iltasyazilim
FD Üye
Hz peygamber Allah’ın şöyle buyurduğunu ifade etti: “Kim benim bir velime düşmanlık ederse, ben ona mutlaka savaş açarım Kulum, üzerine farz kıldığım şeylerden daha iyi bir yolla bana yaklaşamaz Kulum nafilelerle de yaklaşmaya devam eder, nihayet ben onu severim Onu sevince de işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum; benden bir şey isterse veririm, bana sığınırsa onu korurum… (Buhari, rikak, 38)
Veli kimdir?
Bu kudsi hadiste ilk dikkati çeken şey “veliye düşmanlık konusudur “Velinin sözlük anlamı yakın, dost demektir Evliyaulah, Allah’ın dostları demektir Genel manada; içtenlikle dinin kurallarına uyan herkes veli sayılır Özel anlamda ise, bir tasavvuf kavramı olarak, Allah’a yakınlaşmış, O’nun sevgisini kazanmış ve ilâhî mârifete ulaşmış, manevi mertebeleri yüksek kişilere veli denir Kur’an’da “Dikkat edin Allah’ın velileri için korku ve hüzün söz konusu değildir buyrulur (Yunus, 62)
Tasavvuf karşıtı düşünceye sahip olanlar bu özel anlamı kabul etmezler ve “veli kelimesini genel anlamının dışına taşımak istemezler Bu da bir düşüncedir ve saygıyla karşılanabilir Ama halkın büyük çoğunluğunun veli kabul ettiği Mevlânâ gibi, Hallacı Mansur gibi, Muhyiddin Arabi ve benzerleri gibi ulu kişilere saygısızlık etmek, onlara sataşmada bulunmak hiç de hoş değildir Bir kimse onların görüşlerini benimsemeyebilir, ama muhalefetini düşmanlık çizgisine vardırırsa sıkıntı doğar
Söz konusu zatlar, genel kabuldeki olduğu gibi, Allah katında gerçekten veli iseler, bu takdirde onlara karşıtlıkta aşırı gidenler, hadisteki ifadenin sonucuna katlanmayı göze almışlar demektir: “Kim benim bir velime düşmanlık ederse, ben ona mutlaka savaş açarım
Yaklaşma yolları
Tasavvuf düşüncesi bakımından hadisimizin asıl bundan sonraki kısımları önem taşır Burada “kurbi feraiz (farzlarla yaklaşma) ve “kurbi nevafil (nafilerle yaklaşma) şeklinde iki kavram karşımıza çıkmaktadır Buna göre Allah’a yaklaşmanın en iyi yolu farz ibadetleri yerine getirmektir ve bu umuma hitab eden bir yoldur
Farzlara ilâveten tutulabilecek özel bir yol daha gösteriliyor Bu da nâfilelerle Allah’a yaklaşma denemesidir Dinde nafile demek, farz ibadetlerin dışında fazladan yapılan ibadet amaçlı her türlü hareket demektir; namaz, oruç, dua, zikir ve benzeri faaliyetler buna girer
Sırf Allah’a mânen daha yakın olmak düşüncesiyle, farzları yerine getirdikten sonra bu tür nafilelere devam eden kimse için hadisimize göre Yüce Allah: “Nihayet ben onu severim… buyuruyor Allah’ın sevgisine nail olmak bir dindar için büyük mutluluktur
Asıl önemli olan sonuç ondan sonra geliyor: “Onu sevince de işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum buyruluyor Bir başka ifade ile “ kul benimle işitir, benimle görür, benimle tutar ve benimle yürür hale gelir deniyor Tasavvufta buna “fena fillâh (Allah’ta yok olma) ve “baka billâh (Allah’la var olma) denir
Devam ettirilen nafile ibadetlerden amaç birinci mertebeyi gerçekleştirmek, yani önce fani olmayı başarmaktır Buradaki fani oluş elbette fiziksel değildir Manen insanın arınma sürecini tamamlamasıdır Bu da aşırı isteklerden, bencillikten, kibirden, gururdan fani olmak, yani onları etkisiz hale getirmek demektir Bütün bunlar ciddi bir iç mücadelesini gerektirir Bu mücadele sonunda ağırlıklarını atmak, ayak bağlarından kurtulmak, nihayet olgun insan haline gelmek beklenir Eksik ve kötü huylardan boşalan kimsenin iç dünyasını, onların karşıtı olan iyi huylar doldurur Sonuçta da kişi kendi varlığından fani ve Hak’la baki olur Bu bir yeniden doğuştur Kendi dar ve bencil dünyasını yıkıp ilahi ışıklar taşıyan yeni bir kimliğe kavuşmaktır
Bu mertebeye varan kimse hep güzellikleri işitir ve görür Veya artık her şey onun için güzel görünmeye başlar Yaptığı her iş, gittiği her yer Allah’ın rızasına uygun olur
Tasavvuf nedir?
Meşhur târiflerinden birine göre: “Tasavvuf, Hakk’ın seni senlikten öldürmesi, kendisi ile diriltmesidir Buradaki öldürme “fenâ, diriltme ise “baka anlamına gelir Baka, Hak’la birlikte olma, bir başka ifadeyle ebediyete adım atmadır
Bu seviyedeki kimse ölümsüzlüğe ulaşmıştır Yunus Emre onlardandır: “Ne gam bunda bir kez ölürsem Anda ölüm olmaz ölmezem ayruk Allah’ın sevgisine mazhar olup O’nunla baki olanlar bir bakıma zamanı aşmış kümselerdir Onlar için ezelebed kavramları da bir şey ifade etmez Bu sonsuz dirilik ve tazelikten dolayı gönüllerinin pas tutması da uzak ihtimaldir:
“Dost aşkına ulaşaldan dünya ahret bir oldu Ezelebed sorar isen dün ile bugündür bana “
“Ayruk bize yas olmaya hiç gönlümüz pas olmaya Zira hak’tan gelen avaz sorulmaz bir ündür bana
Alıntıdır
Veli kimdir?
