Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Anadolu'da Kopuz Kavramı

Anadolu'da Kopuz Kavramı
0
68

ahmet0135

FD Üye
Katılım
Nis 13, 2018
Mesajlar
3,753
Etkileşim
89
Puan
48
F-D Coin
0
Anadolu'da Kopuz Kavramı Kopuz, Asya Türklerinden daha sonra en fazla Anadolu ve Rumeli'de benimsenmiştir Kopuzun yapısında süre içinde meydana gelen başkalaşım ve gelişimler, onun bu topraklarda yayılışının eskiliğini ortaya koymaktadır Kopuzun Anadolu'ya gelişi ve yayılışı ile ilgili olarak Gazimihal şunları ifade etmektedir: Ud tipli ve tanbur tipli mızrap sazları Ortaçağın orta Asya uygarlığında ve birincil İslamiyet çağında Horasan'dan Anadolu'ya dürüst tek asırdan çıkarak çeşitlenmişler demektir Ülke uzlaşmaları onun haritasını Türkiye imparatorluğunun inginliği haline getirdi Dede Korkut hikayelerinde kolcakopuz olarak bahsedilen çalgıdaki ''kolcasıfatının, uzunca kollu anlamında ve boyunun bağlama veya cura çapında olduğunu belirten Gazimihal, ''tambura tipli sazlarımızın atası kolcakopuz olduğu Ortaçağ ve Orta Asya hesabına da her şeyden anlaşılıyor'' tespitini yapmaktadır Kopuz ve dolayısıyla bağlama geleneğinin Anadolu musiki tarihindeki eskiliği ve yaygınlığı konusunda Sadi yaver Ataman da şunları söylemektedir: Türk asilzade çalgılarının Oğuz boylarından Anadolu'ya yayılmasıyla başlayan aşağı yukarı bir yıllık geçmişi olduğu söylenir Yüzyıllar her tarafında insanlar topluluklarının keyifli ya da hazin duygularını ezgiler halinde ortaya koyan, millet ozanı ve Aşıklar, halk müziği musikisi topluluklarında, efe ve yaren demeklerinde, düğünlerde gelişen çalgı kültürünün Asya'dan Anadolu'ya, Rumeli'ye hatta Avrupa'nın bir takım bölgelerine değin yayılan en asilzade çalgılardan biri bağlamadır Kopuzun tarihi, dolayısıyla eski saz ozanlığı Karahan ve Oğuzhan epope ve hikayelerinin ırlanması (belirli bir ezgi ile anlatılması) gereğine emrindeki kalmış, sonraları bir takım değişikliklere uğrayarak bu kuruluş aşıklık adım almıştır Ozan sözcüğünün, Oğuzların insanlar şair musikişinaslarına bahşedilen isim olduğunu bildiren Fuat Köprülü bu konuda şunları açıklama etmektedir: Ozanlar Oğuz cemiyeti arasında hususi bir zümre teşkil ederler, el ellerinde kopuzu ile eski Oğuz destanları, Büyükbaba Korkut hikayeleri söylerler, yeni hadiseler hakkında yeni yeni şiirler tanzim ederler () 15 Asırdan daha sonra bu ozan kelimesi yerine Azeri ve Anadolu sahalarında Aşık, Türkmen sahasında da baksı kelimesi yer almıştır () Türk dünyasında bahşı ile ozan ülke ülke benzer işi paylaşmış görünüyorlar Ama bahşı birçok ayin adamı kaldığı halde, ozan yolcu ve ferdi ressam olmuştur Aşığın yaşayış bakımından atasıdır Kopuz, 13 yüzyılın ikinci yansı ile l4 yüzyılın başlarında yaşayan olan meşhur halk ozanı Yunus Emre'nin şiirlerinde de görülmektedir Bu ünlü ozanımız, aşağı bahşedilen bir şiirinde, o dönemlerde kopuza duyulan sevgi ve bağlılığın yanısıra, kopuzun yapısından da bahsetmektedir: ''Ey kobuz ile çeşte Aslın nedir bu işde? Eydüraslımdır