olarak ölmediyse, kesim sırasında uyanabilirdi Başka bir uyuşturma biçiminde de, hasta bir bademin kabuğunu kıracak kadar sert, lakin çekirdeğini kırmayacak değin ölçülübir darbeyle bayıltılıyordu Bu usullerde az önce bayıltma safhasındayken çok sayıda hastanın kaybedildiği acı bir gerçekti
Boston Massachusetts General Hastanesi'nde anatomik yapı ve cerrahi profesörü olan Hekim Warren (1846), işlem sırasında hastaların canhıraş bağrışlarının etraftan duyulmasını önlemek için, ameliyathanesini binanın en üstteki katına kurmuştu Warren, bir elinde pens, diğerinde bistüri ile hastanın dilini tetkik ederken, hasta farkına varmadan pens ile dili tutar, dışarı çeker ve bir hamlede bistüri ile dili keserdi daha sonra da dargın bir demirle, dilin geri kalan kısmını dağlardı Hekim Warren, bu esnada bağırış, haykırma, çırpınmalara kılını kıpırdatmadan bakar, görünüşe göre bunlardan hiç rahatsız olmazdı Çünkü işini tam edebilmek için böyle elde etmek zorunda olduğunu düşünürdü Hekim Warren, duyu yitimi alanında yeterince ilerleme olduktan sonradan yaptığı sızısız birincil operasyonun bitiminde gözyaşlarını tutamamıştır
İngiliz Kadın Doktoru James Young Simpson, talebeliğinde bir işlem esnasında fenalaşır Bu sebeple hekimlikten vazgeçmeyi düşünür Robert Liston; Londra University College'in meşhur cerrahi profesörüdür Anestezinin hemen şimdi gelişmediği o dönemin şartlarında 28 saniye içinde bir bacağı kesmek mecburiyetinde kalmıştır
Bu örneklerde de görüldüğü gibi, anestezinin hemen şimdi keşfedilmediği dönemlerde, cerrahlar işlerini bir ân önce bitirmek mecburiyetinde kalmış; bu da onların uyuşmuş, katı kişiler olarak anılmalarına sebep olmuştur Bu durum, William Thomas Morton'un 1846 yılında ilk hissizlik uygulamasına kadar sürer
Genel mânâda uyuşturma, herhangi bir cerrahî müdahale öncesi, canlıların vücudunun bütününde veya belirtilen bir kesimindeki acı ve sancı hissinin değil edilmesi demektir
Genel duyu yitimi esnasında; şuur kaybı, ağrının kesilmesi, duyumsuzlaşma ve adale gevşemesi oluşmaktadır Anesteziye genelde solunun aracılığıyla veya ilâcın damar içine enjeksiyonuyla başlanır Önce hastada şuur kaybı gerçekleşir; arkasından adale gevşetici ilâçlar ile hasta geçici felç hâline sokulur Dolayısıyla operasyon ardına kadar ventilatör denen solunum cihazları ile sun'î teneffüs yaptırılır Bu iş için hastanın benzi atmış borusuna bir tüp (endotrakeal tüp) yerleştirilerek, hasta anestezi makinesine bağlanır Cihaz vasıtasıyla hastaya oksijen, hava ve anestezik gaz karışımı verilir Hastanın ameliyat her tarafında solunum, kan basıncı, kalb ritmi gibi tüm hayatî fonksiyonları, kanamalar ve verilecek sıvılar uyuşma doktoru kadar peşine düşüp takip edilir Bu şekilde yukarıda kayıtlı fonksiyonların devamı sağlanır Ameliyat bittiğinde anestezik ilâçlar kesilir Adale gevşetici ilâçların tesiri ortadan kalktıktan daha sonra, hastanın solunumu yeterliyse, nefes borusundaki tüp çıkarılarak hasta uykudan kalkma odasına alınır
Kenevir, afyon ve koka bitkilerinin aromasında bulunan kimyevî maddeler, anestezinin başlıca kaynağını teşkil eder Başlangıçta duyu yitimi için kullanılan bu ajanlar ve onların bazı sentetik benzerleri ameliyat sonrası ağrıların dindirilmesinde de kullanılmaktadır
Günümüzde damardan veya solunum aracılığıyla bahşedilen anestetiklerin kullanımı, uzun bir eğitim ve tecrübe sürecini gerektirmektedir Hekimler bu maddeleri uygulayabilmek için tıp fakültesini bitirdikten daha sonra, dört yıl daha uyuşma uzmanlaşma eğitimi almaktadır Bu maddeler, ancak hastane şartlarında, ameliyathane ortamında hastaya uygulanır
Bu kimyevî maddelerin, dozu üzerinde son iki asırdır yapılan incelemeler, bu hususta önemli mesafeler alınmasına vesile olmuştur Hissizlik meselesi; Uyuşturucu maddeler niçin yaratılmış olabilir?sorusunun güzel bir cevabıdır Allah (celle celâluhu) tarafından uyuşturma için bir nimet olarak yaratılan kenevir, afyon ve koka bitkilerini ve onların sentetik benzerlerini hekimler, insanların yaşamasına vesile olmak için kullanırken, art niyetli bazı kimseler de insanları zehirlemek için kullanmaktadır
*