nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
ABDURRAHMÂN TÂGÎ (Tâhî)
On dokuzuncu yüzyılın büyük velîlerinden İsmi Abdurrahmân olup Tâgî, Tâhî ve Nurşînî nisbeleriyle bilinir Üstâdı A'zam ve Seydâ lakaplarıyla meşhûr olmuştur Babası, Molla Mahmûd Efendi, annesi Seyyid Molla Muhammed Efendinin kızı Meyâsin Hanımdır 1831 (H1247) senesinde Şirvân'da doğdu 1886 (H1304) senesinde Bitlis vilâyetine yan Güroymak (Nurşîn) ilçesinde vefât etti Kabri Nurşîn'dedir
Asîl ve pak bir âileden gelen Abdurrahmân Tâgî'nin bulunduğu ev, ahali arasında Sûfî evi olarak şöhret buldu Çünkü, babası Molla Mahmûd Efendi kemâlât, olgunluklar sâhibi, ilmiyle amel eden, Peygamber efendimizin yüce sünnetine uymakta titizlik gösteren sâlih biri idi Önceleri Kâdiriyye yoluna girmişti Sonradan Nakşibendiyye yoluna da bağlandı Aslen hazreti Hüseyin efendimizin soyundan gelen ve seyyide olan annesi Meyâsin Hanım da sâliha bir kadındı Babası Molla Mahmûd Efendinin erkek kardeşleri yoktu Kâdiriyye yoluna mensûb kerâmeti ile meşhûr bir kız kardeşi vardı
Küçük yaşta tavrı ve hareketleri ile dikkat çeken Abdurrahmân Tâgî hakkında anne ve babası; Cenâbı Allah'ın bize lutfettiği bu çocuk başka çocuklara ayrı Bunun maddî bakımdan ziyâde mânevî yönden yetişmesine ihtimâm göstermeliyiz!diyerek îtinâ gösterdiler Dedesi Molla Muhammed'in de en büyük arzûsu onun ilimde ve mâneviyatta yetişmesiydi Hattâ dedesi çocuğun omuzuna elini koyarak; Bizim âilemizin ilmi, irsî olarak dededen oğula devâm eder Halbuki benim oğullarımdan hiçbirisi bendeki ilmi taleb etmedi İlmime vâris, varis olacak sen varsınderdi
Âilesinin de özendirme ve desteğiyle ufak yaşta ilim öğrenmeye başlayan Abdurrahmân Tâgî, Kur'ânı kerîm okumayı öğrendi Anne terbiyesi ve yaratılışındaki temizlik nedeniyle akranları arasında farkedilir oldu Oyunla ve boş işlerle meşgûl olmuyor, hep yardımsever işlerle ve ilim öğrenmekle zaman geçiriyordu Abdurrahmân Tâgî, çocukluğuyla ilgili olarak şöyle derdi:
Annemin hoş terbiyesi yüzünden rûhlar âlemiyle ilişkim kesilmezdi Allah'tan gâfil olmazdım Çocukların aralarında kendimi aralıksız kusurlu görürdüm
Abdurrahmân Tâgî on yaşına basınca, annesi vefât etti Annesinin vefâtından sonra babası onun terbiyesine ve okutulmasına siklet verdi Şâfiî fıkıh kitaplarından İmâmı Râfiî'nin Muharrer adlı eserini okudu Arapça gramer ilmini öğrenip HadâikudDekâik kitâbına kadar babasının yanına okudu daha sonra memleketinin meşhûr âlimlerinden Molla Abdüssamed'in yanına gitti O vefât edince büyük âlim Molla Ziyâüddîn Arvâsî'nin yanında gitgide artarak ilim öğrendi Ondan, Molla Câmî'ye kadar okudu MollaZiyâüddîn'in sevgisine kavuşup ondan hiç ayrılmadı Molla Ziyâüddîn Arvâsî muhabbet ve yakınlıkla ona yöneldi Bir defâsında; Muhabbete eşit olacak hiçbir şey yokturbuyurdu ve muhabbetin özelliklerini açıkladı, muhabbetin üstün olduğunu anlattı sırası gelmişken çevredeki öteki âlimlerden fıkıh, tefsîr, hadîs gibi dînî ilimleri tahsil etti Bu ilimlerde yüksek ilim ve derece sâhibi oldu Okuduğu hocalardan icâzet, diploma aldı Sonradan babasına vakfedilen Ispahart'taki medresede ders vermeye ve talebe yetiştirmeye başladı Lüzum ilim öğrendiği, gerekse ilim öğrettiği medreselerde azami yakınlık duyduğu kimseler, dünyâya gönül vermeyenlerdi Bu sebeple kendisi, dünyâya meyl etmeyen, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmayı asıl maksad kabûl eden bir zât idi Medresede ders verdiği sırada, bâzan talebelerini akıcı suların kıyılarına, çiçekli bahçelere ve hoş manzaralı tepelere götürerek orada ders verirdi Dersleri esnasında Allahü teâlânın varlığını ve birliğini bildiren tabîat hâdiselerini anlatırdı Bâzan ders verdiği kitapta çözümü güç meselelerle karşılaşınca kitabı kapatır, talebelerinden ilâhî aşka dâir bir kasîde söylemelerini ister, sonradan bu müşkillerin cevâbını Allahü teâlâdan kendisine bildirmesini dilerdi *