ağaç, Koyun kirişi bir kaç Ağaç, deri derildi, Kiriş ile bir oldı, Işk denüzine daldı, Beane yok bu işde Yunus imdi Sübhanı Vasfeylegil gönülde, Ayru değül :ariften, Bu kobuz ile şeşte'' Yukarıdaki dizelerden anlaşıldığı üzere, o tarihlerde Anadolu kopuzunun göğsü hala deriden ve telleri bağırsaktandır Yunus gibi, şiirlerinde kopuza yer veren fazla sayıdaki aşıklardan biri de Kaygusuz Abdal'dır Aşağıdaki dörtlük, onun bir şiirindendir: ''Otuz kopuz, kırk çeşte, elli ıklığı rebab, Hub çalınsın odada iki telli saz ile Bunca sözü söyledik bize bili kalır yok, Kaygusuza nazar eyle bir güler yüz ile Kopuz ve kopuz türevi çalgılara an şairleri de, şiirlerinde bol miktarda yer vermektedir Fuat Köprülü, bu konuda şu tespitleri yapmıştır: ''Murad ll Devri şairlerinden Germiyanlı Şeyhi, Hüsrevü şirin'inde, Hüsrev ile Şirin'in bir saz alemini tarif ederken, Kopuzun öyle burarlar kulağın fakat çatlaturdu ağlarken damağın beytiyle, XV Yüzyıl başlarında onun bilinmekte olduğunu anlatıyor Kopuzun XV ve XVI Asırlarda Osmanlı Memleketlerinin hemen her tarafında yayıldığını, şairlerin eserlerinden kolaylıkla anlıyoruz Örneğin, Fatih devrinde ünlü Çılgın Lütfi'nin Aşkın kopuzunu yine çalayınmı ne dersin? Alemlere avaze salayınmı ne dersin matla'ı pek meşhurdur Şairlerimiz arasında kopuza en büyük meftunluk belirten işretName sahibi Revani'dir Her Zaman olsa musahib nola dildare kopuz Her ne telden ama çalarsa uyar ol yare kopuz matla'lı gazeliyle bu meftunluğunu gösteren Revani işretName'sinde; Kopuz gibi kani bir hubavaz Ancak sazın cümlesinden ola mümtaz beyitiyle bu takdiri adeta iftirata vardırır Kopuz ve kopuz türevi çalgılardan Evliya Çelebi de bahsetmektedir Çelebi'nin yapıları hakkında çeşitli bilgiler de verdiğİ bu çalgılardan bir kaçı şunlardır: ''Çarta, Ravza, Şeştar, Şeşhane, Kopuz, çöğür, çeşde, karadüzen, yelteme, tanbure, barbut, ufalak Kopuz terimi, gerek enstrüman anlamıyla gerekse diğer anlamlarıyla Anadolu'nun dağıtılmış yörelerinde bu gün hala yaşamaktadır Bunlardan bir kaç örnek vermeyi yararlı bulmaktayız ''Kopuz ve kubuz genelde enstrüman (Alucra, Uşak) Kubur İçel bölgesi köylerinde tek telli bir kopuz çeşididir, revaçtan düşmüş olmalıdır Kövür Gaziantep ve yöresinde kullanılıp, 8 ya da 10, yahut 12 telli sazdır Kobuz : köylüce el mızıkası (KaraçayTokat, 1933 derlemelerinden) Saz, enstrüman : bir kısım halkça (Alucra, Giresun) saz manasında (Bolu) Herkesçe bir nevi saz (ŞibinkarahisarGiresun) Kubuz, bir çeşitlilik saz (enstrüman) (Konya, Isparta)'' ''Kopuz: Akordeonun küçüğü bir çeşit çalgı Kopuz : 1 Boğazı rahat yer 2 Düz alanlarda görülmeyen oyunlar, çukurlar 3 Deniz kıyısındaki girinti, körfez'' Kütahya'da gubuzatmaksözü mübalağa edenlere mecazi manada söylenir 1 Kağızıman havalisinde saza hala kopuz diyorlar Sivas, Tokat ve Yozgat taraflarında zuval değneğine, yani eski döğüş değneğine ucu topuzlu olduğu için kopuz diyorlar Teşbihtir 2 Yeniden oralarda çakmaklı ve kabza kısmı topuzlu tabancaya da teşbihten kalma