Bu kudsi hadiste ilk dikkati çeken şey “veliye düşmanlık konusudur “Velinin sözlük anlamı yakın, dost demektir Evliyaulah, Allah’ın dostları demektir Genel manada; içtenlikle dinin kurallarına uyan herkes veli sayılır Özel anlamda ise, bir tasavvuf kavramı olarak, Allah’a yakınlaşmış, O’nun sevgisini kazanmış ve ilâhî mârifete ulaşmış, manevi mertebeleri yüksek kişilere veli denir Kur’an’da “Dikkat edin Allah’ın velileri için korku ve hüzün söz konusu değildir buyrulur (Yunus, 62)
Tasavvuf karşıtı düşünceye sahip olanlar bu özel anlamı kabul etmezler ve “veli kelimesini genel anlamının dışına taşımak istemezler Bu da bir düşüncedir ve saygıyla karşılanabilir Ama halkın büyük çoğunluğunun veli kabul ettiği Mevlânâ gibi, Hallacı Mansur gibi, Muhyiddin Arabi ve benzerleri gibi ulu kişilere saygısızlık etmek, onlara sataşmada bulunmak hiç de hoş değildir Bir kimse onların görüşlerini benimsemeyebilir, ama muhalefetini düşmanlık çizgisine vardırırsa sıkıntı doğar
Söz konusu zatlar, genel kabuldeki olduğu gibi, Allah katında gerçekten veli iseler, bu takdirde onlara karşıtlıkta aşırı gidenler, hadisteki ifadenin sonucuna katlanmayı göze almışlar demektir: “Kim benim bir velime düşmanlık ederse, ben ona mutlaka savaş açarım
Yaklaşma yolları
Tasavvuf düşüncesi bakımından hadisimizin asıl bundan sonraki kısımları önem taşır Burada “kurbi feraiz (farzlarla yaklaşma) ve “kurbi nevafil (nafilerle yaklaşma) şeklinde iki kavram karşımıza çıkmaktadır Buna göre Allah’a yaklaşmanın en iyi yolu farz ibadetleri yerine getirmektir ve bu umuma hitab eden bir yoldur
Farzlara ilâveten tutulabilecek özel bir yol daha gösteriliyor Bu da nâfilelerle Allah’a yaklaşma denemesidir Dinde nafile demek, farz ibadetlerin dışında fazladan yapılan ibadet amaçlı her türlü hareket demektir; namaz, oruç, dua, zikir ve benzeri faaliyetler buna girer
Sırf Allah’a mânen daha yakın olmak düşüncesiyle, farzları yerine getirdikten sonra bu tür nafilelere devam eden kimse için hadisimize göre Yüce Allah: “Nihayet ben onu severim… buyuruyor Allah’ın sevgisine nail olmak bir dindar için büyük mutluluktur
Asıl önemli olan sonuç ondan sonra geliyor: “Onu sevince de işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum buyruluyor Bir başka ifade ile “ kul benimle işitir, benimle görür, benimle tutar ve benimle yürür hale gelir deniyor Tasavvufta buna “fena fillâh (Allah’ta yok olma) ve “baka billâh (Allah’la var olma) denir
Devam ettirilen nafile ibadetlerden amaç birinci mertebeyi gerçekleştirmek, yani önce fani olmayı başarmaktır Buradaki fani oluş elbette fiziksel değildir Manen insanın arınma sürecini tamamlamasıdır Bu da aşırı isteklerden, bencillikten, kibirden, gururdan fani olmak, yani onları etkisiz hale getirmek demektir Bütün bunlar ciddi bir iç mücadelesini gerektirir Bu mücadele sonunda ağırlıklarını atmak, ayak bağlarından kurtulmak, nihayet olgun insan haline gelmek beklenir Eksik ve kötü huylardan boşalan kimsenin iç dünyasını, onların karşıtı olan iyi huylar doldurur Sonuçta da kişi kendi varlığından fani ve Hak’la baki olur Bu bir yeniden doğuştur Kendi dar ve bencil dünyasını yıkıp ilahi ışıklar taşıyan yeni bir kimliğe kavuşmaktır
Bu mertebeye varan kimse hep güzellikleri işitir ve görür Veya artık her şey onun için güzel görünmeye başlar Yaptığı her iş, gittiği her yer Allah’ın rızasına uygun olur
Tasavvuf nedir?
Meşhur târiflerinden birine göre: “Tasavvuf, Hakk’ın seni senlikten öldürmesi, kendisi ile diriltmesidir Buradaki öldürme “fenâ, diriltme ise “baka anlamına gelir Baka, Hak’la birlikte olma, bir başka ifadeyle ebediyete adım atmadır
Bu seviyedeki kimse ölümsüzlüğe ulaşmıştır Yunus Emre onlardandır: “Ne gam bunda bir kez ölürsem Anda ölüm olmaz ölmezem ayruk Allah’ın sevgisine mazhar olup O’nunla baki olanlar bir bakıma zamanı aşmış kümselerdir Onlar için ezelebed kavramları da bir şey ifade etmez Bu sonsuz dirilik ve tazelikten dolayı gönüllerinin pas tutması da uzak ihtimaldir:
“Dost aşkına ulaşaldan dünya ahret bir oldu Ezelebed sorar isen dün ile bugündür bana “
“Ayruk bize yas olmaya hiç gönlümüz pas olmaya Zira hak’tan gelen avaz sorulmaz bir ündür bana
Alıntıdır