On dokuzuncu yüzyılın büyük velîlerinden İsmi Abdurrahmân olup Tâgî, Tâhî ve Nurşînî nisbeleriyle bilinir Üstâdı A'zam ve Seydâ lakaplarıyla meşhûr olmuştur Babası, Molla Mahmûd Efendi, annesi Seyyid Molla Muhammed Efendinin kızı Meyâsin Hanımdır 1831 (H1247) senesinde Şirvân'da doğdu 1886 (H1304) senesinde Bitlis vilâyetine yan Güroymak (Nurşîn) ilçesinde vefât etti Kabri Nurşîn'dedir
Asîl ve pak bir âileden gelen Abdurrahmân Tâgî'nin bulunduğu ev, ahali arasında Sûfî evi olarak şöhret buldu Çünkü, babası Molla Mahmûd Efendi kemâlât, olgunluklar sâhibi, ilmiyle amel eden, Peygamber efendimizin yüce sünnetine uymakta titizlik gösteren sâlih biri idi Önceleri Kâdiriyye yoluna girmişti Sonradan Nakşibendiyye yoluna da bağlandı Aslen hazreti Hüseyin efendimizin soyundan gelen ve seyyide olan annesi Meyâsin Hanım da sâliha bir kadındı Babası Molla Mahmûd Efendinin erkek kardeşleri yoktu Kâdiriyye yoluna mensûb kerâmeti ile meşhûr bir kız kardeşi vardı
Küçük yaşta tavrı ve hareketleri ile dikkat çeken Abdurrahmân Tâgî hakkında anne ve babası; Cenâbı Allah'ın bize lutfettiği bu çocuk başka çocuklara ayrı Bunun maddî bakımdan ziyâde mânevî yönden yetişmesine ihtimâm göstermeliyiz!diyerek îtinâ gösterdiler Dedesi Molla Muhammed'in de en büyük arzûsu onun ilimde ve mâneviyatta yetişmesiydi Hattâ dedesi çocuğun omuzuna elini koyarak; Bizim âilemizin ilmi, irsî olarak dededen oğula devâm eder Halbuki benim oğullarımdan hiçbirisi bendeki ilmi taleb etmedi İlmime vâris, varis olacak sen varsınderdi
Âilesinin de özendirme ve desteğiyle ufak yaşta ilim öğrenmeye başlayan Abdurrahmân Tâgî, Kur'ânı kerîm okumayı öğrendi Anne terbiyesi ve yaratılışındaki temizlik nedeniyle akranları arasında farkedilir oldu Oyunla ve boş işlerle meşgûl olmuyor, hep yardımsever işlerle ve ilim öğrenmekle zaman geçiriyordu Abdurrahmân Tâgî, çocukluğuyla ilgili olarak şöyle derdi:
Annemin hoş terbiyesi yüzünden rûhlar âlemiyle ilişkim kesilmezdi Allah'tan gâfil olmazdım Çocukların aralarında kendimi aralıksız kusurlu görürdüm
Abdurrahmân Tâgî on yaşına basınca, annesi vefât etti Annesinin vefâtından sonra babası onun terbiyesine ve okutulmasına siklet verdi Şâfiî fıkıh kitaplarından İmâmı Râfiî'nin Muharrer adlı eserini okudu Arapça gramer ilmini öğrenip HadâikudDekâik kitâbına kadar babasının yanına okudu daha sonra memleketinin meşhûr âlimlerinden Molla Abdüssamed'in yanına gitti O vefât edince büyük âlim Molla Ziyâüddîn Arvâsî'nin yanında gitgide artarak ilim öğrendi Ondan, Molla Câmî'ye kadar okudu MollaZiyâüddîn'in sevgisine kavuşup ondan hiç ayrılmadı Molla Ziyâüddîn Arvâsî muhabbet ve yakınlıkla ona yöneldi Bir defâsında; Muhabbete eşit olacak hiçbir şey yokturbuyurdu ve muhabbetin özelliklerini açıkladı, muhabbetin üstün olduğunu anlattı sırası gelmişken çevredeki öteki âlimlerden fıkıh, tefsîr, hadîs gibi dînî ilimleri tahsil etti Bu ilimlerde yüksek ilim ve derece sâhibi oldu Okuduğu hocalardan icâzet, diploma aldı Sonradan babasına vakfedilen Ispahart'taki medresede ders vermeye ve talebe yetiştirmeye başladı Lüzum ilim öğrendiği, gerekse ilim öğrettiği medreselerde azami yakınlık duyduğu kimseler, dünyâya gönül vermeyenlerdi Bu sebeple kendisi, dünyâya meyl etmeyen, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmayı asıl maksad kabûl eden bir zât idi Medresede ders verdiği sırada, bâzan talebelerini akıcı suların kıyılarına, çiçekli bahçelere ve hoş manzaralı tepelere götürerek orada ders verirdi Dersleri esnasında Allahü teâlânın varlığını ve birliğini bildiren tabîat hâdiselerini anlatırdı Bâzan ders verdiği kitapta çözümü güç meselelerle karşılaşınca kitabı kapatır, talebelerinden ilâhî aşka dâir bir kasîde söylemelerini ister, sonradan bu müşkillerin cevâbını Allahü teâlâdan kendisine bildirmesini dilerdi *