bir anı halinde kobuz deniliyorErzurum yolunda, Bayburttan üç saatlik mesafede (o ilçeye bağlı) Kopuz köyü, Urfa'nın Sürüç ilçesinde kopuz, Gümüşhane'nin Torul ilçesinde kopus, Diyarbakır'm Silvan ilçesinde kopusu adlı köyler, Bayazıt'ın Eleşkirt ilçesinde kopuz süfla ve kopuz ülya adlı iki bambaşka köy vardır Şebinkarahisar yöresinin yüzük oyunu manilerinden olarak oyunun dokuzuncu seferinde şu sözlerle kopuz hala anılıyor; Ormanda çoktur domuz Oyunumuz oldu dokuz Arkadaşlar çalın kopuz Hey zalım nenni, nenni de nenni İstanbul'da iki telli ara sıra çiftetelli oyun adıyla anlamda benzeyen olarak da kullanılmıştı (Nasıl Olursa Olsun oyunda çaldığı için) İstanbul'da Bakırköy'e ast bir kentin adı hala ikitelli köyüdür Tokat'ın Reşadiye kazasından bir köyde bir bağlama çeşidinin ora yerlisince adı kopuz olduğu, büyükçe gövdesine nispetle sapının kısalığı merkezde duyulmuştu ''Eflani (Zonguldak) yöresinde rastladığım altı telli, gövdesi yayvan bir çalgının adı koyus'du''(SYA) Ethem Ruhi Üngör, 1978'de Ankara'da verdiği ''Türk Musikisinde Çalgılar'' adlı konferans metninde Anadolu sazlarını sıralarken kaybolan çalgılar içinde Tokat menşeili ''kılkopuz''dan söz etmektedir Kopuz sözcüğünün, Anadolu'da kullanımına Savaş Ekinci'nin Kültür Bakanlığınca yayımlanan kitabında da rastlanılmaktadır ''Ramazan Güngör ve Üç telli Kopuzuadını içeren bu kitapta, kopuz teriminin bağlama yerine kullanıldığı görülmektedir Kopuzun bu tarzda söylenişini Ramazan Güngör'den duyduğunu bildiren Ekici, kanımızca bu söylenişin doğruluğunu teftiş etmemiş, çalışmasına aktarmakla kalmayıp, kitabına da bu adı vermiştir Altı yıl değin Teke bölgesinde ve ilk kez Ramazan Güngör olmak üzere, bu yörenin önemli sanatçıları üzerinde yaptığımız çalışmalarda, kopuz teriminin yörede bu şekilde kullanılmadığını, epey bir vakit önce unutulmuş olduğunu saptama ettik Savaş Ekinci'nin böyle bir yanlışa düşmesinin sebebi kanımızca, son zamanlarda Ramazan Güngör'ün araştırmacıların ilgi odaklarından biri olması ve kendi konumunu daha da orijinalleştirme isteğiyle kulaktan dolma öğrendiği kopuz sözcüğünü kullanılmasından kaynaklanmaktadır Zira, böyle bir alışkanlığı olan Ramazan Güngör'ün hiç bilmediği, bizden öğrendiği ve bu bölgede hiç rastlanılmayan ''şelpe'' terimini de kullanmaya başladığını görmekteyiz Ramazan Güngörden diğer, Teke bölgesinde kopuz ve şelpe terimlerini kullanan ikinci bir sanatkâr yoktur Incelemeler 13 yüzyıldan sonra kopuz adının ağır ağır kullanılmamaya hatta artan bir şekilde unutulmaya başladığını göstermektedir 16 yüzyılın ikinci yarısına ait bir şiirde Nev'i yaklaşık olarak bu durumun başlangıcını açıklama etmektedir ''Götürüp mihri kader bezmi cihandan kopusu Başladı çalmağa şeştar yine halk müziğiı alem'' (MRG) 17 yüzyıldan itibaren kopuzun edebiyatımızda bundan böyle görülmediğini açıklama etmesi bakımından aşağıdaki alıntıya yer verilmiştir XVII asırdan daha sonra edebiyatımızda kopuza ve kopuzculara o kadar rastlantı edemiyoruz Lehçetü'l Lügat müellifi Es'ad Efendi de bu ifadeyi kuvvetlendirerek, kopuz'u ud ve berbat müteradifi olarak kaydediyor Bu kayıtlardan kopuz'un XVIII Yüzyıl sırasında da Garp Türkleri aralarında hala tanındığını ve ma'mafih bundan böyle eski şöhretini muhafaza edemeyeceğini anlamaktayız(MFK) Kopuz gibi, çağlan aşarak gelmiş köklü bir çalgının birden tarih sahnesinden çekilmeye başlamasının nedenleri, genişçe bir araştırma gerektirmektedir Fakat, eldeki varolan bilgiler, bu nedenlerin en önemlilerinden birinin kopuz hakkında başlayan bilgisizce karalama anlayışı olduğu yolundadır o kadar ama, bu karalamalardan daha sonra, yakın zamanımıza değin süregelen ve saz çalmanın günah olduğu fikrini doğuracak kadar ileriye giden, bir kötülüğün tohumlan atılmıştır Gazimihal, bu konuda şu yorumu yapmaktadır: Divanlarda kopuzun anılışı hiçe düştüğü, o arada yobaz kalemlerin sazı istihfaf örnekleri tek tük yazıya geçebilmiş göründüğü bir çağda, okuryazar olmayanların cahilce iftira cereyanının kulaktan kulağa şehir halkı arasında daha yıkıcı bir rol oynayacağı pek natürel idi Neticede, kopuzun hayatiyet ve hatta adı bilhassa Anadolu'da bu baskının dobra dobra sillesini yedi Çalgı çalmanın, özellikle de saz çalıp türkü söylemenin günah olduğu inancı, azalmış olsa da, günümüzde de hala sürmektedir Öyle ama, bu kavrama günlük dile ve atasözlerine de yansımıştır Anadolu'da çoğu yerde ''en fena meslek çalgıcılıktır, onu da öğren unut'', ''kırkında saza başlayan, kıyamette çalar'', ya da ''saz çalıp türkü söyleyen cennete giremez'' gibi deyim ve sözlere ne yazık ama bu gün bile rastlanılmaktadır Hatta, kimi vakit ırk sazları kendi yurdunda yasaklamalarla da karşı karşıya kalmıştır Bu konuda Halil Bedii Yönetken'in derleme eser için gittiği Kütahya'da yaptığı saptama ilginçtir böylece, çalışmamızda bu tespite yer verilmiştir: 1938'de Kütahya'ya vardığımız vakit bir müddetten beri şehir halkı içinde bağlama ve davulzurnanın yasak edilmiş olduğunu öğrendik, halkın sazını yasaklamak, dilini konuşmasını menetmekten farksızdı, derhal o gün bizimle beraber trenden inmiş olan yeni valiyi ziyaret ederek bu memnuiyetin kaldırılmasını rica ettik, ricamız yerine getirildi tüm insanlar bundan son derece hoşnut oldu, düğün bayram ettiler ve bu bizim işimizi kolaylaştırdı Bu örnekte olduğu gibi, lokal yöneticilerin halk müziği sazlarını yasaklanmış etmelerine Anadolu'da her zaman rastlanılmıştır böylece, klarnetin Anadolu'da bir çok yere zurnanın yasak edilmesi üstüne girdiği görüşü vardır Kültüre yüzyıllar boyu darbe vurmuş olan bu anlayışın oluşmasının arkasından kopuz, şüphesiz Gazimihal'inde belirttiği gibi Anadolu'da da sille yemiş ve ola ki de ''saz'' veya ''bağlama'' terimleri bu yüzden seçim edilmiştir Oysa, çalgı ve yöre adı olarak kullanılmasının yanına, günlük dilde çeşitli anlamlarına da rastlanılan kopuz terimi, Anadolu'da günümüze dek her zaman varolmuş ve yaşamıştır (ALNTI)  
 
858,505Konular
982,757Mesajlar
33,063Kullanıcılar
netflixdunySon üye
Üst Alt